2.4

17.4K 780 373
                                    

Ona mesaj atıp, istediğim şekilde olmasa bile yine de onunla konuşuyor olmaya o kadar alışmıştım ki o sabah önümdeki yeşil çay dolu fincana uzun uzun bakarken bunu gerçekten özlediğimi fark ettim.

Son görüşmemizin üzerinden bir hafta geçmişti ve normalde neredeyse her gün evimize gelirken o geceden sonra hiç uğramamıştı bile. Annem, Scott'a neden Justin'in gelmediğini sorduğunda ise Scott onun bazı sorunlar ile uğraştığını söyleyip geçiştirmişti.

"Tamam dostum, seninle orada buluşuruz." Scott merdivenlerden telefonla konuşarak inerken onu dinlemeye koyuldum ama sadece son cümleyi yakalamış olmalıyım ki mutfağa girdiğinde telefonu kapatıp arka cebine koydu. "Günaydın ufaklık," dedi beni görünce.

"Günaydın." Çay fincanımı iki elimle kavrayıp dudaklarıma götürürken ona Justin'i nasıl soracağımı düşündüm. Onu şöyle bir süzüp bir yere gitmeye hazır halde giyindiğini görünce, "Kız arkadaşınla mı buluşacaksın?" dedim imalı bir şekilde.

Tabii ki Scott'ın kız arkadaşı olmadığını biliyordum ama bu onun her seferinde düştüğü bir tuzaktı.

"Bunu da nereden çıkardın?" dedi buzdolabından bir meyve suyu kutusu çıkarırken. "Kız arkadaşım falan yok, Justin ile kaykay pistinin orada buluşacağız."

Kaykay pisti onların yeri gibi bir şeydi. Justin'in evinden birkaç sokak ötedeydi ve orada zaman geçirmeyi seviyorlardı.

Geçen ay Justin, Scott'ı alıp beraber oraya gitmek için bize gelmişti, evde tek ve sıkılmış halime acıdıkları içinde beni de yanlarında götürmüşlerdi.

Günüm daha ne kadar güzelleşebilir diye düşünürken Justin tişörtünü çıkarmaya karar vermişti ve ben onun yaklaşık bir milyon tane fotoğrafını çekmiştim.

Etrafının ona asılan kızlar ile çevrili olduğunu o zaman bir kez daha fark etmiştim tabii. Hepsi de güzel ve eğlenceli kızlardı üstelik, o kadar kızın arasından Sarah'ı seçmiş olması bile o kızın nasıl bir özelliği olabilir diye saatlerce düşünmeme neden oluyordu.

"Bende gelebilir miyim?" diye sordum ona en etkili yavru kedi bakışımı atarken. "Bütün arkadaşlarımın işi var, evde oturmaktan sıkıldım."

Raflardan üzerine kendi fotoğrafını bastırdığı kupasını alırken bana omzunun üzerinden baktı. "Oraya eğlenmeye gitmeyeceğiz Margo," dedi. "Justin bazı sorunlar ile uğraşıyor, onlar hakkında konuşacağı birine ihtiyacı var. Üzgünüm ama bir daha ki sefere."

"Nasıl sorunlar?" diye sordum pek de umursamıyormuş gibi görünmeye çalışırken. Aslında vicdan azabı çekip Scott'a mesajlardan bahsetmesinden korkuyordum.

"Ailesiyle ilgili şeyler," derken tamamen geçiştirmeye çalışıyordu. "Bu sabah neden böyle meraklısın sen?"

"Senin arkadaşının sorunlarına meraklı falan değilim sadece canım sıkılıyor," dedim sinir bozucu kız kardeş ruh halime bürünüp. "O meyve suyunu da geri dolaba koy."

Gözlerini devirdi ama çığlık atarak anneme seslenmemden korktuğu için meyve suyunu alıp geri dolaba koydu ve, "Sonra görüşürüz," diyerek mutfaktan çıktı.

Bir süre sonra evden de çıktığını belirten kapı sesini duyunca dudaklarımı büktüm. Justin'in neyi olduğunu merak ediyordum.

Her ne olursa olsun onun hakkında endişelenmeyi asla durduramıyordum çünkü okulda popüler ve çok arkadaşlı biri olsa da arada dalgınlasan bakışları ile her zaman dinlediği o depresif şarkılar bütün güzelliğin altındaki mutsuzluğu belli ediyordu.

Belki de bütün bunlara dikkat eden tek kişi bendim.

Çayımı neredeyse bitirmişken hırkamın cebinden içinde Justin için aldığım numaranın olduğu telefonu çıkardım. Gurursuzluk yapıp ona mesaj atmak istemiyordum ama nasıl olduğunu da merak ediyordum.

Dudağımı dişlerken nasıl olduğunu sormaktan ne zarar görür kü diye düşündüm.

Margo: iyi misin?

Mesajı gönderdiğim anda bundan pişman oldum çünkü biliyordum ki cevap yazmayacaktı. Yüzümü görmemek için evimize gelmeyi kesmişken mesajıma cevap yazacağını nereden çıkarmıştım ki?

Gergin bir şekilde telefona bakıp uzun tırnaklarımı dişlerken iletildi simgesinin maviye dönüşünü izledim.

Görmüştü ve çevrimiçiydi.

Bir şeyler yazmasını beklerken yaklaşık iki dakika geçti ama hiçbir karşılık alamadığım gibi artık çevrimiçi de değildi.

Sinirle telefonu tekrar elime alıp parmaklarımı ekranda gezdirdim.

Margo: üzgünüm, sana göğüslerimin fotoğrafını atmadığım sürece cevap yazmadığını unutmuşum.

hauntingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin