39. Bölüm "Hasta"

Start from the beginning
                                    

“Şule söyledi.” Dedi bana bakarken. Öylesine yoğun bakıyordu ki eriyip gideceğimi sandım. Sarhoş olmasına rağmen bana olan bakışları netti. Erkeksi bakmıyordu. Psikopat gibi de bakmıyordu. Ben çok önemli, her gün göremediği biriymişim gibi bakıyordu. Bana Marilyn Monroe’ymuşum gibi hissettiriyordu. James Dean gibi kırılgan ve duygusal bakıyordu.

James Dean hallerini seviyordum. Daha kırılgan, daha hassas, daha duygusal ve daha aşık. Bende diğer kızlar gibi Kötü Çocuk sendromu yoktu. O baş ağrısını biliyordum. Cool çocukları seven kızlardan olmamıştım. Ben çocuklardan değil adamlardan hoşlanıyordum. Gerçek erkeklerden. Koray gibilerden. Gerektiği yerde öldürmesini bilip gerektiği yerde aşkından ağlayanları seviyordum. Beni kırmamak için kırk takla atmasını seviyordum. Dışarı çıkınca herkesin ürktüğü fakat benim yanımda efendi olmasını seviyordum.

Koray’la öpüşmeyi seviyordum. Bazen tutkulu, bazen sert, çoğu zamanda kırılmamdan korkarmış gibi hassas. Koray’la sevişmeyi seviyordum. Bazen uysal, bazen kaba ve ilkel. Öyle bir aşktı ki bu içimdeki, canımı yakmasını bile seviyordum. Ellerimi bağlayıp tüm kontrolü kendi eline almasını seviyordum. Çünkü ona güvenmeyi seviyordum. Dışarıda sadece bana bakmasını, konuşurken kafasını hafifçe yana yatırıp dediklerime tepki vermesini, bana bir şeyler öğretmesini, açıklamasını, esprime gülmesini, bazen yüzüme dokunmasını, bacağını benimkine sürtmesini… Ona dair her şeyi seviyordum işte.

En çok da bana böyle bakmasını.

“Benzetmelerle ifade edilemeyecek büyüklükte bir çaresizlikle tüm bunların yaşanmamış olmasını isterdim.” Dedi kısık bir sesle. “Bende öyle.” Dedim elini tutarak. “Bende öyle bebeğim.” Sigarasını küllükte söndürüp içkisini masanın üzerine bırakıp elini yanağıma koydu.

O an sevgisine öyle muhtaçtım ki, bende yanağımı ona yaslayıp dokunuşunun tadını çıkardım ve buruk bir şekilde gülümsedim. Bu anın gerçekleştiğine inanamıyormuş gibi beni izliyordu. Bakışları şaşkındı. Küçük bir çocuk gibi. Büyük acılar çekmiş koca adam, benimleyken çocuk gibiydi ve ben yanımda tüm kötülüklerden arınmasını seviyordum.

“Ayılmak istiyorum.” Dedi. Yanağıma yasladığı elini öptüm. “Sana kahve yapabilirim.” Dedim tüm arzumla ona bakarken. Gözüm dudaklarına takıldı. Ardından parlak gözlerine. Parlaklığı son zamanlarda sönmüştü ama şimdi yeniden canlanmış görünüyordu. Çevresi çok kızarmıştı. Gözlerinin altı mordu ve iki ay öncesine göre baya zayıflamıştı da. Birbirimizi çok yormuştuk.

Ona kahve yapmak için mutfağa gittiğimde peşimden geldi. Tüm eşyaların yerini bildiğim için vakit kaybetmeden suyu ısıtıp fincanlara kahveleri döküp kaynamasını bekledim. Bu süre boyunca hiç konuşmadan birbirimize baktık.

“Kirlenmiş görünüyorsun,” dedi sarhoşluktan çakır keyifliğe geçerken. Git gide ayılıyor gibiydi.

“Havalandırmadan kaçtım.” Dedim gülümseyerek. Bu sırada suyun kaynama sesi geldi ve bende kahvelerimizi doldurup bir tanesini ona uzattım. Ellerimiz birbirine çarptı ve ilk günkü sevgililer gibi titredim. Aşkım bu kez çok yoğundu. Hasretim beni bitirmişti. İçimdekileri kelimelere dökmeyeli uzun zaman olmuş, kalbimde çöreklenmiş özlem kırıntıları giderek büyümüş ve tüm uzuvlarımı ele geçirmişti. Artık dayanamadığım için buradaydım.

Aşk ve NefretWhere stories live. Discover now