31. Bölüm "İntikam"

68.6K 1.5K 313
                                    

Sabah yedide, babam kızlarının arasındaki çekişmeden habersiz bir şekilde, mışıl mışıl uyuyordu. Uyurken burnu çok güzeldi. Kirpikleri çok güzeldi. Uyurken daha genç görünüyordu. Gün içinde kaşlarını çatmaktan ki babam kaşlarını çattığında en kabadayısının bile gardı düşerdi, alnı kırışmıştı. Biraz da gözlerinin çevresinde kırışıklık vardı, o da kadınlara gülümsemektendi sanırım.

Babama aşıktım galiba.

Ve cidden sevdiği adamın tek aşkı olmak isteyen ruh hastası kadınlar gibiydim. Babamın tek kızı bendim, diğerine ancak ölüm yakışırdı.

Saçlarımı topladım, sabah erken kalktığım için cildim daha kendine bile gelmediğinden biraz makyaj yaptım. Saçlarımı toplayıp aynaya gülümseyerek nasıl göründüğüme baktım. Spora giderken bile şık görünüyordum.

Dönüşte fırına giderim diye yanıma para da aldım ve Marina and the Diamonds açarak hafif tempoda koşmaya başladım. Bir sabahın erken, bir de gecenin geç saatlerine bayılıyordum. Sessizlik hakimdi. Kimse yoktu. Olanlar değerli insanlardı. Günün sessizliği bozmadan hareket etmeye çalışan nadir insanlar.

Ormanlık alan bizim sahil kısmının arkasında kalan taraflardı. Genelde orada arı besleyen insanlar olurdu. Dağın tepesinde adeta karınca gibi görünen barakalar olurdu. Çok az insan yaşardı. Bazı geceler gençler toprak yolu dolanarak dağın tepesine çıkardı ama artık buna yasak getirilmişti. Çünkü salağın biri düşüp ölmüştü.

Gerçi yine bazı çılgınlar yok değildi. Sabahları hala ölmemek için direten yaşlılar bir kısma kadar yürürdü. Yolun sağ tarafı ormanlıktı, sol ise gittikçe yükselen kayalıklardan oluşuyordu. Bir kısım toprak yoldu, toprak yolda yürürken siz fark etmeden dağın etrafında dönüyordunuz adeta ve en son tepeye çıkıyordunuz, tepeye çıkmak arabayla on yürüme mesafesiyle yarım saatten fazlaydı.

Bu patikaya benzeyen yerin girişinde bir uyarı vardı. Ölmek yasak gibisinden saçma bir uyarıydı. Buradaki insanların kurallara inanacağını sanmıyordum. Sigaranın üzerine zararlıdır yazmak gibiydi. Sigaradan mı öldün? Sana zaten zararlı olduğunu söylemişlerdi.

Bu patika da mı öldün? Girişteki levhayı biraz dikkate alsaydın, şuan yaşıyor olurdun.

İşte toprak yolun biraz ilerisinde onu dikilmiş telefonuyla oynarken gördüm. Ne şanstır ki, etrafımızda bir tane bile insan yoktu. Yaşlılar takımından kırklı yaş grubuna kadar. Sanırım saati buna göre ayarlamıştım. Çünkü levhada saat sekizden önce yürüyüş veya koşu yapılmaz diyordu. Piknik ve düğünde buna dahildi. Dağda kim düğün yapar diye soracak olursanız, ülkenin son durumunu biliyordunuz, her an her şey olabilirdi.

Ormanlık kısma geçmeden bir taş alıp büyük ceketimin cebine koyup kollarımı şüphe uyandırmaması için serbest bıraktım.

“Sürpriz.”

Telefonundan başını kaldırıp bana baktı. Önce şok olduysa da sonra gizlemeyi başarmıştı. Bense ağzım kulaklarımda gülümsüyordum. “Baba kız yürüyüş yapmak için güzel bir gün, ha?”

Yanına sekerek giderken “Yalancı orospu.” Dedi dişlerinin arasından yılan gibi tıslayarak. “Hemen kızma iki çift lafım var.” Kollarımı göğsümde birleştirip gülümsedim. “Bunca yıl beni aptal yerine koymak seni tatmin etti mi?”

Aşk ve NefretWhere stories live. Discover now