Bölüm 68: Sana güvenmiştim!

4.6K 371 225
                                    

Bu arada yepyeni Zamancılar fragmanı geldi. Bayağı uğraştım yapmak için. Sizce nasıl olmuş? Fragmanda en sevdiğiniz kısım hangisi oldu? Yorumları merakla bekliyorum 💕

Bu arada 700 bini geçmiş ve Wattys 2018 Long List'e girmişiz. Hepinize çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız 😍

Son 4:

Görüntü bir su dalgası misali dalgalanıp bulanıklaştı. Gözlerimi kırpıştırarak tekrar netleşmesini bekledim. Birkaç saniye sonra donuk zamandaydım.

"Acele et!"

Ses Willcox'a aitti. Elindeki tahtadan tüfeğin tetiğine tekrar bastı. Bir daha bastıysa da sadece boş olduğunu belirten klik sesini duyabildi. "Lanet olsun!"

Elindeki fişekleri birer birer yerine yerleştirmeye çalışırken "Silas! Acele et!"diye bağırdı biri. Sesin sahibini tanımıyordum. Etrafa bakınırken Davies'i gördüm. Yerde yatan birinin başındaydı.

Willcox'a seslenen adam önüme ışınlandığında refleksle geriye sıçradım. Adam okunu yayına yerleştirdiği gibi yaratıkları birer birer vurup düşürmeye başladı. Göz açıp kapayıncaya kadar uzaklaşmıştı bile. Her göz kırpışımda onu başka yerde görüyordum. Vito Lissandro olmalı bu da. Derek'in teleport olan atası.

"Uyanacak şimdi. Çabuk olun!"

Neler olduğuna bakmak için Davies'in olduğu yere doğru koştum. Cornelius Timer'ın hareketsiz bedeninin başında, dizlerinin üzerinde oturuyordu. Ellerini bir halatla birbirine bağladıklarını fark ettim. Cildi de bir tuhaf görünüyordu. Gür kirpiklerinin gölgelediği uzun suratı koyu yeşil damarlarla kaplıydı. Parmak uçlarının siyah olması beni meraka düşürse de, soruma yanıt bulamayacaktım.

"Davies! Yaratıkları bir araya toplamama yardım et!" Uzun saçlı adam kılıçlarını yere atıp başını sağa sola yatırıp kütletti. Geriye sadece Leonardo Coult kalıyordu. Curtis'in atası yani. Davies doğrulup lacivert paltosunun yakalarını düzeltti. "Silas adamın başında dur."

Uzun adımlarla bulunduğum yere koşmaya başlayan Willcox yanıma geldiğinde Davies havalanmıştı bile. Derek gibi uçmuyor, daha çok rüzgarın üzerinde duruyor gibiydi. Adam, Coult'a saldırmak üzere olan grubun etrafında uçmaya başladı. Hızı arttıkça gözden kayboldu. Yaratıklar da öyle. Bir hortumun içine hapsolmuş gibiydiler, çıkmaya çalışsalar da başarılı olamadılar.

"Şimdi!" Davies'in sesi rüzgarda yankılanıyor gibiydi. Ben zor duymuş olsam da, Leonardo Coult ellerini hortuma doğru kaldırıp gözlerini kapattı. Kırmızı alev topuna dönen hortuma bakakaldım. Bu... Olağandışıydı. Aklıma gelen tek kelime buydu. Olağanüstü ve muhteşem.

"Uyanıyor!" Bakışlarım hortumla harmanlanmış alev gösterisinden yere doğru kaydı. Timer'ın göz kapakları titreştiğinde Willcox onu omzundan tutarak ayağa kaldırdı. "Ya şimdi, ya hiç!"

Diğerleri de yanına doğru koşarken Willcox büyücüyü sürükleyerek bir ağaç kavuğunun yanına getirdi. "Taş nerede?" Hemen yanında beliren Lissandro taşı kavuğun içine bıraktı.

Yeri burasıymış demekki.

Ben taşa bakarken neler olduğunun farkında değildim. Acı dolu bir haykırış kulaklarımda yankılanırken, arkamı döner dönmez Timer'ı gördüm. Kedi gözü gibi çizgi haline dönmüş sarı gözleri öfke saçıyordu. Derisini çevreleyen yeşil damarlar canlı gibiydi. Dahası Tempusite ile aynı renkteydiler.

"Beni öldürmeye mi çalıştınız?"dedi tükürür gibi. Yere yığılmış olan Willcox'un yanına gitti ve boğazından tuttuğu gibi onu çok hafif bir şeymiş gibi havaya kaldırdı. İnsanüstü bir güçteydi. "Hepinizi geberteceğim!"

ZAMANCILAR ( THE TIMERS) I.KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin