"Demek koskoca Yusuf Şadoğlu, Saracoğlu'un oyununa geldi öyle mi?Adam senin paranla sana hesap soracak vay be!"

Yusuf az da olsa unutmaya çalışırken Sinan'ın bunu sesli zikir etmesi bir kez daha sinirlerini tepesine çıkardı ve baş ağrısı daha da şiddetlendi.

Hırsla oturduğu koltuğundan kalkıp plazanın camlarına yanaştı. İstanbul'un eşsiz manzarası sinirlerini yatıştırır diye düşünmüştü ama beklediğini alamamış,sinirle tekrar arkadaşına döndü.

"O yaşlı kurt bunun hesabını verecek.Elim kolum bağlı oturmayacağım."

Sinan merakla arkadaşına bakarken aklıma takılan soruyu yönelikti."Ne yapacaksın anlaşmayı mı fes edeceksin."

"Saçmalama Sinan,otelin temeli atıldı bile.Anlaşma fes edilirse yeni bir firma bulmam zor olacak ve bu bana daha pahalıya patlayacak.Sadece doğru zamanı bekleyeceğim kardeşim,doğru zamanı!"

Sinan arkadaşının bu tavrına anlam verememişdi.Gizemli konuşmasının altında yatan imayı merak etmişti. Tekrar bir soru soracakken Yusuf ondan önce davranıp konuyu değiştirmişti bile.

"Yeliz'i buldun mu?

"Buldum Yusuf,buldum."

"İyi akşama hazır olsun."

Sinan sıkıntıyla oflayıp ayağıya kalktı çıkmak için hazırlanırken Yusuf'a yaklaşıp elini omzuma koydu. "Kardeşim bunu bir kere daha düşün, sırf Halit amcaya inat olsun diye bu kızı koluna takıyorsun ama sonuçları kötü olur ben söyleyeyim."

Yusuf sinirle tıslayıp Sinan'ın yaptığı gibi o da elini arkadaşının omzuna yerleştirdi."Ne olur kardeşim yoksa kredi kartlarıma mı el koyar. Karşında 19 yaşındaki dedesinin mirasını yiyen çocuk yok Sinan.Ben babamın oğluyum."Yusuf diyeceklerini söyledikten sonra elini çekerek masanına geri oturdu. Olacaklara hazırdı,bu gece herşey onun kontrolü altında olacaktı.Halit bey ilk defa kontrolü kaybedecekti ama bu ilk olarak kalmayacaktı.

Yusuf zeki adamdı,babasından kalan mirası doğru yerlerde doğru hamleler ile kullanıp kendi şirketini kurmuş Şadoğlu soyadını bir kez de kendi ismiyle duyurmuştu.Halit bey şimdi ne yaparsa yapsın Yusuf'u durdurmaz veya ona dişini geçiremezdi.Çünkü Yusuf kendi imparatorluğunu kuralı çok uzun zaman olmuştu.

******

Şirkette geçen sorunlu günün ardından Yusuf sonunda kendini evine atabilmişti.Ataşehir'de olan dairesine geldiğinde şifreyi girerek içeri girdi.Bu ev şirkete oldukça uzaktı ama ailesi ile kalmak istemediğinden kendine oldukça nezih bir rezidansda bu daireyi almıştı.

Her ne kadar annesini o evde bırakmak istemesede onun aksine annesi orayı çok seviyordu.Babasının vefatından sonra o eve gitmek Yusuf için eziyetten başka bir şey değildi ama annesi bunu seviyordu.Rahmetli eşi ile anıları olan evini seviyordu.

Yusuf'da bu nedenle annesine ısrarda bulunmuyordu.Bütün gün onu sıkan kravatı tek hamlede çözüp koltuğa atan Yusuf daha sonra ceketini çıkarıp kendisini odaya attı.Üzerine daha rahat olabileceği bir gömlek ve pantolondan giydikten sonra tekrar salona dönüp bıraktığı cüzdanı ve anahtarı alıp evi terk etti.

İftar yemeği için önce Yeliz'i almalı sonrada yemeğe geçmeliydi.Her ne kadar Yeliz ile orada görünmek istemesede büyükbabasının kızdan ne derece nefret ettiği biliyordu.Zaten sırf bu yüzden onunla katılıyorduya bu yemeğe.

Yaklaşık yarım saatin sonunda Yeliz'i almış mekana gelmişti.Kadın her zaman ki gibi vücudunu sergilemekten kaçınmamış üzerine giydiği mini elbisesi ile bunu göstermişti.Yusuf her ne kadar uzak durmaya çalışsa da Yeliz buna fırsat vermemiş ve ayağına gelen bu altın değerindeki fırsatı kullanmıştı.Koluna girdiği adamın nasıl bu güce sahip olduğunu en iyi o biliyordu.

LAVİNİA (ölüm çiçeği) Where stories live. Discover now