7/PANO

25.4K 1.8K 116
                                    

DÜZENLENDİ✔     

                       

*Hiç darılmadım diye, hiç kırılmadım sandılar....

Onun burada ne işi vardı.Sabahın bu saatinde benim evimin önünde beni bekliyordu.Ama neden?Daha dün gece uzak durmam gerektiğini düşündüğüm adam şuanda tam karşımdaydı ve beni bekliyordu.

"Yusuf bey"

"Tanışma faslını geçtiğimize göre bin de gidelim.Akşama kadar seni bekleyecek değilim."

Bu da neydi şimdi,ayrıca neden arabasına binmek zorundaydım ki, hiç bir şey söylemeden açıklama yapmadan arabasına binmemi mi bekliyordu!Yok canım!

"Neden buradasınız?"

Bezmiş bir ifadeyle bana dönen Yusuf tek elini koltuğun üzerinde kaydırarak beni daha net görmek adına  pozisyon aldı.

"Düzenlemelerde sorun var,pano kalıbı kırıldı."

"Ne!"

Öyle bir çığlık atmıştım ki utancımdan kıpkırmızı oldum.Bu sesin benden çıktığına inanmak istemiyordum.Nasıl olurdu bu,onca emek verdiğimiz kalıp kırılmışmıydı.

"Bin artık şu arabaya düğüne saatler var ve Elif o panoyu istiyor."

Etrafıma göz attığımda Aslı'dan hala bir iz yoktu.Elim çantama giderken hızla telefonumu çıkarıp Yusuf'a döndüm.

"Siz gidin benim arkadaşım birazdan burada olur."

"Bin artık şu arabaya!"

Bağırmak yerine kısık sesle dilinden dökülen kelimeler beni gerçekten korkutmuştu.Bu adama ne olmuştu böyle,benim tanıdığım Yusuf kibar ve sabırlıydı.

Aslı'yı aramayı düşünsemde karşımdaki adamı daha fazla sinirlendirmemek için açılan kapıdan içeriye girdim.Benim binmem ile kapıyı kapatıp yerine geçen şoför aracı hızla çalıştırıp yola koyulmuştu bile.Arabanın arka koltuğunda adeta cama yapışmıştım,ikimizde konuşmuyorduk sanki sessizliğe yemin etmiş gibiydik.

Şuan da tek tesellim beni hatırlamıyor oluşuydu.Kendimi biliyordum eğer ki beni hatırlıyorsa ve bunu belli ederse kendimi tutamaz her şeyi anlatırdım.

Şuan da isteyeceğim en son şey Yusuf'un beni hatırlamasıydı.Yıllar önce vicdanımı zar zor susturmuş olabilirdim ama o zamanlar daha çok küçüktüm neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlayamazdım.

İç sesim "peki ya şimdi" diyerek her ne kadar vicdanımın sesini yükseltse de ona aldırış etmedim.Yaptığım şeyin yanlış olduğunu biliyordum ama doğruları söylemem nasıl bir sonuç doğuracaktı işte bunu kestiremiyordum.

Ya şimdi söyleyecektim her şeyi yada sonsuza dek susacak bu sırrı kendimle beraber toprağa gömecektim.İç sesim tekrar bana tercüman olunca bu sefer haklı olduğunun farkındaydım.Peki ya ben kendimle beraber mezara gördüğüm bu sırrın hesabını Rabbime nasıl vercektim.

Sessiz geçen araba yolculuğumuz sonlandığında Hidiv kasrı'nın önündeydik.Şoför koltuğunda ki adam arabadan hızla inerken Yusuf onu beklemeden araçtan inmişti, bende peşinden inecekken kapım açıldı.Orta yaşlı çalışan bana gülümserken teşekkür ederek indim. Gözlerim Yusuf'u ararken etrafıma bakımaya devam ettim ama onu görememiştim.Anlaşılan çoktan içeri girmişti.

Bende daha fazla beklemeden hızla merdivenleri arşınladım.İçeriye girdiğimde büyük bir telaş vardı, herkes bir koşuşturma içindeydi. Etrafda gördüğüm sarı t-shirtlü çalışanlar bizim ekiptendi.Yazları işlerimiz çok yoğun olduğundan anlaştığımız bir firmadan günlük elemanlar çağırıyorduk.

LAVİNİA (ölüm çiçeği) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin