Suyu kimin uzattığında bakmadan hızla alıp kafama diktim.Herkes bilir ki ağrı kesiciler ağızda biraz kalınca  acımsı bir tat bırakırdı ve bu iğrençti.Suyun kapağını kapattıktan sonra verene teşekkür etmek için kafamı yukarıya kaldırmıştım ki onunla göz göze geldim.Elimdeki su şişesini sıkarken kısık sesle konuşmak durumunda kaldım.

"Teşekkür ederim."

Yusuf bey başımda dikilmiş bir vaziyette dururken bende hala sandalyede oturuyordum.Bir müddet bekledikten sonra sonunda cevap vermeye tenezzül edebilmişdi.

"Yaran nasıl?"

Resmiyet yok,nezaket yok bu da neydi şimdi.Tamam nasıl olduğumu soruyordu ama insan az biraz kibar olurdu.Bende böyle takım tualet gezen insanları hep kibar bilirdim ama yanılmıştım.Başımda dikilmiş cevap beklerken hızlı davranıp cevap verdim ne de ola teyzemin gelmesini istemezdim.

"Daha iyi,ayrıca o gün içinde teşekkür ederim."

Ellerini cebinden çıkaran Yusuf bey bir adım gerileyip bana baktı ardından hiç bir şey demeden yanımdan hızla geçip çıkışa doğru yürümeye başladı.Ben ise arkasından öylece baktım,bu da neydi şimdi!Hala Yusuf beyin arkasından bakarken yanında ki bir diğer sandalye çekildi.

"Söyle bakalım Korel hanım,yine karşılaştık ne demek."

Boşuna dememişler yalan yalanı doğurur diye.Sırf vurulduğumu örtbas etmek için şu son iki günde tonlarca yalan söylemiştim ve şimdide yeni bir tanesi eklemek zorundaydım.

"İş için karşılaştıkmıştık teyze sende."

"Nasıl bir iş Korel,yani Yusuf beyin çiçekçi ile ne işi olabilir ki."

"Off teyze ben nerden bileyim.Belki adam sevgilisine güzel bir arajman yaptırmak istedi o yüzden geldi."

Yanacaksın!

Vicdanım bu konuda bana zerre yardımcı olmazken teyzem tek elini çenesine yerleştirmiş ve bana anlayamadığım bakışlar yollamaya başlamıştı.

"Bende sandım ki seni hatırladı."

"Ne demek beni hatırladı.Biz tanışıyormuyduk ki?."

"Gerçekten Korel,Yusuf'u tanımadın mı?"

Anlamıyordum ki,ben Yusuf beyi nerede görmüştüm de hatırlayacaktım.Aslında soy adını ilk duyduğum zaman bana bir şeyler çağrıştırmıştı ama hepsi bundan ibaretti.Hafızamı ne kadar zorlasam da aklıma hiç bir şey gelmiyordu. Kafamı olumsuz anlamda salladığımda teyzem eski anılarımı beynimin en ücra köşesinden çıkarıp önüme koymuştu.

"Hatırlıyormusun sen daha 5 yaşlarındayken büyük babanlar ile kalıyordunuz.O zamanlar Yusuf ile komşuydunuz.İlk yedi yaşında tanıştınız tabi Yusuf o zamanlar on bir yaşındaydı.Hatta sana yosun lakabını verende ta kendisi olur."

Teyzem tamamen şaşırmış olmalıydı. Tamam bir dönem büyük babamlar ile yaşamıştım ama teyzemin dediği gibi bir anıyı hatırlamıyordum.Böyle bir şey mümkünmüydü.

"Saçmalama teyze bence sen yanlış hatırlıyorsun.Acaba karıştırma ihtimalin var mı?"

"Hiçte bile küçük hanım.Hem sen değilmiydin her geldiğimde bana Yusuf ile evleneceğini söyleyen."

Ağzım beş karış teyzeme bakıyordum. Allah aşkına ne saçmalıyordu böyle, ben ve bu kelamları etmek değil yedi üç yaşımda dahi olsam böyle bir şey söylemezdim.

"Teyze sus Allah aşkına ya,ne saçmalıyorsun sen."

"Bence Yusuf seni hatırlıyor.Hem insan peşinde deli gibi ağlayan ve onunla evlenmek isteyen birini nasıl unutur ki.Hatta bir gün salya sümük eve gelmiştin ne olduğunu sorduğumuzda,Yusuf'un mahalleye yeni taşınan bir kıza baktığını ve gözlerinin yosun gibi olduğunu söylediğini anlatmıştın ve hüngür hüngür ağlamıştın."

Teyzem son söylediklerinden sonra kısık sesli bir kahkaha atarken bende çatık kaşlarımla ona bakıyordum. Kesinlikle benimle dalga geçiyordu, evet evet dalga geçiyordu.Hem böyle bir şey olsa ben neden hatırlamayayım ki!

Yedi yaş o kadar da küçük bir yaş değildi.Ailem ile yaşadığım her şeyi hatırlıyordum,büyükbabamın evinde geçirdiğim günleri dahi ama puslu hatıralarımda Yusuf bey ile ilgili tek bir anı dahi yoktu.

Teyzemi daha fazla dinlememek için hızla yerimden kalkıp bize yaklaşan Elif'e doğru ilerledim.Organizasyon ile ilgili bir kaç tasarımdan daha bahsettikten sonra işimiz bitmişti. Teyzem de bize katıldığında hep birlikte mekandan çıktık.Ağır ağır merdivenlerden inerken gözlerim sahile takıldı.Buralara gelmeyeli yıllar olmuştu.

İşler ile uğraşmaktan başımı kaldıracak vaktim dahi yoktu bir de yaz ayı olunca işler oldukça yoğun oluyordu.Son basamağa geldiğimde odak noktamı değiştirerek önüme döndüm.Yusuf bey tam karşımda duruyordu,sırtını duvara yaslamış elindeki sigarasını içiyordu.Bizi gördüğünde elinde ki sigarayı yere atarak ayakkabısın ucu ile ezdi.Elif abisinin kolunun altına girerken tatlı tatlı gülümsüyordu.

"Abi,Ozan beni alacakmış o yüzden siz önden gidin.Zaten Ozan'da birazdan gelir."

Yusuf beyin sinirlendiği her halinden belli oluyordu.Ozan kimdi bilmiyordum ama Yusuf bey adını duyduğu an sinirden kıpkırmızı olmuştu hatta alnının ortasında kocaman bir damar fırlamak üzereydi.

"İyi,Afife arabaya geçin."

Resmen bağırarak söyledikleri yüzünden korkmadım desem yalan olurdu.Elif tekrar mekana giderken ben ve teyzemde öylece olduğumuz yerde duruyorduk.Yusuf bey daha fazla beklemek istemediği için arkasını döndü, arabasına doğru ilerleyecekken benim yüzüden durmak zorunda kaldı.

"Teyze ben buradan Lavinia'ya geçeceğim.Taksiyle dönerim."

"Biz bırakalım yosun."

"Ben giderim dedim ya,siz işinizden olmayın."

"Peki akşam görüşürüz."

"Allaha emanet ol teyze."

Teyzemle vedalaştıktan sonra Yusuf bey bizi dinlemeyi bırakıp arabasına doğru yol aldı.Teyzemde el salladıktan sonra Yusuf beyin arkasından arabaya yöneldi.Onlar arabaya binip hızla ayrılırken bende bir taksi bulabilme umuduyla ana caddeye doğru yol aldım.

Derler ki kaderden kaçınılmaz.Tesadüf bir başlangıçtır.Finali sen oynarsın,perdeyi kader kapatır. İşte biz de böyle başladık.

Hidiv Kasrı'nda düğün yapılır mı bilmiyorum, fotoğraf çekimi yapıldığını biliyorum ama bu konuda emin değilim. Sadece sevdiğim bir mekan olduğundan kullanmak istedim.....

LAVİNİA (ölüm çiçeği) Where stories live. Discover now