Telefonumu hızla çıkarıp Aslı'nın numarasını çevirdim.Arkamdan gelen müzik sesiyle hızla o tarafa döndüm. Aslı elinde telefon ile bana doğru geliyordu.

"Madem önden gelecektin bana neden haber vermedin.Kapıda seni bekliyordum."

"Kusura bakma ani gelişti,aramak için müsait değildim."

"Çok merak ettim kardeşim,neydi bu aciliyetinin sebebi."

Aslı gözlerini devirerek benden cevap beklerken koluna girerek panonun olduğu tarafa doğru ilerlemeye başladım.

"Sana kötü bir haberim var."

"Ne,ne oldu."

"Pano kırılmış."

"Ne!!"

Öyle bir çığlık atmıştı ki, çalışan herkes dönüp bize bakmıştı.Tabi sevgili arkadaşım bunların hiç birini önemsemeden yüksek sesle konuşmaya devam etti.

"Ne demek pano kırılmış ya,kim yapmış bunu."

"Biraz sakin olur musun Aslı, bende bilmiyorum öğrenmeye geldim."

Aslı pardon anlamında elini kaldırdıktan sonra panoya daha sonra bakarız diyerek müdürün odasına doğru ilerlemeyea başladı.Ne de olsa hem maddi hemde vakit  olarak zarardaydık.Panonun alt kısmı olarak cansız çiçekler kullanmıştık.

Sadece panonun çiçeksiz hali 1000 tl idi,üzerine kullandığımız cansız çiçekleri saymıyorduk bile,bırakın baştan başlamak bu maddiyatı da halletmemiz gerekiyordu.Bir üst katta olan odaya geldiğimiz de kapıyı tıklatıp içeriye girdik.

Müdür bey bizi ayakta karşılayınca selam verip bize gösterdiği yerlere oturduk.

"Hoşgeldiniz,oluşan ufak pürüzden haberiniz var sanırım."

"Pek hoşbulmadık beyfendi.Bu nasıl sorumsuzluktur,ne demek panonuz kırıldı ve bu ufak bir pürüz öyle mi?"

Aslı hiç beklemeden direk konuya girip bütün itirazlarını sıralarken müdür beyin yüzü kıpkırmızı olmuştu.Yüzündeki ifadeden mahçup olduğu belli olan adama açıkçası üzülmüştüm.Tamam belki de sorumsuz davranıp saatlerce emek harcadığımız ve bir kaç saat sonra başlayacak düğünde kullanacak bir panomuz yoktu ama böylede olmazdı.

"Siz arkadaşımın kusuruna bakmayın şu anda panik içinde o yüzden biraz fevri davranıyor.Ama sizde bizi anlayın bu soruna kimin sebep olduğunu öğrenmek istiyoruz."

Müdür biraz sıkıntılı görünüyordu. Yeni çıkmaya başlayan sakallarını ovalayarak tekrar bana döndü. Anlaşılan Aslı'nın sinirden kıpkırmızı olmuş yüzüne bakmak istemiyordu.

"Bakın bu bizim hatamız değil."

"Ne yani bizim mi hatamız.Allah aşkına ne saçmalıyorsunuz."

Aslı yine dayanamayıp araya girince müdürün sağ gözü yavaştan seğirmeye başlamıştı.

"Hanfendi biraz sakin olsanız da bende derdimi anlatsam.Demek istediğim bu bizim hatamız değil. Yusuf bey biraz sinirliydi ve panoya vurunca pano da kırıldı."

Nasıl yani panoyu Yusuf mu kırmıştı. Hem kendi kırıyor hemde bana acele mi ettiriyordu bu nasıl adamdı böyle.Ayrıca o koca panoyu kırmayı nasıl başarmıştı acaba.

Aslı'nın dayanamayıp araya gireceğini fark ettiğim an kolundan tutarak ayağı kaldırdım.Müdür beye iyi günler dedikten sonra hızlıca dışarıya çıktım tabi Aslı'yı da peşimden sürükleyerek.

"Ne yapıyorsun Yosun ya,neden çıktık biz içerden."

"Aslı adamın bir suçu yokmuş işte, hem daha fazla oyalanacak vaktimiz de yok.Acilen bir çözüm yolu bulmalıyız."

"Ne demek adamın suçu yok biz burayı onlara emanet ettik. Korumaları gerekirdi."

"Sevgili arkadaşım ölmüşle olmuşa çare yoktur derler.Daha fazla isyana gerek yok.Şimdi sen şirketi arayıp bir kaç çalışan daha iste,bende Mumtaza abiyi arayıp en kısa sürede bize bir pono kalıbı yapmasını isteyeceğim."

Aslı söylene söylene aşağıya inerken bende ters istikamete doğru ilerledim. Telefon ile konuşabileceğim sessiz bir yer bulma ümidiyle ilerlerken açık kapıdan görünen teras ile hızla oraya girdim.Ufak çantamdan telefonumu çıkarıp marangoz ustası olan Mumtaza abinin numarasını tuşladım.

"Selamun aleyküm Mumtaza abi."

"Ve Aleykum selam Korel kızım,buyur."

"Abi bizim pano hasar gördü yeni bir tane lazım da hallede bilir misin?"

"................."

"Abi bir kaç saat içinde elimizde olması lazım ne diyorsun?"

"......................"

"Allah razı olsun abi ya,büyük bir dertten kurtardın bizi,ben sana adresi konum atarım."

"Ne demek kızım işimiz,haberleşiriz."

"Hadi Allah'a emanet ol."

Telefonu kapattığım da üzerimden büyük bir yük kalkmıştı.Mumtaza abi  ellili yaşlarının sonunda evli üç çocuk babası bir adamdı.Bu işi yaptığımızdan bu yana onu tanırdım. Namazında niyazında tonton bir adamdı.

Bugünde abiliğini yaparak bizi  bu  durumda yüz üstü bırakmamıştı.Bu pano nereden baksan 4-5 saatlik bir işçilik istiyordu.Kesimi, zımparası, boyaması,parlatması derken baya yorucu ve zahmetliydi.Boyutu büyük olduğundan dolayı fazlaca vakit alıyordu ama Mumtaza abi beni kırmayıp bir kaç saate hazırlayacağını söylediğinde resmen dünyalar benim olmuştu.

Şimdi de benim acele edip canlı çiçekleri almaya gitmem lazımdı. Telefonumu çantama geri yerleştirip arkamı dönmüştüm ki biriyle burun buruna geldim.

Çarptığım kişi ile fazla yakın olduğumuzdan hızla geri çekilip karışımdaki adama baktım.Neden her seferinde karşıma çıkıyordu ki,ben kaçmaya çalıştıkça neden böyle oluyordu.Niyetim hiç konuşmadan buradan çekip gitmekti ama Yusuf'un kurduğu cümle bu tezimi desteklemedi.

"Şu pano işini hemen halledin,düğün başlamadan bitsin.Ortalıkta gezinen herifleri burada istemiyorum."

Beyfendi de ki pişkinliğe bakın ya, hem panoyu kırıyor hemde çalışanlarıma laf ediyordu.

"Özür dilemek yerine birde çalışanlarıma mı laf ediyorsunuz."

Sanki ben hiç bir şey söylememiş gibi arkasını dönüp giden adam yüzünden sinirim iki kat artmıştı.

"Hem panoyu kırıyorsunuz,hem de özür dilemesen kaçıyorsunuz.Olacak iş değil!"

Terasın kapısını açmak üzere iken benim sesim ile duran Yusuf yavaşça arkasına döndü.Gerildiği her halinden belli oluyordu sanki bunu nerden öğrendiğimi sorgular gibiydi. Ağır adımlar ile bana yaklaşırken zemine değen her bir adımı adeta yeri dövüyordu.

Aslında korkmadım desem yalan olurdu öyle ağır bir şekilde üzerime geliyordu ki bir an geri gitmeyi bile düşündüm ama böyle bir şey yapmadım.Ondan korktuğumu düşünmesini istemiyordum. Aramızda biraz mesafe bırakıp boyuma yetişmek için eğildiğinde gereksiz gelen gülme isteğini bastırmaya çalışıyordum.

"Bu yaptığından hiç hoşlanmadım. Bana sesini yükseltenlerden hiç haz etmem Yosun."

"Yosun mu?"

Yusuf'un bir anda değişen yüz ifadesiyle bunu ağzından kaçırdığını anlamıştım.Kısa süre içinde kendini toplayıp ifadesiz bir şekilde suratıma bakarken saniyelik dahi olsa gözlerinde ki şaşkınlığı yakalamıştım. Ne yani o beni tanıyormuydu iyi ama ne zamandan beri.

Bölümün kısa olduğunun farkındayım ama bu aralar pek vaktim olmuyor. Bunu geçiş bölümü olarak varsayın inşaAllah bir sonra ki bölüm daha uzun olacak.....

LAVİNİA (ölüm çiçeği) Where stories live. Discover now