1.5 | "MÜDAHALE"

3.7K 201 124
                                    

İnsan beyni, sayamayacağımız kadar çok görevi başarıyla tamamlanmaya programlanmış üstün yetenekli bir robot gibi çalışır. Bunlardan birkaçı; düşünmek, hayal etmek, akıl yürütmek, duygularımızı ve deneyimlerimizi belleğimizde tutmayı ve öğrenmeyi sağlamaktır.

Peki ya insanlar nasıl karar veriyor?

Beyin seçim yaparken anlık keyif ile uzun vadeli mantıklı karar arasında gidip geliyor. Bizim mantıklı bir karar vermemiz için önce anlık zevkimizi bastırmamız gerekiyor.

Örneğin, şimdi bir kurabiye yemek anlık zevkimizi artırıyor, ancak biraz bekleyip, sabırlı olup iki kurabiye yemek daha mantıklı. Dolayısıyla beyin, tatlı bir opsiyondan feragat edip, gelecekte daha iyisini kazanma alternatifini seçebiliyor, ancak dediğimiz gibi bunun için anlık zevkin bastırılması gerekiyor, ki biz bunu çoğu zaman yapamıyoruz.

Bazen karar vermekte zorlanırız ve iki ya da kimi zaman birçok seçeneğin arasında kalırız. Bu gibi durumlarda seçeneklerden birisi mantığımıza, diğeri ise duygularımıza, zevkimize uyar. Peki biz hangisini seçeriz? Duygularımızı mı dinleriz, yoksa mantığımızı mı?

Ben genelde ilk düşündüğüm fikrin ya da kararın doğru olduğuna inanır ve onu yaparım. Çünkü eğer biraz daha düşünmeye çalışıp, verecek başka bir karar bulmaya çalışsam kendimi bir çıkmaza sürüklerdim. Bu da sık sık düştüğüm bir durum ve insana o an gerçekten hiç yardımcı olmuyor. Duygularıma mı, yoksa mantığıma mı uygun olduğunu da düşünmezdim. Her ne kadar sonradan pişman olsam da...

Okul bahçesine girerken bunları düşünüyordum. Yine düşünüyordum ama en azından bu sefer farklı bir konu üzerine kafamı yoruyordum.

Ellerim cebimde soğuktan bir an önce kurtulmak için hızlı adımlarla okul binasına yürürken ince külotlu çorabımın altındaki bacaklarımı hissetmiyordum. Kasımın ikinci haftasına girmiştik ve hava gittikçe, kış ayının içine iyice girdikçe daha soğuk bir hal alıyordu. Bununla birlikte hava da kapalıydı ve koyu gri bulutlar hemen üstümüzde, sanki bir örtüymüş gibi bütün gökyüzünü kaplamıştı.

Nihayet binaya girdiğimde derin bir nefes verdim. İçeride bile dudaklarımın arasından azda olsa buhar çıkıyordu. Hem, okuldaki kaloriferlerin çoğunun çalışmadığını varsayarsak bu gayet normaldi.

Merdivenleri çıkarken ellerimi cebimden çıkarttım ve bir an hızlı hızlı yürüyüp terlediğim için montumun önümü açtım.
Bizim kata geldiğimde hızlı çıktığım için hem nefes nefese kalmıştım, hemde terlemiştim.

Boş koridorda bir kızın kahkahası yankılandığında kafamı kaldırarak kimin güldüğünü anlamak için gözlerimi etrafta gezdirdim. Normalde insanların ne yapıp yapmadıkları umrumda olmazdı. Ama kızın içinden sabahın bu saatinde bu kadar gür bir kahkaha çıkması normal bir durum değildi.

11/A sınıfının karşısındaki camın önünde üç kız, bir erkeğin etrafında toplanmış, etrafa az önceki gibi kahkahalar ve gülücükler saçıyordu. Ortadaki çocuğun kim olduğunu gördüğümde şaşırmamıştım. Onur sağ tarafındaki kızın beline eline dolamış, yüzünü de kızın yüzüne yaklaştırarak ona bir şeyler söylüyordu. Kız ise sırıtarak ona cevap veriyordu.
Onurun sol tarafında esmer bir kız kolunu Onurun omzuna koymuştu ve hemen önünde de kızıl bir kız duruyordu.

Onur her türden bir av yakalamıştı anlaşılan.

Onurla karşılaştığım daha ilk an onun çapkın bir çocuk olduğunu sezmiştim. Bugünde gördüğüm bu manzarayla tahminim doğrulanmış oluyordu.

ÖLÜM ÖPÜCÜĞÜ (DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now