Hangisi daha baskındı bilemiyordu ve açıkçası umurunda da değildi şu an. Kızın kendisine bakan gözlerinde oradan oraya koşuşturan duygularda umurunda değildi. Elinin altında tir tir titreyen bedeni de…

Usulca yaklaştırdı dudaklarını o pembeliklere… Önce bir yudum… Sanki bal şerbeti gibi içini yakan. Sonra ikinci yudum ki ilkinden daha fazla ateşlere atan. Sonunda yıllar sonra kaybettiği topraklarına ayak basan bir derebeyi gibi tüm kudretiyle ona ait olana sahip olmuştu genç adam…

Pişman mıydı? Hayatı pahasına hayır! Pişman olacak mıydı? Onu da gözlerini açınca düşünmeye karar verdi….

<~~~~~ >

Lumina ve Sophia birlikte gelinlik için alışveriş yapıyorlardı. Sophia ilk olarak fazla istemese de Lumina’nın ikna kabiliyetinin önünde fazla duramamıştı. Lumina sırayla gelinlikleri deniyor Sophia’da her seferinde kızın güzelliğine bir kere daha hayran kalıyordu. İyi ki Esved’i kapı dışarı etmişlerdi. Evet açıkçası onu dükkandan yollamak için küçük çaplı bir arbede yaşadıkları doğruydu. Mansur Esved’i zorla kapıdan çıkarırken omzunun üzerinden Sophia’nın gözlerinin içine bakmıştı.

O kahrolasıca adam tek bir bakışla nasıl oluyordu da kızın duymak istediği her şeyi fısıldayabiliyordu. “Evlensek…” demişti Mansur. “Benim olsan…” Bulutum olsan sadece bana ait olan…” Sonra üzüntülü gözlerle kapıdan çıkıp gitmişti.

Lumina gözleri dolu dolu içeri geldiğinde telaşa kapıldı birden. Ne olmuştu ki şimdi. Hemen yanına giderek kollarına aldı. “Şişşş neyin var senin?” “Ben… Ben haya..limde..ki gelin..liği buldum. Aynı annemin gelinli..ği.. baksana..”

Sophia gözlerini kızın üzerindeki  gelinliğe çevirdi. Son derece sadeydi ama kıza o kadar çok yakışmıştı ki. Kalbinde ki  tahta kıymıkları bir kere daha battı göğüs kafesine…

“Çok güzel olmuşsun canım. Ne kadar çok yakışmış.”

Lumina kırmızı gözlerini kaldırıp kadına baktı. “Sende çok gü..zel olur..sun Sophia. Mansur’u üz..me. O seni çok sevi..yor.”

Sophia gözlerinden kaçmak için sıkı sıkı sarıldı kıza. “Sen sadece düğününe konsantre ol taze gelin. Kendi kuş yuvanın dallarını yerleştirmeden başka yuvalar yapmaya çalışma.Hadi şimdi gidip yüzünü yıka Esved seni böyle görürse elinden çekeceğim var.”

Lumina paravanın arkasına doğru giderken içinden bu güzel yürekli kadın için bildiği bütün duaları okuyordu. Mansur’un iyiliği bu kadına bağlıydı. Ve Lumina Mansur’a bütün dünyaları verebilmek istiyordu. Esved’ine bu zamana kadar sahip çıktığı için…

<~~~~~>

Esved terzinin yerden hafif yüksek reyonuna çıktığında Mansur’un gözleri ışıldadı…

“Hety be İstanbul adam görsün!”

“Abartma Hekimoğlu. Her zaman ki halim işte!”

“Oğlum ne kadar mütevazısın gözlerim doldu. İyi de oğlum neden beyaz renk seçtin. Erkek adama yakışır mı?”

Derin bir iç çekti Esved:

“Benim Nefesim’in yanına beyazdan başka renk yakışmaz be Mansur!”

O sırada Esved’in çalan teleonun ona uzatmıştı Mansur. Esved yüksekte bir an dengesini kaybedince neredeyse telefonu düşürüyordu.

“Oğlum! Dikkat etsene düşüreceksin!” diye seslenirken Mansur. Esved bambaşka bir yerde topalamıştı sarsılan bedenini.

Küçük bir oğlan çocuğu zarif bir berjerde oturuyor kucağında ki minik bebeği biberonla doyuruyordu. Küçük bebek bir an kendisini geri atınca hafifçe sendeliyordu küçük çocuk baharda rüzgarda sallanan yapraklar gibi. Ve arkasından tok bir ses duyuluyordu

“Oğlum! Dikkat etsene düşüreceksin!”

Küçük çocuk kızgın dalgalar önünde ki tek dal parçasıymış gibi sarıyordu kollarında ki bebeği. Biberonu yanındaki masaya bırakıp kollarına lıp yüzüne bakıyordu bebeğin.

“Sen abine oyun mu yapıyorsun Efsun? Oyunbaz mı olacaksın sen!”

Bebek neşeli kıkırtılarla “aguurrrrrrrrrrrrrr” diye onaylıyordu abisini…

Ve görüntü bulutların arasında kaybolurken Esved bilinçsiz bir şekilde Mansur’un kollarına yığılıverdi…

<~~~~~ >

Bu sefer gerçekten kısa oldu ama affınıza sığınıyorum hafta sonu bölüm ekleyemeyeceğim için bu sizlere çikolata tadında bir bölüm olsun istedim.

Yorumlarınıza dönemiyorum malum internet sorunu yüzünden ama hepsini okuyorum ve çok mutlu oluyorum.

Sevgiler~ 

ESVEDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin