10/VERASET İLAMI

24.8K 1.7K 108
                                    

                   DÜZENLENDİ✔        

*Bir insana değer vermek, özen göstermek,ona"kıymetli"olduğunu hissettirmek bir"kültürdür".Bunun eğitimi yoktur.Kitaplarda yazmaz. Yolu İNSAN olmaktan geçer.

Bir mucize olsun ve geçen zamanın geri gelmediğini,zamanları yitirirken anlayın.Bir mucize olsun,kırılan hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını anlayın.Bir mucize olsun,ağızdan çıkan sözün,ağıza geri giremeyeceğini öğrenin ve vakti geçince söylenecek sözün kıymeti olmadığını.Bir mucize olsun,biraz susun ve dinleyin.Bir mucize olsun,iyimser olun.

Hayat kimseye gülen yüzünü göstermiyordu.Daha on sekiz yaşımda babamı kaybetmiş bu da yetmezmiş gibi ikinci darbeyi babamın ailesinden almıştım.Babamın kırkı çıkmadan annemi biricik hayat arkadaşından sonsuza dek ayırmışlardı.

Çok sevgili sözde büyükbabam Türkiye'nin hatrı sayılır zenginlerinden biriydi.Sırf babamdan kalan miras istenmeyen gelin olan anneme kalmasın diye,onu sevdiği adamdan zorla boşamışlardı. Bu sayede annem kızlık soyadına sahip olacak ve mirastan men edilecekti.

Aslında boşanmak net bir çözüm değildi,bir çok evrak,prosedür işi vardı.Ayrıca hukuki mücadele tarafınıda göz önünde bulundurmak gerekiyordu ama dediğim gibi parası ve gücü olan bir adam için bunları halletmek çok da zor olmamıştı.

Tabi bundan bende nasibimi almıştım.Babam hiç bir zaman mala mülke tamah eden bir adam olmamıştı, beni de öyle yetiştirmişdi. Anneme yapılan bu haksızlığa susmak yerine bende onun soyadını alıp hayatıma öyle devam ettim.

Benim soyadımı değiştirmem onların da işine gelmiş olacaktı ki bu zamana kadar hiç seslerini çıkarmamış ayrıca ziyaretime bile gelmemişlerdi.Peki ya şimdi ne olmuştu da şu anda burada yanımızdaydı.

"Sevgili torunum bana sarılmayacak mı yoksa."

Sözde büyükbabam kollarını iki yana açmış ve yüzünde ki gülümsemesi ile bana bakıyordu.Küçüklüğümden bu yana büyükbabamın böyle içten gülümsediğine şait olmamıştım. Yüzünde ki gülümsenin sahte mi gerçek mi olduğunu ayırt edemezken omzuma değen el ile irkilip geri çekildim.

Annem gözlerimin içine bakarken bu bakışın ne anlama geldiğini anlamıştım.İşte benim annem hep böyle bir kadın olmuştu,ona her kim ne yaparsa yapsın asla kin gütmez her zaman sıcak ılımlı yaklaşırdı tıpkı şu anda olduğu gibi,onu hayat arkadaşından ayıran adama karşılık vermemi istiyordu.

Bakışlarımı annemden çektiğim de etrafıma kısa bir göz atma şansım olmuştu.İçeride ki kalabalığın bizi izlediğini fark ettiğimde vücudumda ki bütün kan yanaklarıma toplanmıştı.Etraftaki insanların bizi izlemesi oldukça rahatsız ettiğinden ayrıca annemi kırmamak adına açılan kolların arasına girdim.

Beni saran yaşlı ve yorgun kolların sahibi tıpkı babam gibi kokuyordu. Bir an babama sarıldığımı bile düşünmüşdüm.Neden böyle olmalıydı ki,neden o da her dede gibi tonton ve sevencen değildi ki!Babamı her özlediğimde sarılacağım bir liman değildi ki!

Kısa bir sarılma faslından sonra birbirimizden ayrıldık.Herkes kendi eğlencesine geri dönerken ben, annem ve Arslan Saraçoğlu yani büyükbabam restorantın ortasında öylece duruyorduk.Bu sessizliği bozan annem bize eşlik ederek ileride ki masaya doğru yönlendirmişti.

Şadoğlu ailesinin ve tanımadığım simaların olduğu masaya yaklaşmışken büyükbabam hiç yabancılık çekmeden Şadoğlu ailesinin en büyük bireyi olan Mustafa Şadoğlu'nun yanına kurulmuştu bile.Küçükken onlarla birlikte kaldığım için onun Mustafa bey ile olan ilişkisini hiç yadırgamadım.

LAVİNİA (ölüm çiçeği) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin