Korkua olacakları beklerken ayak seslerini bir kez daha duydum.Bu sesler arkamdaki adama aitti. Gidiyordu beni çözmüş ve gitmişti.Çarpan kapı sesiyle burada artık yanlız olduğumu anladım.

Ellerim korkudan titrerken gözümde ki bezi çekip etrafıma bakınmaya başladım.Gözlerim serbest kalınca ağırmaya başlamıştı ama bunu es geçip oturduğum sandalyeden kalktım.Genelde kaçırılan herkes gözlerini pis bir depo veya evde açardı yani filmlerin genelinde böyle olurdu.

Ama bende tam tersi olmuştu,oldukça temiz ve güzel bir odada gözlerimi açtım.Etrafımı incelemeyi boş verip kapıya yöneldim.Kapıyı çok hafif açarak kafamı dışarıya uzattım kimseler gözükmüyordu.Kendimi hızla boş koridora atıp koşmaya başladım.Salona geldiğim da buranın dağ evi olduğunu anladım.Ufak ve ahşaptan yapılan bu ev tamamiyle bir dağ eviydi.Giriş kapısını ararken duvar saati dikkatimi çekmişti. Buraya geldiğimde saat 12'idi.Şimdi ise üç olmuştu.

Allah aşkına ben kaç saatir yatıyordum.Bana ne vermişlerdi  böyle,sersem gibi etrafta dolanmayı bırakıp açık olan giriş kapısına doğru koştum.Karşımda ki ıssız ormanı görmemle bir adım geriledim. Allah'ım sen yardım et.Burada daha fazla kalmak istemiyordum.Bu adamların ne yapacağı belli değildi belki de pişman olup geri geleceklerdi.Ayağımda ki topuklu ayakkabılara aldırmadan son hızla koşmaya başladım.

Kaç saattir durmadan koştuğu bilmiyorum ama her yerimden ter akıyordu.Bu da yetmezmiş gibi ağlıyordum.Hemde hıçkıra hıçkıra, göz yaşlarım yüzünden önümü göremeyecek raddeye gelmiştim ama inatla devam ediyordum taki ayağım takılıp da düşene kadar.Çığlığım boş ormanda yankı yaparken bir yerden aşağıya doğru yuvarlanıyordum. Hatırladığım en son şey kafamı sertçe bir yere vurmam ve tepemde uçuşan  kuşlardı.

Bir şeyler akıyordu.Yüzüme bir şeyler değiyordu.Gözlerimi yavaş yavaş araladığımda başıma giren iğrenç ağrı ile elimi kafama attım ve bulaşan yapışkan sıvının ne olduğu anladım.Kan!Düşmüştüm ve düşerken kafamı vurmuştum.Ben burdayken öğlendi ama şimdi neredeyse akşam olmak üzereydi.

Boylu boyunca uzandığım yerden zorda olsa kalkmayı başardım.Her ne kadar başımda ki ağrı beni zorlasada oturur konuma gelebildim.Bir kaç dakika olduğum yerde soluklandım başımdaki ağrı az da olsa geçmişti ve bu da kalkmam için büyük bir sebepti.

Eğer biraz daha burada oyalanacak olursam batmaya yüz tutmuş güneş yerini ay'a bırakacak ve ben burada mahsur kalacaktım.Bir an önce ana caddeyi bulmak zorundaydım.Ayağa kalkıp bir ağaca tutundum.Başım dönüyordu!Sakin olmalıydım buradan kurtulmak istiyorsan sakin olmalıydım.Ileriye doğru bir adım atmamla aynı anda bağırmam bir oldu.

"Ahhh."

Düşerken bilegimi burkmuş olmalıydım,belki de kırmıştım bunu bilmiyordum.Ağrı çok şiddetli olduğu için az önce duran göz yaşlarım tekrar eski yerini almış usul usul akıyordu.

"Allah'ım sen bu aciz kuluna yardım et!"Dualarımın arasında duyduğum sesle hızla oturduğum yerden kalktım.Bu korna sesiydi!Allah'ım şükürler olsun yaklaşmıştım ana caddeye yaklaşmıştım.Ayağımda ki ayakkabıları çıkarıp elime aldım ve ağrıyı umursamadan korna sesini duyduğum yere doğru yürümeye devam ettim.Bir yandan ayağımda ki ağrı bir yandan başımda ki yarık neredeyse yürümem imkansızdı.Ama Rabbim nasıl bir güç ihsan ettiyse sonunda kendimi caddeye atabildim.

Asfalt zemine gelir gelmez kendimi yere bıraktım bir adım dahi atacak takatim kalmamıştı.Önümden hızla gelip geçen araçlar beklerken ıssız bir yol ile baş başaydım.Ama az önce bir korna sesi duyduğuma adım gibi emindim.Göz yaşlarımı zar zor dindirmişken yenilerinin akmasını istemiyordum.Güçlü olmalıydım bu sefer güçlü olmalıydım.Leyla kaçırıldığımı görmüştü belki de çoktan Yusuf'a haber vermişti.Yusuf beni arıyordur şimdi.

LAVİNİA (ölüm çiçeği) Where stories live. Discover now