28/İstanbul'u Yakıyoruz

23.2K 1.7K 209
                                    

DÜZENLENDİ✔


!!!ÖNEMLİ!!!

Aslında yeni bölümü bugün atmayacaktım ama sizleri daha fazla bekletmek içime sinmedi o yüzden hemen paylaşmak istedim.Bir önceki bölümden anladım ki okuyucu sayımızdan düşmüşüz. Ya da artık beğeni ve yorum yapmıyorsunuz.

Sizden ricam yorum yapmayı unutmayın. Yorum ve oy demek bölümün beklediğinizden daha çabuk gelmesi demek. Eger bu bölüm de 27.bolum gibi az bir okuma oranına sahip olursa bundan sonra haftada 3 bölüm yerine 1 bölüm atacagim çiçekler kusura bakmayın

💐💐💐💐💐💐💐💐💐💐

Ailemiz ile olan güzel yemekten sonra Yusuf ile beraber eve döndük.İşleri olduğu için Yusuf eve gelir gelmez çalışma odasına geçmişti bende odama geçip üzerimde ki elbiseden kurtulup rahat bir eşorfman takımı giydim.

Saçlarımı sonunda özgür bıraktığımda elimle karıştırıp aynanın başına geçtim.Elime aldığım saç spreyini saçıma boca ederken bir elimle de diplerini açmaya çalışıyordum.Sonunda koyun yünü gibi olmuş saçlarımı açtığımda rahat bir nefes aldım.

Yusuf evde saçlarımın salık olmasını istediği için başımı tekrar kapatma gereği duymadım.Aslında bu işime de gelmişti,yani saçlarım bütün gün hava almıyordu zaten,bir de evde de açmayınca hepten ölüyordu.

Muhtemelen Yusuf beni tehdit etmese kendimde o cesareti bulamaz asla saçlarımı açmazdım.Ayaklarımı sürüye sürüye odadan çıktığımda hedefim mutfaktı.Günün yorgunluğunu güzel bir türk kahvesiyle atacaktım.Mutfağa girdiğimde gerekli malzemeleri çıkarttım sonra aklımda Yusuf geldi.

Yukarıda çalışıyordu ona da kahe yapmalımıydım acaba.O da en az benim kadar yorulmuş olmalı hatta hala çalışıyordu.Nasıl içtiğini bilmediğim için orta şekerli bir kahve de ona yapıp tepsiye koydum.Yanına ufak ikramlıklar ve su koyduktan sonra kendi kahvemi de aynı tepsiye koyarak yukarıya çıktım.

Önce onun kahvesini verip sonra da kendi odama geçebilirdim.Çalışma odası kendi odasının içindeydi.Kapıya yavaşça vurup içeriye girdim.Çalışma odasından beni duyması imkansızdı ama ben yine de vurdum.

Resmen bir ev büyüklüğünde olan odasında üç kapı vardı.Biri banyo diğeri giyinme odası ve sonuncu kapı ise çalışma odasına açılıyordu.Siz şimdi bunu nerden biliyorsunuz diyeceksiniz.

Geçenlerde eve gelen bir kaç takımını odaya çıkardığım zaman birazcık odasını kurcalamış olabilirdim yani kocamdı sonuçta ne olacaktı değil mi?Kahveleri daha fazla soğutmamak adına odayı süzmeyi boş verip karşımda ki kapıyı iki kez tıklatım.

"Gel."

Duyduğum gür sesle bir an elim titresede hızla kendime gelip kapıyı araladım.Görüş açıma giren Yusuf gömleğini dirseklerine kadar katlamış ve saçları dağılmış bir haldeydi. Elimde ki tepsiyle içeri süzüldüğümde Yusuf şöyle baştan aşağıya beni incelemişti.Bir an midemde hareketlenme olunca kendimi kasarak elimdeki tepsiyi birazcık yukarı kaldırıp ona göstermeye çalıştım.

"Kahve!"

Önünde duran dosyaları toplayıp bir kenara alırken bu olur anlamına geliyordu.Yüzümde ki anlamsız tebessüm ile masasına yaklaşıp kahvesini bıraktım.

"Nasıl içtiğini bilmediğim için orta şekerli yaptım."

"Bol şekerli."

"İstersen yenisini yapabilirim."

LAVİNİA (ölüm çiçeği) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin