Bölüm 70: "Kardeşler birbirlerini karanlıkta yalnız bırakmazlar."

4.1K 340 98
                                    

Son 2 🔥

Yorumlarınızı bekliyorum^^

"Ne dersin? Bu evi alalım mı?"

Kollarımı sevdiğim adamın beline dolayıp pencereden dışarıyı izlemeyi sürdürdüm. Evin muhteşem manzarası vardı. Göl tarafındaki hava, yasemin kokusuyla doluydu. Gölün etrafını çevreleyen yasemin ağaçlarının kokusunu içime geçtim. İnsanı gülümsetmeye yetiyordu.

Parlak yaz güneşinde göl, etrafı çevreleyen dağlar için mükemmel bir aynaydı. Yukarıdan bakılınca bu akışkan dünya o kadar berraktı ki, mükemmel bir şekilde başka bir boyuta ait olabilirdi. Gölün önünde şarap ve müzik eşliğinde güzel geceler geçirmemiz için tahtadan bir sal ve rahat pofuduktan beyaz bir koltuk da vardı.

Derek'e dönüp kollarımı yukarıya doğru kaydırdım ve boynuna doladım. "Ev mükemmel sevgilim. Bence kesinlikle bu evi almalıyız. Hem aralarından bize en uygun olanı da bu."

Gülümsemesi genişlerken bakışları yüzümde dolaşıyordu. Dudağını ısırdığında sırıttım. "Ne?"

Güldü. "Hiç."

Dudakları dudaklarıma değdiğinde ben de gülüyordum. "Şu salda şarap gecesi yapmak için sabırsızlanıyorum. Herkesten uzakta, huzur dolu evimizde ilk gecemiz için evi hemen hazırlasınlar o zaman."

Baş parmağı alt dudağımı okşarken bakışları parlıyordu. "Kendimize özel gölümüz bile olacak. Şaraptan sonra sıcaklarsak diye."

"Bay Collen ve ateşli fikirleri."

Eli yanağımı okşadı. "Seppi." Bakışları garipleştiğinde kaşlarımı çattım. Neler oluyordu?

"September!" Gözlerimi açtığımda neler olduğunu algılayamadım. Derek'in yüzü benimkinin hemen önündeydi. Yüzünün yarısının neden karanlıkta olduğunu anlamaya çalışırken gözlerimi kırpıştırdım. O an gerçekliğin altında ezilen bedenim nefessiz kaldı. Muhteşem manzaralı göl evi rüyamdaydı. Gerçek ise lanet bir ruh hastasının zindanında hapsolmaktı.

"Bir şey mi oldu?" Yerdeki pis yer yatağından tek dirseğimin üzerinde doğrulmaya çalışırken boynuma giren ağrıyla kaşlarımı çattım. Ben Derek ile göl kenarında şarap içiyor olmalıydım, bu pislik içindeki şiltede değil.

"Hayır,"dedi nazikçe parmaklarıyla boynumu ovarken. Bu gerçekten iyi gelmişti. "Sadece seni kontrol etmek istedim."

"Kaç saattir uyuyorum?"

"Dört." Ses Derek'e değil Curtis'e aitti. Odanın öbür ucunda demir parmaklara yaslanmış, kollarını göğsünde birleştirmişti.

"Donuk zaman ne olacak? Yani dışarı çakamazsak haliyle Kara Delik'e de giremeyiz."

Derek dönüp Curtis'e baktı. Birkaç saniyelik bakışmalarının ardından Curtis bakışlarını yere dikince Derek tekrar bana döndü. "Buradan kurtulmanın bir yolu var mı bilmiyorum. Şu an yapabileceğimiz bir şey yok."

"Ama demiştin ki bir-"

"Evet, girmek zorundayız demiştim. Ve öyle de,"diyerek sözümü kesti. Sakin durmaya çaba harcasa da gerginliğini saklayamıyordu. "Ama elimizden bir şey gelmiyor."

"Yani buradan kurtulamazsak zaten taşı bulamasa da istediğini elde edecek." Bakışlarım Derek'ten kirli taştan zemine kayarken sesimin titrememesi için yutkundum. "Yaratıklar aradaki perdeyi yırtıp dünyamıza saldıracaklar."

"Bruce'a büyük bir teşekkür etmeliyiz,"dedi Curtis. Alay yüklü sesi sakin çıkmış olsa da keskindi. "Sayende yüzyıllardır Zamancılar tarafından korunan dünyanın sonuna geldik."

ZAMANCILAR ( THE TIMERS) I.KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin