3.7

8.9K 486 263
                                    

"Nasıl olurda The Notebook’u hiç izlememiş olabilirsin?” Dave konuşurken neredeyse şok olmuş gibiydi. “Şu ana kadar tanıdığım bütün kızlar bin kere falan izledi o filmi ve bunların arasında büyükannem de var.”

“Üzgünüm?” dedim üzgün olmalı mıydım olmamalıydım emin olamadan. “Ama hiçbir zaman pek ilgimi çekmedi.”

“Pekala,” dedi bunun üstesinden gelebilirmiş gibi ellerini birleştirip. “Bana ne tarz şeyler izlemeyi sevdiğini söyle.”

“Şey gibi,” derken biraz düşündüm. “Harry Potter veya Uyumsuz gibi. Bilirsin, başka bir dünya olayı, süper güçler falan.”

Oturduğu koltuktan kalkıp televizyona ilerlerken, “Benim için mükemmel kızsın,” dediğini duydum.

Gülüp, “Neden?” diye sordum ama söylediği biraz yanaklarımı kızartmıştı.

“Çünkü The Notebook’u sevmemiştim.” Televizyonun üzerinde olduğu ünitedeki çekmeceyi açtı ve içinden birkaç film çıkarıp aralarından bir tanesini seçti. “Ama buna aşık olduğumu bile söyleyebilirim.”

Elinde tuttuğu Açlık Oyunları filmine bakınca daha fazla gülmeye başladım. “Yirmi kere falan izledim onu,” dedim. “En sevdiğim olduğunu söyleyemem ama kesinlikle bir kez daha izleyebilirim.”

Onu izlememiz için televizyona taktıktan sonra kumandayı alarak yeniden yanıma geldi. “Neden en sevdiğin değil?”

“Bilmiyorum, sanırım hiçbir zaman Katniss’i sevemeyeceğim.” Saçlarımı geriye atıp bacaklarımı kendime çekerek rahat bir oturma pozisyonu elde ettim. “Nedensizce her zaman başrol karakterler bana itici geliyor.”

“Ben herkesin uğruna öldüğü karakterleri sevmiyorum.”

“Elena gibi mi?” dedim hemen atlayarak.

“Elena gibi!” dedikten sonra gülmeye başladı. “Asla bu tür bir kız olduğunu düşünmezdim.”

“Nasıl?”

Elindeki kumandayı çevirip dururken aklındaki nasıl anlatacağını bilemiyormuş gibiydi. “Yani, gerçekten çok güzelsin ama hep bir soğuk duruyordun,” diyebildi sonunda. “Gelip yanına konuşmaya çalışsam bana siktir git diyebilecek gibiydin. Bu kadar eğlenceli biri olduğunu tahmin edemezdim.”

“Soğuk biri değilim, sadece yüzümün şekli böyle,” dedim kendimi açıklamak için. “Ve teşekkür ederim.”

Gülümsediğimde o da gülümseyip bir saniye sonra beklemediğim bir şey yaptı. Yüzünü yüzüme yaklaştırıp beni öpmek için başını biraz eğdi.

Ona izin verip vermemek için düşünebileceğim üç saniyem vardı ve aklımdan sadece tek bir düşünce geçti.

Sonsuza kadar acı çekmek zorunda değilsin.

Dave’in dudakları dudaklarıma değerken gözlerimi kapattım ve beni öpmesine izin verdim.

Justin gibi değildi, sanki her an kırılabilecek bir şeymişim gibi nazikçe çenemi tutmuş aynı naziklikle öpüyordu beni. Böyle davranılmak hoşuma gitmişti.

Geri çekildiğinde, “Acımadı mı?” diye sordum dudağının kenarındaki yarayı kast ederek.

“Buna değdi,” dediğinde gülümsedim. Bu kadar iyi olması kendimi kötü hissetmeme neden oluyordu.

Ona sarıldım, bir başka bakış açısıyla ona sığındım.

Bütün acılarım ve yaptığım hatalar ile ona orada sığındım, daha iyi biri olmama yardım edebilsin diye.

hauntingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin