YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM - ALEMDAR

698 32 2
                                    


Orman, ininin içinde uyuyan bir hayvan gibi ziyansız ve sessizdi ama hayvanı rahatsız eden böcekler her yer olduğu gibi burada da olmak zorunda gibi görünüyordu. Rüzgârın dolaşıp beni buluşunu, ayaklarımın altında çatırdayan ince dalları, keçeleşmiş otları hissediyordum. Duyduğum sesleri dosdoğru alıyordu kulaklarım, kalbim korku, heyecan, aşk gibi duyguları, duyguların etkisini azaltan, onları taşıyabileceğim hale getiren görünmez süzgecinden geçirmeksizin tüm duyguları ham haliyle, şiddetle alıyordu... Dünyayı hissediyordum. Uzun zamandır içini doldurmadığım boşluk, dünya gerçeğiyle dolmuş gibiydi fakat çarpıcı bir dünya gerçeğiydi bu. Kendime geldiğim anın, kendimden geçtiğim an olması nasıl bu kadar utanç verici olabilirdi?

''Ben senin kardeşinim!'' Bunu bir yerden hatırlıyordum.

''Evimde kanlar içinde yatarken başımda halime kahkahalarla gülen kardeşim!'' diye düzeltti onu, böyle dramatik(!) bir feryada böyle kıyıcı bir cevap verildiğini hatırlamıyordum ama...

Dört bir yanımda tanımadığım yüzler vardı, onlara baktıkça yelkovanın, akrebin hareket edişini hissediyordum, saniyelerin benden korka korka uzaklaşan ayak seslerini duyuyordum... Akciğerlerime dolan su çıktıysa ve kendime geldiysem de algılarım kısa bir süreliğine bozulmuş olmalıydı, hiç olmayacak şeyler düşünüyordum ama olanın farkındaydım. Zaman hepimize aynı işliyordu ama şu da bir gerçekti ki zamanın getirdiklerinin ucu, buradaki herkesten daha çok dokunuyordu bana. Bu farkındalık beni korkutuyordu çünkü başım hâlâ döndüğü için çaresiz gibi hissediyordum kendimi.

Asaf bunu bildiği ve Kayahan'ın bana yoğunlaştığının farkında olduğu için onun dikkatini dağıtmak istemişti, her ne kadar Kayahan'ın manipüle olacağına inanmasam da yaptığı işe yaradı, ama Kayahan'ın üzerimden çekilen dikkati şimdi fena halde Asaf'ta toplanmıştı. Asaf, kalın urganlarla bağlanmış ellerini havaya kaldırıp parmağını Kayahan'a doğru dikti.

''Çok kötümsersin... Bence öyle olmamıştı.'' Onun bu huyuna hayrandım. Düşmanına karşı dilediği kadar alaycı olabilirdi ama en yakınına yaptığı kötülüğü bile bu kadar rahat, bu denli alaycı bir ifadeyle dile getirmesi insanın duygu katmadan yapabileceği bir iş değildi. Asaf ondan korkmuyordu ve öyle geliyordu ki onu sevmiyordu da. Kayahan, şu an elindeki, kötü maharetleri olduğunu düşündüğüm değişik sopayla Asaf'a baktığı bana baksaydı, dişlerim çoktan birbirine çarpmaya başlamıştı.

''Kahir'i seviyordun. Ne olduysa ondan sonra oldu zaten, ama ağabeyini öldüren bu adamla ittifak yaptığını görmek... Sadece bunun için bile affetmeyebilirim seni.''
''Sadece bunun için bile sevebilirim seni!'' Bu en zor olanıydı. Canından çok sevdiğin, vefat etmiş bir yakınınla dolaylı yoldan alay etmek... O an onun ne yapmaya çalıştığını daha iyi idrak edebilmiş ve bu yüzden ona minnet duymuştum. Asaf, beni kurtarmak için Kahir hakkında söylenenleri duymazdan geliyordu. Bu birinin benim için yaptığı en büyük manevi fedakârlıklardan biriydi.

''Şimdi!'' Asaf'ın elleri önden bağlandığı için kolları kapalı çember işlevini görüyordu ve o bunu en iyi şekilde kullandı, kollarını Kayahan'ın boynuna öyle bir anda, öyle birdenbire ve öyle bir hızla geçirdi ki ondan tam da şu an bir şey beklesem de aniliği beni şaşırtmış ve germişti. Kayahan'ın boynunu bu yolla kilitleyeceğini düşünsem de urgan bileklerinden aşağı yavaş yavaş düşerek beni yanılttı, ellerini kim bilir ne zaman çözmüştü... Kayahan'ın kemerinden aldığını düşündüğüm bıçağı ondan almış, boynuna dayamıştı. Asaf bu kadar şey yapar, bizim için uğraşırken Karal'a baktım. Öylece duruyor, hiç tepki vermiyordu.

''Sakın, çirkin şey. Bırak onu! Aaa... Keserim önderinin borusunu, kızdan uzaklaş! Yok canım, ne aşağı bakıyorsun? Aşağıda boru mu var, sapık!'' Bileğime yapışan parmaklar yavaş yavaş çözüldü, Asaf'ın gözleri gene fıldır fıldır dönmeye başlamıştı. Kayahan'ın boğazına dayadığı bıçağı tutan elinin işaret parmağını havaya kaldırdı. Kayahan öfkeden kızarmaya başlamıştı.

KAMBERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin