"Hangi masalı anlatayım bebeğim?" diye sorduğunda derin bir nefes alıp boynuna minik bir öpücük kondurdum.

"Bana matematik ya da biyoloji anlatsan da masal gibi gelir zaten. Konuşsan yeter."

Gülümsediğini hissettiğimde ben de güldüm.
"Romantiklik anlayışın gözlerimi yaşartıyor Taehyung."

"Sanki sen çok farklısın." diye yükseldiğimde bir eliyle sırtımda daireler çizmeye başladı. Bu beni hemen mayıştırmıştı. Ona karşı olan iradem gözlerimi yaşartıyordu.

"Hatırlıyor musun, hepimiz matematikten geçer not aldık diye Hyun Teyze cevizli kek yapmıştı bize. O gün Jimin Hoseok'un keki daha kalın diye ağlamıştı. Sonra sen o anlamadan kendi tabağınla onunkini değiştirmiştin. Masadaki kimse anlamadı sanmıştın. Jimin mutlulukla keki yerken ona bakıp sen de mutlu olmuştun. O gün seninle çok gurur duymuştum. Küçük bedeninde kocaman bir kalp taşıyordun ve bunu her hareketinle kanıtlıyordun. Şimdi genç bir adam oldun ama hiçbir şey değişmedi. Yine olsa o tabakları değiştirirsin. En çok da bunu seviyorum galiba. Kusursuz olduğundan habersiz duruyorsun, öylece duruyorsun ve ben sana çekildikçe çekiliyorum. Kim Taehyung, sen Kim Seokjin'in başına gelmiş en güzel şeysin anlıyor musun? Bunu unutmanı istemiyorum. Hiçbir zaman."

Derin bir nefes alıp kollarını etrafıma sardığında buğulanan gözlerimi kapattım. Bir şeyler söylemeliydim belki de. Onu ne kadar çok sevdiğimden bahsetmeliydim. Ama yapamadım. Hiçbir kelime hislerimi karşılayamazdı. Konu Seokjin olduğunda benim sözlüğümdeki tüm kelimeler anlamını yitiriyordu. Sessizce yutkunup kollarımı beline sardım ve ona sıkı sıkı sarıldım.
Tanrım, eğer beni duyuyorsan tüm dilek hakkımı bu gece kullanmak istiyorum.
Tanrım, eğer beni duyuyorsan son nefesime kadar Kim Seokjin'in elini tutmayı diliyorum.

***
"Bakın ben pizza yemek istemiyorum artık tamam mı? Haftanın beş günü pizza yiyoruz ve rüyalarımda görüyorum artık."
Jimin sinirli bir şekilde konuştuğunda pizza sipariş etmek üzere olan Hoseok hyung elindeki telefonu sertçe masaya bıraktı.

"Bunu Jungkook ya da Namjoon söyleseydi yüzüne yumruğumu geçirmiştim ama şükret ki Park Jimin'sin."

Jimin gülümseyerek çenesini ellerine dayadı.
"Tatlıyım, bebek gibiyim, kıyamıyorsun işte. Seviyorsun beni kızılım benim."

Jungkook oynadığı oyundan kafasını kaldırıp kaşlarını çatarak önce Hoseok hyunga daha sonra Jimin'e baktı.

"Hadi kendimi anlıyorum da Namjoon hyungum burada olsa bile ona yumruk atamazdınız. O elit ve zeki bir kere. Jimin hyung gibi mantıksız cümleler kurmaz."

Jimin Jungkook'un ensesine hafifçe vurup önüne döndüğünde Jungkook da sinirle oyunu kapatıp telefonu cebine soktu.

"Bence bir akşam da sağlıklı bir şeyler yiyelim. Jimin haklı." Yoongi hyung okuduğu dergiden kafasını kaldırmadan söylediğinde Hoseok hyung boğazını temizleyip "Ne öneriyorsun?" diye sordu.

"Bilmem, belki ramen?" İnatçı hyungumun önerisiyle birlikte bakışlarımı Jin'e geçirdim. Gözleri Kızıl hyungumla Yoongi hyungun arasında gidip geliyordu. Sanırım aralarındaki tuhaf farklılığı o da fark etmişti. Sevgilim zekiydi işte.

"Ramen çok sağlıklı çünkü Yoongi. Haklısın." Jin alay edercesine konuştuğunda istemsizce güldüm.

Yoongi hyung dergiyi kapatıp arkasına yaslandı.
"En azından pizzadan iyidir."

Ayakta dikilen Hoseok hyung derin bir nefes alıp "Yok size yemek falan. Hesabı da ödemekten vazgeçtim. Birbirinizi yiyin." diye sıraladı. Daha sonra bakışları Jin ile benim aramda dolaştı ve "Yani mecaz olarak." diye ekledi. Ensem utançla kızarırken kafamı Jin'in geniş omzuna yasladım. Diğerlerinin kıkırtıları kulağıma dolmaya başlamıştı bile.

"Annem gitmeden önce yemek yapmıştı. Tezgahtaki saklama kaplarında. Onları ısıt." Yoongi hyungun sesiyle birlikte kafamı kaldırdım. Hoseok hyunga bakmadan ama ona ithafen konuşuyordu.

"Ev senin, sen ısıtsana." Kızıl hyungum meydan okurcasına söylendiğinde Yoongi hyung nihayet ona bakmıştı. Odadaki tüm sesler kesilirken hepimiz sessizce bu soğuk savaşın nasıl biteceğini bekliyorduk.

"O zaman birlikte yapalım." Min inatçı Yoongi'nin önerisiyle birlikte herkes şaşırsa da bildiğim küçük sır sayesinde dudaklarım iki yana doğru kıvrılmıştı.

"Biz yemekler olana kadar oturma odasındayız o zaman." deyip ayaklandığımda Jimin de Jungkook'un kapüşonlusundan tutup kaldırmıştı. Tom ve Jerry, Jimin ve Jungkook'u görse dostluk anlaşması imzalardı.

"Şunu yapıp durma hyung." Jungkook aksi bir tonda söylediğinde kaşlarımı kaldırıp onlara arkamı döndüm. Onların mottosu buydu; "Ne seninle ne de sensiz."

Yine de her şeye rağmen bir aradaydık, tüm farklılıklarımıza rağmen bir bütündük. Bizim için yediden bir çıkınca sıfır kalıyordu, altı değil.

Tanrım, eğer duyuyorsan yalnızca bir dilek hakkı daha istiyorum senden.
Tanrım, eğer duyuyorsan tüm ömrüm boyunca bu altı adamla birlikte yürümeyi diliyorum.


Herkese merhaba. Uzun bir sürenin ardından tekrar beraberiz. Üniversite sınavım vardı ve bu nedenle bölümleri yükleyememiştim. Ayrıca profilime girip diğer TaeJin hikayelerime de göz atabilirsiniz. Umarım beğenmişsinizdir. Yorumlarınızı bekliyorum. TaeJin'i sevin.💜

INEFFABLE | TaeJinWhere stories live. Discover now