DEVRİN BİTİŞİ - BAŞLANGIÇ

1.9K 59 28
                                    

Zaman tahta döşeğine uzanıyor, Lerzan işitiyor; insandan örülme kalın, yazgı geçirmez battaniyesini üzerine çekiyor zaman; çipil gözleri mahmur ve ağrılı. Anın mekanik ve yanık kokusu genzini yakıyor, gayr-i hakiki bir ''Hişt!'' sesi kulaklarında. Duyuları Faik'in arayışına öykünüyor, sonra boş veriyor. Nereden gelirse gelsin, yeter ki bir ses gelsin[1] diyor. Çıt çıkmıyor; sesler âlemindeki varlığa bürünmüş her ses sükûta boğuluyor ve eş zamanlı şekilde masasının üzerindeki saatin akrebi, insan denen yaratığın yaşamının başladığı saate vurmuş gibi zamanı apansız yatağından fırlatıyor. Duran dünya birdenbire koşuşturmaya başlıyor ve durduğu saniyelerin hırsını alırcasına daha bir aceleyle, daha bir hışımla dönüyor. Odanın duvarındaki küçük bir oyuğa gömülmüş olan dijital saatin kızıl tenli rakamlarına çarpıyor bakışları ve afallıyor. Saat yirmi bir yirmi dokuz. Gözleri dijital saatten ayrılıp masanın üzerindeki saatin mızrak gibi yelkovanını doğrulttuğu bitap sayıya kayıyor: Yirmi bir otuz. Ofluyor. Anda yaşamayı bile beceremiyordum, diyerek iç geçiriyor Lerzan.

Bedenlerini bedensiz rüzgâr almış götürmüş de onlardan geriye tek bir iz bırakmamış gibi ne Affan'a ait bir şey ne de Barlas'a ait bir şey görebiliyordu. Cilalanmış gibi parlayan cama yaklaşınca gökyüzü az sonra olacak şeyin haberini vermek istercesine biraz daha karardı ve cama doğru sert ve gürültülü bir şekilde iri bir gövde çarptı. Lerzan geriye sıçradı, yüreği ağzına gelmişti.

Sessiz düşünen düşüncelerini duymuşlar gibi birdenbire peyda olan Barlas'ın ve Affan'ın hareketli o kadar hızlı, refleksleri o kadar müthiş ve dengeleri o denli muazzamdı ki Uzak Doğu'nun tekniksel olarak aynı ancak mekanizma olarak tamamen farklı iki emsali gözlerinin önünde birbirine dolanıyor, bağlanıyor, geri çekilip saldırıya geçiyordu.

''Quo fata ferunt!'' Affan'ı bir saniyeliğine şaşırtan ama bu bir saniyenin dahi gerek dövüş, gerek herhangi bir durumda pek ehemmiyetli olduğunu gösteren Barlas yakasını rakibinden kurtarıp koşmaya başladı, sağ elinde toplanan ve orada kaynayan dehşet verici gücü kapının üzerindeki urganın ortasına yönlendirdi. Barlas'ın vurduğu kısım küçük bir topun sığabileceği genişlikte bir şekille içeri, Lerzan'ın içinde olduğu odaya doğru göçmüştü.

Affan Uzak Doğu'ya yaranamayacak, daha çok sokak dövüşünü andıran bir harekette bulunarak Barlas'ı belinden kavradığı gibi gerisingeri savurdu, kapıda hiçbir değişiklik olmamıştı. Ve Affan pek güçlü bir rakipti, Barlas onu ancak on dakika sonra tekrar şaşırtmayı başarabildi. Odanın çelik kapısına doğru fırlayarak bağırdı.

''Abyssus abyssum invocat!'' Urgan şifreyi kabul ederek omuzlarını düşürdü, yere doğru yol alan kalın urgan saniyeler içinde Barlas'ın ayaklarının dibine kıvrılmıştı. Kapı metalik bir klik sesiyle açıldı. Barlas aralık olan çelik kapıyı ittirmeye yeltendi ancak Affan'ın gazabına uğramıştı; Affan havaya zıplayarak Barlas'ın sırtına, onda büyük bir etki yaratacak bir şekilde ayaklarında toplanan kuvvetle saldırdı, sırtına tekme yiyen Barlas dosdoğru odanın içine dalmış ve hızını almayarak çelik duvara toslamıştı. Sağ yanağı duvara dayalıyken orada kaldı ve rakibinin gelişini bekledi; Affan'ın onun afalladığını sandığı ve dizginleri koyuverdiği anda tekmeyi yüzüne geçirmişti. İçinde fırtınalar esen kızıltılı döngünün karnına gene düştüler; dakikalar, hatta saatler sürecek bir dövüşe girişmişlerdi.

Lerzan birbirlerini aşağı atmayacaklarına emin bir şekilde –şüpheli bir eminlilik hali içinde- merdivenlere koştu, karanlığın en parlak saatlerini yaşamasına ve gece yükselmesine rağmen rüzgâr şiddetini arttıracağını azalmıştı. İki büyük duvarın kendi rahmine indirdiği basamakların başına vardığında pek şiddetli olmamasına rağmen önünde güçlü bir rakip gibi durarak ilerlemesini zorlaştıran rüzgâr birkaç dakika boyunca nefesini düzene sokmaya çalışmasına neden oldu.

KAMBERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin