12•Aşkın Sarhoşu

311 22 6
                                    

Yakup

•••••

Kağan

Bu tanımadığım, bilmediğim çocuk için gecenin bi yarısı annemden de habersiz evden ayrılmış, çok da uzakta olmayan konuma doğru koşturuyordum. Yaklaşık yirmi dakika koşturmam gerekliydi.

Bu çocuğun aşkının gerçekliğini yalanlarken aptallık ettiğimi biliyordum. Biliyordum ama bi yanım hiç durmadan kendimi kontrol etmeye, acı çekmemem için mücadele etmeye çalışıyordu. O bana sevgisini tümüyle sunarken, ben aslında korkumdan doğan öfkemi ona gösteriyordum.

Canını yaktığımı biliyordum ve şimdi kim bilir nerede benim yüzümden sızıp kalmıştı. Şerefsizlik yapmıştım ve yine kitaplar yüzünden ona üst üste kaç kez hakaret etmiştim. Aslında önemsediğim şeyin kitaplar değil de kendim olduğunu belki de ona anlatmalıydım.

Bilmeliydi belki de kitaplara neden bu kadar bağlı olduğumu. Hayatımın en kötü dönemini anlatmam gerekecekti bu durumda. Ben o zamanlar ayağım takılıp yalpaladığımda beni uçuruma yuvarlanmaktan kurtaran şey kitaplardı. Ve şimdi de kitaplarla hayattayım ve onlardan ayrılırsam eğer, tekrar o uçurumun kenarına dönmekten korkuyordum.

Şimdi koştururken bi anlık aklımdan bunu anlatmak geçse de asıl düşündüğüm şey bu değildi. Daha onun yanına gitmeye karar verdiğim andan itibaren düşündüğüm ve ne yapacağımı bilemediğim şey, onun kim olduğu ve benim onu görünce ne tepki vereceğimdi.

O eğer doğru söylemişse onu bu mahalleden tanıyor olmalıydım. Belki de bi arkadaşımdı yani. Aklımda tanıdığım bi kaç kişi dönerken aslında o kadar dikkatim dağınıktı ki isimleri bile ben fark edemeden düşünüyordum ve geçip gidiyorlardı.

Telefonuma son kez baktığımda konumun gönderildiği yerde olduğumu görmüştüm. Burası sahil kenarındaki bi piknik alanıydı ama geceleri keşlerin mekanıydı. Neyse ki konumun atıldığı bu uçta henüz kimse görünmüyordu. Zaten onlara göre daha erken saatlerdi. Ağaçların arasından ilerleyerek biraz daha deniz kıyısına yaklaştığımda korkulukların olduğu yerden iki üç metre geride, çimenlerin üzerinde birinin uzandığını görmüştüm.

Yanına hızla giderken artık yüzünü seçebileceğim kadar yakınlara gelmek üzere olduğumu anlayınca yavaşlamış, hatta durmuştum. Durup bi sahile sonra gökyüzüne bakmış, derin bi nefes almıştım. Bir adım atmış ve sonunda yanına yaklaşmaya cesaret etmiştim. O olup olmadığına bakmak için derin bi nefes alıp gözlerimi aşağı indirdiğimde gördüğüm kişi beni gerçekten sarsmıştı.

Daha ben yedi yaşındayken anaokuluna gittiğini gördüğüm, saçları hep karmakarışık olan minik çocuktu bu. Tabi büyüyüşü de gözümün önünde olmuştu. Benden bi yaş küçük olduğu için çocukken bu yaş sanki aramızda yirmi yaş varmış gibiydi. Bu yüzden birbirimize hiç yakın olamamıştık.

Ama onun yanımda büyüyüşünü izlemiştim resmen. İlk önce bizim mahalledeki herkes gibi benim gittiğim okula gelmişti. İlk okulu birlikte okumuştuk. Sonra zaten aynı okul olan ortaokul. Ve şimdi benimle aynı lisedeydi. İlk iki sene aynı sınıftaydık ve sınıflar ayrılınca o sayısala gitmişti, bense sözele.

Şimdiyse soğuk çimlerin üzerine, cam şişelerin arasına serilmiş yatıyordu karşımda. Yüzüne çok uzaktan gelen koyu renkli ışık, kıvrılıp cenin pozisyonu almış minik bedenini tam aydınlatamıyordu bile. Yere çöküp başını dizlerime aldım ve ellerimi yanaklarına bi iki kez vurdum.

"Aşkın. Aşkın, uyanabilecek misin?"

Kendi etrafına sarılan elleri soğuk vücudunu ısıtmak yerine kendileri de soğumuştu ve benim sıcaklığımı bulur bulmaz belime sarılmış, bütün bedeniyle bi anda bana sokulmuştu. Kafasını dizlerimden biraz daha yukarı kaydırıp karnıma yaslamıştı yüzünü. Ellerimden birini sırtına diğerini belimin kenarına sarılan koluna koydum.

KIZILA BOYAWhere stories live. Discover now