Bölüm 11- Bela belayı çeker

22.4K 1.5K 255
                                    

Gözlerimi açtığımda odamdaydım. Beni biri taşımış olmalı. Yorganı ittirip üzerime baktım. Üzerimde kısa asker yeşili bir şort ve bol, beyaz tişört vardı.
Derek yoksa... Hayır! Yok artık daha neler.
Telefonumun çalmasıyla gözlerimi ovuşturup ekrana baktım. Essie.
"Alo?"
"Sarhoş kız ayıldın mı?"

Hı? Dün iki bardaktan fazlasını içmedim ki. Hadi bilemedin üç.

"Ne?"diye sordum.
"Derek senin koltukta sızdığını söyledi. Seni yatağa yatırana kadar canım çıktı. Sürekli saçma sapan şeyler mırıldanıyordun."

Ah! Buna sevinirim işte. Derek değilmiş!
"Üzgünüm,"diye mırıldandım.
"Seni sevdiğime dua et. Curtis ile daha fazla zaman geçirebilirdim."
Gözlerimi kapatıp iç çektim. "Biliyorum. Bunu ödeyeceğim."
"Bir saat sonra benimle Tee-Tee'de buluş. Sen ödüyorsun!"
"Tamam. Görüşürüz,"dedim telefonu kapatmadan önce.

Ben sarhoş mu oldum? Donuk Zaman'dan sonrası kesik kesikti.
Curtis'in bana bir bardak uzattığını hatırladım. Votka-Redbul un tadını...
İddia ve gülüşmeler...
Lanet olsun! Gerçekten sarhoş olmuşum!
************
Donuk Zaman'ın iyileştirici etkisi sayesinde, sırtımdaki dikişli yara kapanmıştı bile. Omzumdaki sıyrıklar, kırmızı izlerden ibaretlerdi. Zombi- yaratığın beni duvara fırlattığında oluşan morluklar da sarıya dönmüştü. Hatta kaybolmak üzereydiler. Alnım ise tamamen iyileşmişti.
Ki hâlâ çok çabuk iyileşmem garip geliyordu. Dün omzumda kanlı pençe izleri vardı. Bugün kapanmış, kırmızı izlere dönüşmüşlerdi. Kedi tırmalamış gibi görünüyordu şimdi.

Dar kot pantolonumu ve uzun kollu bol tişörtümü üzerime geçirip, saçlarımı salaş bir şekilde topladım. Deri ceketimi giydikten sonra çantamı omzuma atarak aşağı indim.
"Cezalısın!"diye bağırdı Dorethea.
Ona döndüm. "Dışarı çıkamaz mıyım yani?"
"Hayır."
Sırıttım. "Seyret de gör,"dedim ve bağırışlarına aldırmadan kapıyı çekip dışarı çıktım.

Kısacık saçlarıyla götüme benzemişsin Üveycik. Ama arkama hakaret de etmemeliyim.

Tee-Tee'ye vardığımda Essie, her zamanki masamızda oturmuş, dergi okuyordu. Yanına gidip karşısındaki sandalyeye çöktüm.
"Selam,"dedi Essie göz kırparak.
"Sana da,"dedim. "Dün geceyi hatırlamıyorum. Kesik kesik yani."
"Ne hatırlıyorsun?"diye sordu.
"Curtis bana votka-redbull verdi. Şakalaşıyorduk. Sonra Bruce..."
Hatırlamaya çalışırken kaşlarımı çattım."Hmm...Yarışma yapalım dedi. Bardaklar ardı ardına doldu. Gerisi yok."
Sırıttı.
Kahvemden bir yudum aldım. Iyk! Çok acı bu be!

"Benim de kafam iyiydi. Sarışın ve kaslı Terry'le konuşuyordum. Çünkü Curtis ortada yoktu. Anlaşılan senin yanındaymış,"dedi imalı imalı.
Ona kaşlarımı çatarak baktım. "Ona karşı bir şey hissetmiyorum. Hissetmem."
Cheesecake inden çatalının kenarıyla bir dilim kesip ağzına attı.
"Bunu duyduğuma sevindim. Biraz garip kaçardı çünkü. Bu arada neden bu aralar bizimle konuşuyorlar merak ediyorum. Ne değişti yani. Hani hoşlanmadığımdan değil de, bizi umursamazlarken bir anda bizimle konuşmaya başladılar. İnsan merak ediyor."
Kahvemden büyük bir yudum daha aldım. Yoğun kafeinin etkisiyle, uyku hızla vücudumu terk etmeye başlamıştı. Zamancı şeysi olmasa bizimle konuşmazlardı herhalde.

Böyle diyemeyeceğim için omzumu silktim. "Bilmiyorum."
"Neyse sonrasını hatırlıyor musun?"diye sordu sırıtarak.
"Hayır? Bana kötü bir şey yapmadığımı söyle."

Tanrım ne olur, ne olur, ne olur...

"Collen'i öptün."
"Ne?"diye bağırdım. Hasiktir. Lanet olsun! Lanet olsun!

ZAMANCILAR ( THE TIMERS) I.KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin