ALTIN KANAT: Sekizinci Bölüm

2.9K 300 107
                                    

8.Bölüm: "Balyoz"

"Oy sürmene sürmene, kızlar giyer fermene," Ulaş kocaman masayı sırtlandığı gibi merdivenlerden çıkmaya başladı. "Fermene'nin altında, beyaz kukili meme,"

"Sen çok lüzumsuz bir herifsin."

Fetih'in tuttuğu daire o kadar güzeldi ki hayran kalmıştım.

Her şeyden önce büyükelçinin evinin çaprazında kalıyordu ve balkondan baktığınızda denizi, arada bir geçip giden gemileri görebiliyordunuz. Mükemmel bir manzarası vardı. En güzel odayı kapmak uğruna her şeyimi verebileceğimi biliyordum.

Büyükelçi dibinde ve sen manzara, oda mı düşünüyorsun?

"Hadi, kısa çöp çekme."

Fetih uysal bir şekilde kendi odasını seçmişti.

Fakat üçümüzün istediği oda başkaydı.

İstediğimiz odanın içinde ayrı bir banyo vardı ve bu en büyük artısıydı. Balkonu denizi en net gören yerdi. Onun dışında akşam ve sabah güneşini muazzam bir sinematogrofiyle alıyordu.

Oda güzeldi.

Oda çok güzeldi.

Fetih biri hariç diğerlerini eşit bir şekilde kırdığı uzun, ince dalları arkasını dönerek elinde eşitledi ve bize döndü.

"Tamamdır, çekin."

Önce Temmuz çekti, uzun çıkmıştı.

"İşte bu!"

Ardından Ulaş çektiğinde benim çekmeme gerek kalmamıştı.

Zira Ulaş denen gusülsüz kısa çöpü çekmişti.

"Ya abi hayır! Sıçarım böyle işe!"

"Hadi abisi, hadi ikile, yallah diğer odaya."

"Dur bakalım Temmuz Bey daha beni yenmedin!"

Ulaş somurtarak üçlü koltuğa çökerken uzun camların ardında boy gösteren deniz ve Oslo manzarasını izlemeye başladı. Bizimle alakayı kesmişti. Birkaç saat kafa dinleyeceğiz demekti bu.

"Taş kâğıt makas!"

İlkinde o taş yaparken ben makas yaptım, ikincide ben taş yaparken o makas yapmıştı, üçüncüde taşına kâğıtla karşılık verirken son olarak kâğıt yaptığı elini makas ile yenmiştim.

Oda benimdi.

"Bilerek yenildim, yoksa...''

"Yolloh doğor odoyo." Diye taklidini yaptı Ulaş Temmuz'un.

"...Çoktan oda benimdi. Sana kıyamadığımdan.''

Temmuz mağlubiyeti çabuk hazmedip pek de dırdır etmeden Fetih'le beraber zaten dayalı döşeli olan evde özel eşyalarını ve bavullarını yerleştirmek için odasına ilerlerken Ulaş'la ben de kendi odalarımıza geçtik yerleşmek için.

Daire hakikaten çok güzeldi. Fetih kırk yılın başı iyi yere kapak atmıştı. O kadar ferahtı ve Oslo'nun cimri güneşini öyle iyi yakalayıp hapsediyordu ki içine içinizin sıkılması imkansız gibi bir şeydi. Havada evleri seviyordum.

Kendimi bembeyaz örtüleri henüz hiç bozulmamış çift kişilik yatağa bıraktım ve başımı sol tarafa çevirerek güneşin batışını izledim. Tek gözümü kısmıştım.

Tüm kıyafetlerimi yerleştirmem ve duş almam neredeyse tüm günümü yemişti. Şimdiyse-

Ulaş'ın çığlığıyla yerimde sıçradım. Diktiğim çiçeği yarım bırakıp elimdeki toprağı çırparken kaşlarım çatılmıştı.

ALTIN KANATWhere stories live. Discover now