4.2

7.4K 340 167
                                    

Onun kollarında uyumanın verdiği muazzam huzuru sabahın ilk ışıklarında uyandığımda da etrafımda aradım ama yatağımda tek başımaydım. Sanki orada olabilecekmiş gibi kaldırıp yorganımın altına bile bakındım.

Yakalanabilme korkusuyla büyük ihtimalle ben uyuduktan sonra gitmiş olmalıydı.

Kollarının arasındayken hissettiğim o sıcaklığın yerini şimdi vücudumu saran bir soğukluk almıştı.

Dudaklarım büzülürken kafamı yeniden yastığımın üzerine bıraktım, neredeyse ağlayacak gibiydim. Uyandığımda onu yanımda görmeyi o kadar istemiştim ki. Sırf bu yüzden otomatik olarak bu saatte uyanmış olabilirdim.

Bu hayalim hiç gerçek olacak mıydı acaba?

Bir gece yakalanma korkusu olmadan birlikte uyuyup sonraki sabaha yine aynı şekilde uyanabilecek miydik?

İmkansız geliyordu.

Hayalini bile kurarken inanmıyordum buna.

Her an bir yerlerden Scott çıkıp ikimizin kafasını duvarlara vurabilecekmiş gibi geliyordu.

Yüzümü buruşturup telefonuma uzandım ve Dave'den gelen mesajları gördüm. Sonuna kalpler eklediği mesajlara önce düz bir şekilde cevap yazdım ama daha sonra kendimi suçlu hissettiğimden birkaç kalp ekledim.

Farkında olmadan kendimi çıkmaz bir şeylerin içine sokuyordum aslında.

Oturup buna üzülmek yerine bir daha uyuyamayacağımı bildiğimden yataktan kalktım ve duş almak için banyoya ilerledim.

Okul saatime daha çok olduğundan uzun bir duş alıp yavaş yavaş hazırlanmaya başladım. Saçlarımı kurutup iyice düzleştirdim, üzerime bir kot pantolonla kapüşonlu tişörtlerimden biri giydim.

Ben makyajımı yapmaya başlarken evde birilerinin uyandığını gösteren sesleri duydum. Tam  rimelimi sürdüğüm sırada alt kattaki kapının kapandığını duydum. Bu saatte kimse evden çıkmayacağı için kaşlarımı çatıp camdan dışarı baktım.

Zar zor bir şekilde Justin ve Scott'ın arabaya binişini gördüğümde bu saatte nereye gidiyor olabileceklerini düşündüm. İkisi de asla bu saatte uyanmayacak insanlardı.

Justin'in gitmesi keyfimi kaçırmıştı ama bir şekilde öğrenirim nasıl olsa diye düşünüp makyajımı yapmaya geri döndüm.

Yine doğal bir makyaj yapacağım diye oturup kendimi düğün makyajının eşiğinde bulmuştum.

Biraz frenlemeye çalışıp makyajımı bitirdim ve çantamı hazırladıktan sonra bir şeyler yemek için aşağıya indim.

Annem henüz etrafta sabahlığıyla geziniyor, yarı uyur vaziyette kahve hazırlıyordu.

"Kaçta uyandın sen?" diye sordu beni bu kadar hazır bir şekilde görünce.

Birkaç kere dersimin başlamasına 10 dakika kala uyanmış olduğumdan bu yaptığım onun için baya şaşırtıcıydı tabii.

"Birazcık erken uyandım işte," dedim omuz silkip.

Evde uzunca bir süre oyalanmanın ardından okula gitmek için evden çıktım. Canım abim sabahın köründe hayatımın aşkıyla evden kaçtığı için yürümek zorundaydım ama bu dert ettiğim bir şey değildi.

Kulaklıklarımı takıp uzun yürüyüşler yapmayı seviyordum.

Okula geldiğimde belki Scott ile Justin buradadır diye etrafıma bakındım ama diğer arkadaşlarını görsem de onlar yoktu.

"Selam güzellik."

Dave'in sesini duyduğumda arkamı döndüm ve onu yüzünde kocaman bir gülümsemeyle buldum.

"Günaydın," dedim kendimi gülümsemeye zorlayarak. Onunla konuşmaktan rahatsız olduğumdan değil, ona karşı suçluluk duygusu hissettiğimden böyleydim.

Beni yanağımdan öpüp sarıldığında bende ona sarıldım, sonuçta itecek veya öylece duracak halim yoktu.

"Seni çok özlemişim," dedi yüzünü saçlarımın arasına gömmüşken.

"Ben de," derken bunun doğruluğundan kesinlikle emin değildim.

Onun kollarının arasındayken aklımda başka biri olması da ihanet sayılır mıydı?
Kendime kesinlikle yakıştırmıyordum bu olanları ama Dave'i bırakmakta içimden gelmiyordu.

Bir kolunu omzuma attığında beraber okul binasının içine girdik. Koridorlarda yürürken burada olmadığını bilmeme rağmen o tanıdık yüzü görmeyi umarak etrafa bakınıyordum.

Gördüğüm tek tanıdık yüz ise Caitlin'in yüzü oldu.

Dolabını açmış içine kitaplarını yerleştirmekle meşguldü.

"Hey," dedim ilgisini çekmek için.

Sesimi duyduğunda kafasını kaldırdı, bir bana bir de kolu omzumda olan Dave'e baktı. "Selam," derken sesi dümdüzdü. Bakışları da bir farklıydı bu yüzden bir afalladım.

"Selam Cait," dedi Dave. O Caitlin'deki farklılığı anlamamış gibiydi. "Ben bizimkilerin yanına gideceğim, sonra gelirim."

Kafamı salladığımda beni yanağımdan hızlıca öptü ve biraz uzakta gözüken arkadaşlarına doğru ilerlemeye başladı.

Caitlin ile yalnız kaldığımızda yüzüme uzun uzun baktığını gördüm.

"Sen iyi misin?" diye sordum kaşlarımı çatarak. Bana sanki bir saniye sonra tokat atacakmış gibi bakıyordu.

"Konuşmalıyız," dedikten sonra kolumdan tuttuğu gibi biraz ötemizdeki kızlar tuvaletine ilerlememi sağladı.

"Sorunun ne senin?" derken sesimi yükseltmiştim çünkü beni böyle çekiştirmesi canımı yakmıştı.

Hiç kimsenin olmadığı tuvalete girdikten sonra kapıyı arkamızdan kapattı ve cebindeki telefonunu çıkardı.

O telefonunda bir şeyler yaparken bende ne olduğunu anlamaya çalışarak bekledim.

"Bana bunu açıklaman için sana üç dakika veriyorum."

Telefonu tekrar bana çevirdiğinde ekranda ben vardım.

Tam olarak ben değildim aslında, benim vücudum vardı.

Zamanında dikkatini çekebilmek için Justin'e attığım fotoğraflardan biri şu an Caitlin'in telefonunun ekranındaydı.

çok dağıldım

her şey o kadar dağınık ki

toparlayamıyorum

hauntingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin