24•Deniz Kokusu

201 20 9
                                    

Hastane koridorunda onu alıp götürdüklerinde benim yapabileceğim tek şey ailesini aramaktı. Rabia teyzenin numarası bende yoktu ama aklıma gelen ve sanırım bu akşam duyduklarımdan sonra aramam gereken kişide vardır diye düşünüyordum. O an onu aramamak için o kadar çok nedenim vardı ki kesinlikle aramamalıyım diye düşünüyordum ama tek bir neden vardı aramam için, Aşkın onu istiyordu. Uyandığında yanında onu görmek isteyecekti ve ailesine de ulaşabilecek kişi oydu.

Yanıma aldığımı hatırlamasam da çantalarımız yanımdaydı ve sonradan hayal meyal hatırladığım kadarıyla kafede yanımızdakilerden biri ikimizin de çantasını bindiğimiz ambulansa koymuş ve ben de oradan almıştım. Telefonumu bulup eskiden aynı sınıfta olduğumuz için bende numarası olan Yakup'u bulmuştum rehberden. Aramak için epey beklemiştim ekrana bakarak. En sonunda aradığımda beklemediğim bir hızda açılmıştı telefon.

"Oğlum, bana onun iyi olduğunu söylesen iyi edersin çünkü iki saattir arıyorum ama açmıyor. Sakın onu bağırıp çağırıp üzdüğünü söyleme bana!"

Ne diyeceğimi bilememiştim. Belki de sadece onu üzdüğümden korkuyordu o ama aslında şu an hastanedeydik ve nasıl söyleyeceğimi bilemiyordum. Yakup'un onu seviyor olduğunu böyle net bir şekilde görmek kalbime sancılar saplıyordu.

"Yakup, sakin ol ilk önce. Aşkın'a ne olduğunu bilmiyorum ama bayıldı ve hastaneye getirdim. Sadece bayılsaydı şimdiye kadar uyanmış olurdu ama uyanmadı. Şu anda neyi olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Benim de ailesine ulaşmam lazım ama telefonları yok. Onlara haber vermen için aradım seni. Bir an önce onlara haber versen iyi olur."

Biraz bekledikten sonra sonunda sönükleşmiş bir ses gelmişti kulağıma.

"Tamam, ben ararım ailesini. Hangi hastanede olduğunuzu mesaj at."

Daha fazla bir şey söylemeden telefonu kapatıp atmıştım mesajı. Onu deli gibi kıskanırken ondan başka çarem olmaması iğrenç hissettiriyordu. Her şeyi yine Aşkın için yapıyordum. Aşkın'a bir şey olmasından o kadar korkuyordum ki sadece kendimi sakinleştirmeye çalışıp oturduğum yerde aklıma bugün yaşananları ve önceden mesajlaşmalarımızı düşünmeye çalışıyordum.

O beni seviyordu ve bunu çok açık bir şekilde görebiliyordum ama yine de onun en değerlisi olmadığımı bilmek çok kötü hissettiriyordu. Böyle söyleyince kulağa çok bencilce geliyordu ama yaşamayan da anlayamazdı sevdiğin birinin seni senin onu sevdiğin kadar sevmemesinin verdiği bu iç bunaltıcı hissi. Bir gün ona kapılıp giderken diğer gün ondan itilip uzaklaştırılmış gibi sendeleyip uzaklaşabiliyordum. Sanki kalbimde bir çok şey dönüyordu ama ben sadece onun söylediklerine göre sürüklenip gidiyordum.

Bunları bile onu düşünmemeye çalışırken zorla aklımdan geçiriyordum ama aslında aklımda onun nasıl olduğu vardı hala. Ben tam kafayı yemek üzere olduğum sırada Yakup'un koridor kapısından içeri girdiğini görmüştüm. Hızla yanıma geldiğinde sadece bir saniye bana bakmış sonra yandaki odalara bakmıştı. Burası laboratuvarların kan alma yerlerinin ve acilin olduğu kısımdı. Sonunda bunlardan gözünü çekip acilin girişini işaret ederek bana odaklanabilmişti.

"Burada mı?"

"Evet ama içeri almıyorlar."

Ben evet dedikten sonrasını dinlememiş ve odaya öylece dalmıştı. Ne yapacağımı bilemeden arkasından bakmış ama girmemiştim içeri. Derin bir nefes alıp verdikten sonra koridorda ileri geri yürümeye başlamıştım. Birkaç dakika sonra ailesi de gelmiş ve koridorda görünmüştü ki Yakup içeriden doktorla birlikte çıkmıştı. Onun söylediği bir şeyi cevaplıyordu.

"Evet, merak etmeyin. Ben onunla ilgileniyorum. Sadece iki gündür yanında olamadım, kendine dikkat etmemiş olmalı."

Onlar konuşurken ben ayağa kalkmıştım, anne babası da yanımıza gelmişti. Annesi telaşlıydı ama babası sadece bana bakmıştı ve biraz tuhaftı. Annesi doktora bakıp bir şey söyleyecekken Yakup, Rabia teyzenin kulağına eğilip bir şey söylemiş, kadın da biraz rahatlamış görünüyordu. Doktor da hepimize şöyle bir bakıp konuşmuştu.

KIZILA BOYAजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें