question.

1.6K 191 77
                                    

"Hazır mısın?" diye sordu Jin saçlarımı düzeltirken. Stresle alt dudağımı dişleyerek "Emin değilim. Sanırım kusacağım." dedim.

"Bugün senin günün Taehyung. Fighting!" Hoseok hyungun guven veren gülümsemesiyle birlikte ben de güldüm. Az sonra uzun zamandır tüm zamanımı ve emeğimi verdiğim tiyatro gösterisini sunacaktık. Jin'le sahile gittiğimiz günün üstünden neredeyse bir ay geçmişti ki onunla baş başa vakit geçirdiğim son gün de oydu. Sonrasında tamamen sınavlar ve oyuna odaklanmıştım.
Jimin elini omzuma koyaram "Utandırır diğer Romeolar'ı, saçlarının parlaklığı." dedi. Saçlarını elimle dağıtıp kahkaha attım.

"Son on dakika." Yönetmenin sesiyle birlikte bizimkiler kulisten çıkmak üzere hareketlendi. Onlara el salladıktan sonra gerginlikle yerimde zıpladım. Bir an sonra kulisin kapısı açıldı ve Jin hızlı adımlarla yanıma gelip ellerini yanaklarıma yerleştirdi. Odadaki herkes kendi halinde olduğu için Jin'in bu hareketi beni germemişti.

"Oyundan sonra Romeo'n kollarını açmış seni bekliyor olacak, tamam mı?"
Kaşlarımı çatarak sahte bir kızgınlıkla "Burada Romeo benim." dedim.
Gülumseyerek alnını alnıma değdirip geri çekildi.
"Öyle olsun bakalım, Kim Taehyung, fighting!"
Kapıdan çıkmadan önce neşeyle konuştu. Derin bir nefes alıp sahneye doğru yaklaştım. Umarım her şey güzel olurdu.

***

"Romeo'm, ah benim yıldızlı gecem, Juliet'in sahte aşkıyla esir düşmendense sonsuzluğa ulaşmanı yeğlerim." Adeta Shakespeare'a bürünen partnerim Sung elindeki tüylü kalemi gözlerimin içine bakarak kırdığında aynı zamanda elimi kalbime koyup bağırdım. Acıyla dizlerimi büktüğümde bir iki adım geriledi.
"Söyle bana, senin lügatında aşk bu mudur William? Beni ölüme terk etmek ve Juliet'i sonsuz bir kedere düşürmek midir sendeki aşkın anlamı?" Gürültülü bir şekilde tüm bedenim yeri boylarken Sung sahnenin ortasındaki yerini aldı.

"Romeo, sen benim eserimsin. Senin aşkın benim ruhumdur. Juliet gerçek aşka ulaşman için yaptığın bir yolculuktur. Romeo, benim tek yazgım, kalemimi kırdım. Git sonsuzluğa, zihnimin en derinine git."

Yavas adımlarla So Min'in,yani Juliet'in yanına gidip elindeki zehiri aldı ve seyirciye doğru dönerek küçük şişedeki mavi enerji suyunu içti. Aynı yavaş adımlarla bana doğru ilerledi fakat bana tam ulaşamadan kendini yere bıraktı.

"Sonsuz aşkım, biricik sevgilim; artık hep birlikteyiz." dediğinde kimsenin anlamayacağını bilerek derin bir nefes aldım. Sahne ışıkları yavaşça sönerken kulağıma Buxtehude'un Passacaglia'sı doldu. Perde yavaş bir şekilde kapandığında seyicilerin coşkulu alkışı ile birlikte gülümseyerek ayağa kalktım. Sahnenin ortasına ilerleyip el ele tutuşarak selam verdik. Gözlerim o kalabalığın arasında bile Jin'i seçebilmişti. Gururlu bir ifadeyle alkışlıyordu. Jimin ve Jungkook bir yandan yanaklarını siliyor bir yandan da tezahürat yapıyordu. Hoseok hyung ve Yoongi hyung kocaman gülümsemeleriyle alkışlıyordu. Daha sonra yanlarındaki Namjoon hyungu fark ettim. Beni izlemek için gelmiş olmalıydı. Gözlerim mutlulukla dolduğunda burnumu çektim. Perde tekrar kapandı ve kulise doğru ilerledik. Az önceki heyecanım geçmemiş, aksine çoğalmıştı. Başarmıştım. Başarmıştık. So Min ve Sung yanıma gelip aynı anda sarıldıklarında ben de karşılık verdim.

"İyi işti çocuklar." Kulüp başkanı alkışlayarak yanımıza geldiğinde birbirimizden ayrılıp ona baktık. Ekipteki herkes gururla birbirine bakıp tebrikler sunuyordu. Kafka'yı canlandıran Minhyuk kolunu partnerinin omzuna atarak "Bunu bir yemekle kutlamalıyız." dediğinde benim dışımda herkes onayladı. Ben yalnızca dostlarımın yanına gitmek istiyordum.

"Ben gelmesem olur mu? Yurt dışından bir dostum geldi. Onun yanına gitmem gerek." Kulüp başkanından onay aldıktan sonra üstümü değiştirip dışarı çıktım. Bizimkiler beni okulun önünde bekliyordu. Kollarımı açarak onlara doğru koştum. Beni fark ettiklerinde kollarını açtılar. Birbirimizi sevinçle kucaklarken "Taehyungumuz çok iyiydi." dedi kızıl hyungum. Birbirimizden ayrıldığımızda Namjoon hyunga tekrar sarıldım.
"Gelmene çok sevindim hyung! Beni çok mutlu ettin."
Saçlarımı karıştırdı. "Böyle bir günde seni yalnız bırakamazdım."
Ondan ayrılıp herkese tek tek sarıldım. En son Jin kaldığında gereksiz bir utangaçlıkla kollarımı boynuna doladım. Herkes sahnelenen oyunlardan bahsederken Jin kulağıma doğru "Harikaydın sevgilim." diye fısıldadı. Utanarak dudaklarımı birbirine bastırıp geri çekildim.
"Hyun teyze eve erken dönmüş, bizi bekliyormuş." Jungkook elindeki telefonu cebine koyup konuştuğunda ona döndüm.
Sahte bir sinirle söylendim. "Annem niye beni değil de seni arıyor?"
Kaşlarını kaldırarak "Çünkü beni daha çok seviyor." dedi.
"Asıl beni daha çok seviyor. Ne zaman kurabiye yapmasını istesem yapıyor." Jimin Jungkook'a bakarak konuştuğunda gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Yah, siz iki velet Hyun teyzenin beni ne kadar sevdiğini biliyor musunuz da konuşuyorsunuz? Beni kızılım diye çağırıyor."
Hoseok hyung ikisini de sustururken Namjoon hyung "Hyun teyze hepimizi çok seviyor işte, bunu konuşmak yerine oraya gittiğimizde ona sevginizi sunmaya ne dersiniz?" diyerek konuyu kapattı. Annemin onları benden ayrı tutmadığını ve bu sevginin karşılıklı olduğunu bilmek içimi sıcacık yapıyordu.

"Gidelim artık, acıktım." Yoongi hyung konuştuktan sonra bizi beklemeden arabaya doğru yürümeye başladı.

"Nasıl sığacağız bu arabaya?" Namjoon hyung sorduğunda Jin'le birlikte diğerlerine baktık.

"Yine Jungkook'un kucağına oturmak istemiyorum!"
"Jimin'in yine kucağıma oturmasını istemiyorum!"
Jimin ve Jungkook aynı anda konuştuğunda gülerek onlara baktım. Tom ve Jerry'den bir farkları yoktu ve yıllardır bu tatlı çekişmeyi sürdürüyorlardı.
"Tamam, ben Yoongi hyungun kucağına otururum, yeter ki susun." Hoseok hyung bıkkınlıkla konuştuğunda Jin arabanın kapısını açıp sürücü koltuğuna oturdu. Namjoon hyung onun yanında oturduğunda hafif bir hüzünle Jimin ve Jungkook'un arasına sıkıştım.

***

"Yah, o benim hakkımdı!"
Jimin tabaktaki son kurabiyeyi ağzına atan Jungkook'a bakarak konuştu.

"Merak etme Jimin, fırındakileri çıkaracağım şimdi." Annem Jimin'in saçlarını okşayarak mırıldandı. Eve geldiğimizden beri bakışlarını Jin'le aramda dolaştırıp duruyordu. Birlikte olduğumuzu henüz söylememiştim. Jin ise sürekli anneme yardım ediyor ve onun takdirini kazanmak için çabalıyordu. Bilmediği şey şuydu ki annem çocukluğumuzdan beri Jin'le gurur duyuyordu. Ama yine de bunu Jin'e söylemedim, bu çabası hoşuma gidiyordu.

"Hyung, hemen dönecek misin?" Jungkook merakla sorduğunda düşüncelerimi rafa kaldırıp Namjoon hyunga baktım.

"Maalesef dönmem gerek. Bu hafta önemli sınavlarım var. Yarın sabah yola çıkacağım."

"Keşke daha sık görüşebilsek." Hoseok hyung iç çekerek konuştuğunda hepimiz onaylarcasına kafamızı salladık.

"Yaz tatilinde burada olacağım. Az kaldı."

"Kurabiyeler!" Jimin heyecanla ellerini çenesinde birleştirip annemin masaya bıraktığı tabağa baktı. Gözlerimi devirerek "Kurabiyeleri Namjoon hyungtan daha çok seviyorsun." dedim.

"Hayır, Namjoon hyungu da kurabiyeler kadar çok seviyorum."

"O zaman beni de çok seviyorsun hyung?" Jungkook sinsi bir gülümsemeyle sorduğunda Jimin cevap vermek yerine eline aldığı kurabiyeyi sert bir şekilde ısırdı.

"Çocuklar, ben Sunyeon teyzenizle dışarı çıkacağım. Evi çok dağıtmayın." Annem mutfağın kapısından konuşup odasına doğru ilerledi.
Yaklaşık on dakika sonra dış kapının kapanma sesini duyduk. Jin ve Jungkook masayı toplarken biz de oturma odasına geçtik. Daha sonra Jin ve Jungkook da bize katıldığında Hoseok hyung "Bir şeyler oynayalım." dedi.
"Doğruluk mu cesaret mi oynayalım mı?"
Jimin öneride bulunduğunda hepimiz onayladık. Jungkook mutfaktan boş bir süt şişesi getirdi. Halıda daire şeklinde oturduk. Sağ tarafımda Jin, sol tarafımda Hoseok hyung oturuyordu. Karşımda Yoongi hyung vardı ve onun sağ tarafında Jimin, sol tarafında Namjoon hyung vardı. Namjoon hyung ve Jin'in arasında da Jungkook oturuyordu. Hoseok hyung şişeyi çevirdiğinde Yoongi hyung ve Jin'in arasında durdu. Yoongi hyung "Doğruluk mu? Cesaret mi?" diye sorduğunda Jin hiç beklemeden "Doğruluk." dedi.
Yoongi hyung derin bir nefes aldı. Hepimiz onun ne soracağını merakla beklerken gözlerini Jin'den çekip benimkilere sabitledi. Biraz garip bakıyordu. Daha sonra tekrar Jin'e bakıp konuştu.

"Taehyung ile ne zamandan beri sevgilisiniz?"

Herkese merhaba. Umarım beğenirsiniz. Fake Love MV'si ve Tear albümü muhteşem değil mi? Bu arada Magnificent isimli fantastik bir TaeJin hikayesi ile Matchless isimli bir TaeJin texting yazmaya başladım. Göz atabilirsiniz.
TaeJin'i sevin. 💜

INEFFABLE | TaeJinWhere stories live. Discover now