29. Bölüm "Arzular"

107K 1.8K 404
                                    

Her zaman, çoğu olayda, belki en başında, belki de en sonunda, ama yine de en nihayetinde, paçayı kurtarmak gibi bir yeteneğim vardı. Şans mı yetenek mi bilmiyordum ama ikisini bir arada iyi yürütüyor olmalıydım.

Polisten nasıl yırttım, bilmiyordum, ama o kadar rahatlamıştım ki, Barlar Sokağının aykırılık kokan ışıltılı ve yasadışı kısımlarına ilerlerken sevinçten sekecektim adeta. Acaba Element ve Azra ne yapıyordu? Onları bu gece seviştirecektim. Bu gece mutlaka birileri sevişmeliydi.

Esas olay, diğerleri de yoktu. Beyaz minibüsü arayıp durmaktan ayaklarım ağrımaya başlamıştı. Bir yere oturup onlardan birine ulaşmalıydım. Hattım fakirlikten ölmese bekli arayabilirdim.

Tam karanlık kısımdaki bir banka oturacaktım ki aniden güçlü bir el karnıma ve dudaklarıma bastırdı. Havada çırpınırken “Şşt.” Diyerek beni susturmaya çalışıyordu. Atalay? Lanet olası ayı? Havaya tekmeler atmayı sürdürdüm. Beni kucaklamış bir yerlere taşıyordu. Boğuk seslerle çığlık atmaya başladım. Beni götürüyordu. O siyah arabaya.

Daha şiddetli çırpınmaya, tekmeler atmaya ve kendimi sarsmaya başladım. Beni umursamadan arabanın içine atınca yüzüne tükürdüm. Buruşturarak sildi. “Avşar sakin olur musun?”

Çığlık attım. Etrafa bakarak hızla dudaklarımı elleriyle kapattı. Dizimle ona tekme atmaya çalıştım. “Sana bir şey yapmayacağım dur.” Sadece gözlerimi görebildiği için ona nefretle kısarak baktım. Emin olamıyormuş gibi elini bir süre dudaklarımdan çekmedi. Isırmaya çalışınca bana kaşlarını çatarak baktı.

“Çığlık atmamla Koray’ların buraya gelme süresini hesaplayabiliyor musun?”

“Sana bir şey yapacak olsam, muhtemelen biz gittikten sonra.”

Bu yanıt sinirimi bozunca ona tekme atmaya çalıştım. “Bırak lan beni.” Çıkıp gitmek istesem de yanıma oturdu. “Direksiyon boş bir rahat olsana.” Dedi kıpırdanırken. Elini rahat durmam için bacaklarıma koyunca yüzüne vurdum. “Dokunma bana! Bırak.” Onunla yeniden aynı arabada olmak kötüydü. Yemekte sesimi çıkarmadım, gülümsedim diye yumuşadım sanıyorsa yanılıyordu.

“Direksiyon boş ama mutlaka bir arkadaşın gelir şimdi? Bu sefer ne yapacaksınız bana?” tam kurtuldum derken en dibe batmak bu olsa gerekti. Titreyen dudaklarımı sıkarak gizledim.

“Kimse gelmeyecek! Sana zarar vermeyeceğim kızım anlasana!” diye kükreyince sırtım geriledi. “Bağırma istersen arsız köpek.” Eliyle yüzünü kapattı. “Ne içtin sen?” omuz silktim.

Bana dikkatlice bakınca yüzümde bir şey mi var diye meraklanmıştım. O böyle bakıyorsa bu hiç iyiye işaret değildi. “Aç ağzını.” Onun yerine gözlerim açıldı. “Ne diyorsun sen ya?” iki eliyle yüzümü kavrayınca beni zorla öpmeye çalışıyor sandım. Karşı koyamayacağım kadar güçlüydü. “Atalay!” dudaklarımı aralamaya çalışıyordu. Aniden eli ağzımın içine girdi ve dilimi tutarak dışarı çıkardı.

“N’apıyorsun Atalay?” derken sesim garip çıkıyordu. Doktor gibi boğazımın derinliklerine baktı ve bırakınca dilimi temizledim ve “Aptal!” diyerek sırtına vurdum. Arabanın arka koltuğunda lambayı açtı. “Aç gözünü.”

Aşk ve NefretOnde as histórias ganham vida. Descobre agora