0.1 | "YARALI"

8.8K 418 150
                                    

On yedi yıllık hayatım boyunca hissettiğim duygular acı, hüzün ve hayal kırıklığından ibaretti.

Aslında kafamın içindeki dünya o kadar renkli, o kadar mutlu ve huzurluydu ki, hayallerimi içimde yaşamak bana güç veriyordu.
Yani, gerçek hayata döndüğümde kaç tanesini kurtarabilir, kaç tanesini içimde yaşatabilirsem...

Hayatımda sınırla sayıda mutlu olduğum anları hatırlıyordum. Bir elin parmağını geçmeyecek kadar güzel anım vardı. Gerisi hep acı ve mutsuzluktu.

Annem ben bir yaşındayken, tam birinci yaş doğum günümde beni ve babamı terk etmişti. Babam anneme ne kadar aşık olursa olsun bizi terk ettiği gün onun için annem bitmişti. Sanki benim doğmamla bütün aile dağılmıştı.

Bu yüzden babam hep beni suçlardı. Bir yaşımdan beri bana yaşatmadığı acı, çektirmediği çile kalmamıştı. Küçücük çocuk ne yapmış olabilirdi ki? Bir yaşında annesiz kalmıştı. Daha küçükken bütün hayalleri kül olmuş, bütün umutları bir bir yok olmuştu.

Altı yaşıma kadar oyuncak bebeklerimle oynamam gerekirken ben sanki büyük biri gibi yaşamıştım o altı yılı.
Babam alkolik olmuştu. Kumarlar oynayıp büyük paralar harcıyordu. Evde doğru düzgün yemek olmaz, halimizi bilen komşular evde ben varım diye yemek gönderirlerdi.

Hiçbir zaman çıkıp sokağa arkadaşlarımla oynayamamıştım. Konuştuğum tek bir kişi vardı. Üst kattaki komşumuzun kızı Seda. 

Onunla da haftada bir ya da iki kere görüşürdük. Bizim eve neredeyse hiç gelmemişti. Ailesi babamın durumunu bildiğinden onu bizim eve yollamazdı. Sadece okul dönüşü babam evde yoksa gelirdi. Ara sıra da ben onlara giderdim. Onda da babamın sızmış olduğu zamanlarda ondan izin aldığım zamanlarda kaçardım. Annesi Hatice teyze de beni kızı gibi sever, bana bakardı.

Mahalledeki bütün çocuklar çıkıp türlü türlü oyunlar oynarken ben camın ardından saatlerce onları izler, kaybolan umutlarım ve yok olan hayallerim için iç geçirirdim.

Daha sonra babam başka bir kadınla evlenmişti. Ben yedi yaşındayken.

Başlarda üvey annemin de babam gibi acımasız ve kötü kalpli biri olacağı korkusundan uzun süre odamdan çıkmamıştım. Kadın başlarda sadece haftanın belirli günleri bize geliyordu. Ama sonra duyduğuma göre babamla evlenmişti.

Babam alkolü ve kumarı bırakmıştı. İlk defa o zaman sevinmiştim herhalde. Babamın gerçekten hayalimdeki baba figürüne uygun bir baba olacağına o zaman inanmıştım.

Üvey annem tam bir melekti. Onunla gerçekten de bir anne kız ilişkisi kurmuştuk. Ona hiç anne dememiştim. İnci abla demiştim hep. Babamla bile iyi anlaşmaya başlamıştım. Babamın yüzünün güldüğünü ilk defa o zaman görmüştüm. Sanki üvey annem değilde kendi öz annem yanımızdaymış da biz tekrardan bir aile olmuş gibiydik.

Hiçbir zaman sormamıştım üvey annemle babamın nasıl veya nerde tanıştığını. Sanki öğrensem evdeki bütün büyü bozulacakmış gibi hissetmiştim.

Bozulmuştu da.

Evdeki o büyü sadece üç yıl sürmüştü. Ben on yaşıma geldiğimde babam tekrar alkole ve kumara başlamıştı. O eski acınası saf hayatım tekrar geri gelmişti. Bu sefer bana bağırmakla kalmıyor şiddet de uyguluyordu babam. İki kere kolum bir kere de bacağım kırılmıştı babam yüzümden.

Üvey annem de korkusundan babama bir şey diyemiyordu. Babam yanımdan ayrılınca ağlayan benim yanıma geliyor, beni sakinleştirmeye çalışıyordu.

ÖLÜM ÖPÜCÜĞÜ (DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now