"Kaç gündür inat ediyorsun şunlardan yememek için. Ne oldu da şimdi bitirmek üzeresin onu sen?" Yoongi hyung alayla sorduğunda gülümsedim. Jimin'se son kurabiye parçasını ağzına atıp "Zaten yüzüm çökmüş, gerek yok artık diyete." dedi.
Hepimiz rahat bir nefes alarak ona baktık.
En azından bir sorun çözülmüştü.
"Hyung, hep siyah beyaz çalışıyorsun. Bence bu resimdeki sorun bu. Merkür de, yıldızlar da, şu küçük ay da biraz renklendirilmeyi hakediyor. Ne dersin?" Kaşlarımı kaldırarak Jungkook'a baktım. Haklıydı. Belki de gerçekten eksik olan buydu. Son zamanlarda iç dünyam o kadar renksizleşmişti ki bu yüzden çizdiğim resimler hep siyah beyazdı. Ama bu kez cidden eksik olan şey renk gibi duruyordu. Jungkook'la yumruklarımızı tokuşturduktan sonra gülümseyerek Merkür'e baktım.

"Mavi Merkür, mor yarım ay ve beyaz yıldızlar. Tüm gereken bu."

"Mor ve mavi bir arada nasıl durur, pek emin değilim." Yoongi hyung kararsız bir tonda söylediğinde ona baktım.

"Aykırı olan şeyler bazen insanı hayrete düşürecek bir uyum içinde olabilirler hyung." Ve ister istemez gözlerim Jin'e döndü. Beni şaşırtmamıştı; yine bakışlarımız birbirine tutunmuştu. Beni şaşırtansa dudaklarındaki hafif tebessümdü, benim çatık kaşlarım ve ona bakınca gün yüzüne çıkan sert tavrımın aksine.

"Ben sınıfa gidiyorum. Jimin, geliyor musun?" diye sorup ayağa kalktığımda Jimin de ayaklandı. Diğerlerine kısaca veda edip dersliklere doğru yürüdük.

"Keşke bu kadar belli etmeseniz." Jimin'in muzip bir gülümseme eşliğinde söylediği cümleyle birlikte ona döndüm.
"O ne demek şimdi?"
Omzuma vurarak "Hadi ama, onu özlüyorsun." diye mırıldandı. Derin bir nefes bırakarak omuzlarımı düşürdüm.
"Bu hiçbir şeyi değiştirmez Jimin."
"Ne yapacaksın peki? İki haftadır doğru dürüst konuşmuyorsunuz, konuştuğunuzda da sürekli bir gerginlik çıkıyor. Diğerleri de bunun farkında, aptal değiller."
Dersliğe girip her zaman oturduğumuz sıraya geçtik. Cam kenarına oturarak dirseklerimi masaya dayayıp başımı ellerimin arasına aldım.
"Annem bir psikologtan randevu almış. Hâlâ ona anlatarak iyi mi yaptım emin değilim."
Bir hafta önce annem hıçkırıklarımı duyarak odama gelmişti ve o an hissettiğim duygu karmaşasıyla ona Jin'e olan hislerimi anlatmıştım. Beni yargılamamıştı ama insanların düşüncesiz olduğunu söylemişti. Psikologtan randevu almasının sebebi eşcinsel olmamı bir hastalık olarak görmesi değildi, bu ayrılıkla başa nasıl çıkacağımı bilemediğim için bir uzmanın bana yol gösterebileceğini düşünmüştü. Babamın ölümünden sonra annem bana daha bir düşkün olmuştu ve bu durumdan şikayetçi değildim. Ama evi geçindirmek ve beni okutmak gibi büyük parasal sıkıntıları varken ona bir de bu şekilde yük olmak beni üzüyordu.

"Psikolog mu? Ne zaman gideceksin?"
Saçlarımı karıştırarak arkama yaslandım.
"Yarın okuldan sonra gideceğim."
"Tiyatro provan yok mu yarın?" Jimin beni şaşırtmayarak yeni bir soru yönelttiğinde oflayarak ona döndüm.
"Kulüp başkanından izin aldım. Zaten henüz benim oyunuma sıra gelmedi. Orada boş boş oturup diğerlerini izlemektense gidip psikologla konuşmak daha cezbedici bir seçenek. Ama lütfen artık soru sorma. Cidden bayılacağım şimdi."
Jimin dudaklarına eliyle görüşmez bir fermuar çekip önüne döndüğünde memnuniyetle gülümsedim.

***

Çalışma masamın dört bir yanına dağılan boya kalemlerinin arasından açık maviyi alıp Merkür'ü boyamaya başladım. İki gün önce rüyamda Jin'i görmüştüm. Onun yatağında birbirimize sarılarak uzanıyorduk ve o bana Merkür hakkında bir şeyler anlatıyordu. O rüyadan uyanmayı hiç istememiştim çünkü huzurlu hissediyordum. Sonrasında da uyanıp bu resmi çizmeye başlamıştım. Bu yüzden Jin'in resmim hakkında kötü bir yorum yapması canımı acıtmış, beni öfkelendirmişti.
Zil çaldığında elimdeki kalemi sıkıntıyla masaya bıraktım. İşlerimin bölünmesinden her zaman nefret etmiştim ve şimdi Jin'i düşünerek, tüm sevgimi, vaktimi harcayarak yaptığım iş bölünmüştü. Kapıya doğru giderken çocuklardan biri geldiyse edeceğim küfürleri, daha dogrusu Yoongi hyungtan öğrendiğim küfürleri hatırlamaya çalışıyordum. Sinirle kapıyı araladığımda gördüğüm kişiyle birlikte her şeyi unuttum. Ne Yoongi hyung, ne de yaptığım resim kalmıştı aklımda. O buradaydı, tam karşımda.

"Jin? Ah...Jin hyung?"
Çekingen bir şekilde gülümseyip "Merhaba Taehyung." dedi.
"Bir şey mi oldu? Neden geldin?" diye sordum.
Bu tavrımın kaba olduğunu biliyordum ama o geceden sonra hiç yalnız kalmamıştık. Şimdi evime kadar gelmesi içimdeki bazı duyguların tekrar uyanmasına neden oluyordu. Gerçi o duygularım hiçbir zaman uyumamıştı ama iyi bir oyuncuydum ben.

"İçeri geçebilir miyim?" diye sordu aynı çekingenlikle.

"Ah, tabi." diyerek kenara çekildim. Yanımdan geçerken burnuma dolan hoş kokusu gözlerimi kapatma isteği uyandırırken bu isteğe direnerek peşinden gittim. Salon yerine odama girdiğinde kaşlarımı çattım. Yatağımın ucuna oturup ellerini birbirine kenetledi. Hemen çaprazındaki sandalyeyi alıp karşısına koydum ve oturdum.

"Neden geldin hyung?" Sesim biraz hüzünlü çıkıyordu ki bu beklediğim bir şey değildi. Kendimi ele vermek istemiyordum.

"Biraz kötü hissediyorum. Kafamı dağıtmam lazımdı." Bana değil, kenetli ellerine bakarak konuşmuştu.

"Yoongi ya da Hoseok hyunga da gidebilirdin hyung. Onlar benden daha iyi bu konuda. Hem buraya gelip belki kendi kafanı dağıttın ama benimkini karıştırıyorsun."
Sonunda gözleri benim gözlerime tırmandığında sessizce yutkundum. Bir enkazdan farksızdı. Gözlerinin çevresi kızarmıştı ve bakışlarında hüzün birikmişti.

"Üzgünüm. Benim yüzümden sen de iki haftadır kötüsün. Her şeyi berbat ettim değil mi?"
Histerik bir şekilde güldüm. "Birlikte bir karar aldık. Unutacaktık. Gördüğüm kadarıyla sen bunu başarmıştın da. Neden şimdi bunu yapıyorsun?"

"Çünkü pişmanım tamam mı?" Sesini yükselterek ayağa kalktığında ben de onunla birlikte ayaklandım.

"Neden pişmansın? Beni sevdiğin için mi? Yoksa beni bir rüya içine sürükleyip sonra da o rüyanın içinde kâbusu yaşattığın için mi? Söylesene? Beni sevmek, bu kadar mı dağıttı seni Kim Seokjin?" Artık ben de bağırıyordum. Çünkü buna dayanmak mümkün değildi. Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki, o rüyadan bir kabusa uyanmak bana acı dışında hiçbir şey vermemişti. Ve iki hafta boyunca ben bitmiş bir halde yaşamaya çabalarken o, ilk andan itibaren eskisi gibi güçlü ve mutlu görünmüştü.

"Taehyung, bu ikimizin kararıydı. Neden sadece ben suçluymuşm gibi davranıyorsun?" Kollarını iki yana açıp konuştuğunda tek hecelik bir kahkaha firar etti dudaklarımdan.

"Çünkü sen yalnızca bir gün sonrasında etrafa gülücükler saçmaya başlamıştın bile! Bu benim canımı nasıl yaktı biliyor musun? Sevdiğim adam tarafından aptal yerine koyulmuş gibi hissettim. Bunun ne demek olduğunu bilmiyorsun!"

"Dostlarımız için yapmak zorundaydık. Bunu biliyorsun. Onların yanında gülmeyeceksek neden ayrıldık? Ne için feda ettik biz kendimizi?" Sözleri üzerine ellerimi saçlarımdan geçirip derin bir nefes aldım.

"Neden geldin Jin? Madem bunu dostlarımız için yaptık, neden uzak durmuyorsun? Buraya gelmemeliydin."

"Taehyung, yapma. Biz hâlâ arkadaşız. Sen hâlâ benim küçük sevgilimsin. Bunu hiçbir şey değiştirmeyecek. Bunu biliyorsun. Ayrılmış olmamız bir şeyi değiştirmeyecek."

Yanaklarım gözyaşlarım yüzünden ıslanırken dudaklarımdan bir hıçkırık firar etti. Bunu fark ettiğinde aramızdaki mesafeyi kapatarak ellerini yanaklarıma yerleştirdi.

"Ağlama. Taehyung, ağlama. Lütfen ağlama. Sana bunu yaptığıma inanamıyorum."
Kafamı iki yana salladım.
"Bunu sen değil, aptal kalbim yaptı. Ama lütfen aldığımız karara saygı duy, bana saygı duy ve git."

"Taehyung...Lütfen yapma bunu."
Birkaç adım gerileyip burnumu çektim.
"Git Jin. Kafamı karıştırma artık. Madem arkadaşlarımız için bunu yapacağız, o zaman hile de yok. Arkadaşlar, birbirlerine böyle davranmaz değil mi? Bu yüzden bana böyle yaklaşma bir daha."

Bana uzun gelen ama aslında beş saniyeyi bile geçmeyecek kadar kısa bir süre öylece bana baktıktan sonra odadan çıktı. Hemen ardından da kapının sertçe çarpma sesini duydum. Elimin tersiyle yanağımı silip derin bir nefes aldım. Sandalyeyi çalışma masama doğru sürükleyip oturdum ve durmak bilmeyen gözyaşlarım önümdeki çizime damlarken resmi boyamaya devam ettim.

Merhaba, umarım beğenirsiniz. TaeJin'i sevin. 💜

INEFFABLE | TaeJinOnde histórias criam vida. Descubra agora