14.Bölüm: "Gece"
"Evren Bey, Lavin Hanım," Kırklı yaşlarda, saçlarında beyazları baskın, orta boylu milletvekili Evren Palas'a gülümsüyordu, gülümsemesinin altında çok şey yatıyordu. "Sizi burada görmek ne büyük şeref, hoş geldiniz."
Yunan milletvekili Daimen Manolos, aksansız tonlamasıyla ağır ağır İngilizce konuşurken karşısındaki genç kadını beğeniyle süzdüğünde Lavin kibarcagülümsedi.
"Sizi de öyle Bay Manolos, nasılsınız?"
"Teşekkür ederim Lavin Hanım, bildiğiniz şeyler." Dedi Manolos Lavin'i daha dikkatli süzerken.
Bu hareketi Evren'in kaşlarını çatmasına ve iri elini Lavin'in beline koyarak sahiplenici bir şekilde kendine çekmesine neden oldu. Hoşuna gitmemişti karşısındaki arsız milletvekilinin bu tavrı.
"Tahmin edebiliyorum." Diye zar zor yanıtladı Yunan milletvekilini. Evren'in beline tam oturmuş avucunun sıcaklığını elbisenin üzerinden bile çok net bir şekilde hissedebiliyordu.
Diğer yandan bu tek düze, asla ilerlemeyen konuşmaya Evren'i de katmaya istekliydi Manolos.
"Evren Bey, siz nasılsınız?"
"Teşekkürler.''
Tek cümle. Açık kapı bırakmayan.
"Ülkenizle olan ilişkilerimizin şu an için pek iyi olmadığının farkındayım fakat bunun için bana gardınızı kuşanmanıza hiç gerek yok, Evren Bey. Komşuyuz biz yahu!''
"Ülkemiz ve ülkeniz arasında kötüye giden ilişkimiz dolayısıyla size böyle bir tutum sergilemediğimi bilin zira can ciğer olsaydık dahi sizden asla hoşlanmazdım. Çocuk gibi oturup Yunan kini güdecek değilim. Algı yapıyorsunuz.''
Manolos gülümsemeye çalıştı.
"Ne demek istiyorsunuz?" Dedi rahatsızca.
Lavin başını öne eğip gergince gülümserken Evren konuşmaya devam etti tok sesiyle.
"Politik gülümseyişiniz ırkçı tavrınızı saklayamıyor. Ben değil ama siz benden nefret ediyorsunuz.''
"Geçmiş geçmişte kaldı. değil mi? Sizin yarattığınız algıyı ne yapacağız?''
"Yapabileceğiniz çok şey var. Bence gitme vaktiniz geldi.''
Manolos homurdandı ama ne dediği anlaşılmıyordu. İyi akşamlar dileyip tüydü hemen sonra.
"Bazen seni hak edecek ne yaptım diye düşünmeden edemiyorum," dedi Lavin düşünmeden konuşarak. ''Beni zor durumda bırakacak tavırlarına bile yeterince sinirlenememem hiç profesyonelce değil ama gerçekten...Düşünmeden de edemiyorum.''
Evren yavaşça elini Lavin'in belinden çekerken boş bakışlarını şampanya kadehine dikti.
"Belki de yalnızca şansın yaver gitmiştir,"
O sırada homurdanarak Derin masaya geldiğinde sertçe cüzdanını masaya bıraktı. Onunla beraber Demir ve Hakan'da gelmişti. Rastgele masada duran bir kadehi alıp kafasına dikerken kadehin ruj olmasını önemsemedi bile, eğer şampanyasını içtiği kişi çok istiyorsa gidip bir tane daha alabilirdi.
"Ne oluyor Zaboo Mafoo? Ne bu öfke?"
Evren'in keyfi yerine gelmişti kız kardeşinin ayaklarını yere vura vura sinirlenişini görürken.
"Burada her şey çok sıkıcı, düz ve resmi. İşte bu yüzden devlet işlerinde değilim, çok renksiz ve sıkıcısınız! Sı-kı-cı."
"Sen buralarda olma zaten. Aydınlanma çağı öncesi Avrupa gibi oluruz, yeniden meydanlarda kadın falan yakmaya başlarız.''
YOU ARE READING
ALTIN KANAT
General Fiction"Herkes iyi biri olduğunu söyler. Göremedikleri şey, onlara hiç kötü olma fırsatı verilmediğidir." Ben İzgi Tanyel. Ve gücümün bittiği yerde adım başlar.