43. BÖLÜM: SONUN BAŞLANGICI

En başından başla
                                    

Duruşumu dikleştirerek ilk adımı attım. İkinci, üçüncü derken kapının önündeydim. Bu sefer sırt çantamda değilde kabanımın cebinde olan anahtarı çıkartıp deliğe sokarken ellerimdeki titremeyi göz ardı etmeye çalışıyordum. Sonunda kapıyı açmayı başarıp valizimi arkamdan çekerek içeri girdiğim an, koridordan gelen koşuşturma seslerini işittim. Ardından bir sevinç çığlığı ulaştı kulaklarıma. Ve sıcacık bir kucaklama...

Annem... Üzerimize düşen güven verici bir gölge... Babam... Valizimi kenara itip omzuma dokunan bir el... Eylül... Kısaca ailem.

Annemin kolları gevşediğinde kendimi geri çekip gözlerimi evin görebildiğim köşelerinde gezdirdim. Yoktu.

"Bebeğim, evine hoşgeldin." Annem kabanımı çıkarmak için uzandığında ona engel olmadım. Gözlerimi sabırsızca Eylül'e çevirdiğimde dikkatimi ilk çeken küt saçlarıydı. Olgunlaşan güzelliğine inat üç yıl öncesindeki toyluğunu kazanmak istiyor gibi hoş bir tezatlık oluşturmuştu saçları yüzünde.

Annem uzaklaştığında beklemeden sımsıkı sarıldım ona. Ayrı geçirdiğimiz üç yıl geride kalmıştı. Sohbetlerimizden eksiklik, dost yap-bozumuda kayıp parçalarımız olmuştu. Paylaşamadığımız anlarımız, sarılarak kutlayamadığımız sevinçlerimiz birikmişti. Ancak şimdi, bu sıcak kucaklaşmamız hepsini unutturacak kadar yoğun ve duyguluydu. Özlemin gözlerimizden yaş olup akmasını engelleyen tek şey, paylaşacağımız anılar, yapacağımız uzun soluklu konuşmalardı. O yüzden asıl hasret giderme faslını yalnız olduğumuz bir zamana erteleyip birbirimizden ayrıldık.

"Çok özledim seni," boğuk sesi ile gülerek cevap verdim. "Bende."

Salona geçtiğimizde Eylül ile yaptığımız heyecanlı sohbet ile annem mutfağa babama ise eşyalarımı yerleştirmek için odama geçti.

"Tek kelimeyle mükemmeldin. Özgüvenli ve göz alıcıydın."

Almanya'da yapılan dans olimpiyatlarından bahsediyordu. Almanya'da anneannemin ısrarı ile dans ve ses eğitimi almıştım. Ve benimle gerçekten ilgilenen öğretmenim sayesinde Türkiye'yi temsil etmek için dans olimpiyatlarına katılmaya hak kazanmış ve ülkeme ikincilik ödülünü kazandırmıştım.

Benim için mükemmel bir başarıydı. Yedi yaşında bıraktığım sahnelere fazlasıyla geri dönmek beni girdiğim depresyondan çıkarmaya yetmişti. O büyük sahnede, beni büyülenmiş gibi izleyen insanların ortasında dans etmek... İlk defa ben olduğumu hissetmitim. Kendim olduğumu hissetmiş, İnci'yi benimsemiştim. Iraz olmadığımı kabullenbilmiştim. Çünkü sahneye İnci Livan olarak çağırılmıştım. Iraz Kıraç bir yabancıydı. Ancak hala bu konu hakkında nasıl mütevazı bir yorum yapılacağını kestiremediğim için gülümseyerek konuyu değiştirmeyi seçtim.

"Peki ya..." Duraksadım. Eylül'ün değişen bakışları üzerine bakışlarımı kaçırarak sorumu tamamladım. "...o?"

Eylül Almanya'daki ertesi günümde bir şekilde bana ulaşmıştı. Ona herşeyi anlatmıştım. Kendimden değilde bir hikayeden ya da bir diziden bahseder gibi anlatmıştım. Ama kolay olmamıştı. Kimi yerde göz yaşlarımı tutamamıştım. Eymen'in adının geçtiği her an beklemediğim sıcak bir yaş tanesi yanağıma düşmüştü. Ama ilk defa ona anlattığımda hissetmiştim gerçeklerin beynime nüksettiğini. Ne kadar İnci'yi kabullenememişsem de, Iraz olmadığımı kabullenmiştim.

"Senden sonra," nasıl söyleyeceğini bilmiyormuş gibi duraksadı. Kararsızlıkla devam ettiğinde sesi tizleşmişti. "İyi olmadı. Uzun bir süre kimse ona yanaşamadı. Bu yüzden ondan pek haber alamaz oldum. Sonraysa hiçbirşey olmamış gibi okula devam etti. Ancak eskisinden daha az konuşkandı. Elisya bile onunla konuşamıyordu. Ancak ne yalan söyleyeyim. Onu anlıyordu. Belki de onu tanıdığındandı. Ve o halini, seninde zamana ihtiyacın olduğunun farkına vardığına bağlıyordu. Çokta mantıklıydı o hali için. Çünkü, cidden kötüydü İnci. O..." başını iki yana salladı ve daha güçsüz bir sesle konuştu. "Çökmüştü."

Buğulanan görüş alanım üzerine gözlerimi kırpıştırdım. Boğazımdaki düğümü yutmaya çabaladım. Göğsümdeki açık yaraya üfledim. Olmadı. Onu görmeden olmayacaktı.

Yerimden aceleyle kalktığımda evden çıkana kadar durdurmadı kimse. Kabanıma sarılıp keskin soğuktan korunarak o tanıdık kaldırımda yürüdüm. Cızırdayan sokak lambası, diğer yarısı olmayan kaldırım taşı. Sanki o üç yıl bunların görüntüsüyle sisin arkasına çekilmişti.

Salıncakları seçecek kadar yakınlaştığımda ellerimi cebimden çıkarttım. Çünkü, artık beni soğuk değil oradaki boşluk üşütüyordu.

Herzaman oturduğum yere oturdum. Dalgaların sesinin rüzgarın serinliğine karıştığı o an boyunca öylece ileri geri sallandım. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ancak, sahilin gerisinde kalan ana yoldaki insan sayısı sıfıra inene dek yerimden kalkmadım. Denizin, özellikle bu denizin, kokusunu doya doya çektim içime. Ta ki bu kokuya başka bir koku karışana dek... Her bir hücremin özlediği bir kokuydu. Onun kokusuydu.

Yutkunamadım. Hareket edemedim. Öylece yanımdaki salıncağa oturuşunu göz ucuyla izledim. Birkaç sabırsız dakikanın ardından duyduğum sesiyle gözlerimi yumdum.

"Sadece anlatacağım. İyi dinle. Rahatsız olursan, sakın gitme. Senin yokluğuna daha fazla dayanabilir miyim, bilmiyorum." İlk gün, bu sahildeki ilk gün, ona söylediğim sözlerin benzeriydi. Gözlerimi araladığımda sıcak bir yaş tanesi yaktı yanağımı. "Ha bu arada, eğer beni görmeyi istersen anlattıklarımdan sonra yap bunu. Bir de anlattıklarıma yorum yapma."

Yutkundum. Cevap vermedim. Veremedim.

"Yedi yaşlarındaydım. O zamanlar soğuk bir çocuktum. Misafir çocuklarına falan tahammül edemez, her türlü oyunu tek başıma oynardım. Bu o ana dek bozulmadı. Seni gördüğüm ilk andan bahsediyorum. Sen beş yaşındaydın o zaman. Tombul yanakların ve kocaman gözlerinle tahammül edebileceğim bir çocuktun. Saçların yaşına inat uzundu. Bu yüzden olduğundan daha kısa duruyordun. Seni ikinci görüşümde annenleydin," ona dönüp bakmamak bu sözlerinden sonra imkansız hale gelmişti. Baktım. Bunu yapacağımı biliyormuş gibi üzerine kapüşonunu çektiği şapkasının altındaki gölgedeydi yüzü. Ama oradaydı. Herşeyi boş verip sarılmama az kalmıştı. Ancak devam etmesiyle durdum. "Deniz Kabuğu topluyordun. Annense seni izliyordu. Sonra beni gördün. Eve dönmek için ayaklanan annenle gitmeyip benim yanıma gelmeyi başardın." O anları hatırlar gibi güldüğünde ben de gülümsedim. "Bana ismini söyledin. İsmimi öğrenmek için her türlü şey saçmaladın. Öğrenemeyince de küstün. O kızgın suratını öyle net hatırlıyorum ki. Kumlara oturduğumda sanki hiç küşmemişsin gibi yanıma oturdun. Denize yansıyan bulutlara bakıp, sana Bulut diyeceğim, dedin. Bir şey söylemedim. O günden sonra aynen dediğin gibi bana hep Bulut dedin. Ve ben bir süre sonra neredeyse kendi ismimi unutacak kadar benimsedim bu ismi. Aynen seni benimsediğim gibi. Her günüm seninle başlayıp seninle bitiyordu. Bir tek senin yanıdayken gülebiliyordum. Sense bir tek benim yanımdayken ağlamanı durdurabiliyordun." Sustu. Bir süre öylece baktı denize. Tam bittiğini zannederken devam etti.

"Sonra sen gittin. Önce gidişine şahit oldum. Sonra öldüğünü söylediler. Ancak seni bana göstermediler. Yıllarca bekledim. Her gün buraya gelip seni bekledim. Bir sürü deniz kabuğu topladım." Nefes alamadığımı hissettim. Ona sarılmak istedim. Öpmek istedim. Burada olduğumu ve bir daha hiç gitmeyeceğimi söylemek istedim. Yapamadım. Sadece dinledim.

"Yıllar sonra, yine tam buradayken geldin. Yabancısı olduğum bir hayatı anlatıp durdun. Geldiğine olan inancım söndü. Ve seni gördükçe, sana Iraz diye seslendikçe öldüğüne dair inancım büyüdü. Aynı kıza ikinci kez aşık oldum. Aynı kızı ikinci kez kaybettim. İkınci kez öldüm. Ancak, ikinci kez uyanmak için gücüm var." Duraksadı ve ilk defa gözlerime baktı. Civa rengi gözleri gözlerimle buluştuğu an titrediğimi hissettim. "Peki senin gücün var mı? Uyanmaya?"

Salıncaktan kalktığımda o da benimle birlikte kalktı. Daha fazla beklemeden sarıldım. Kokusunu içime çektim. Başındaki kepini geriye iterek yakışıklı yüzünü ortaya çıkardım. Parmaklarımı dağınık saçlarına gizledim. Titreyen sesimle cevap verdim.

"Bahsettiğin gücü toplayabilmek için gittim. Ve şimdi buradayım. Kollarının arasında. Artık uyanığım. Tüm hatıralarıyla olmasa da, İnci'yim."

💫💫💫💫💫

DENİZ KABUĞU ~ Zehra Sağır

29.12.2018

DENİZ KABUĞU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin