The Huddle

322 15 3
                                    

Dört çocuk da birbirine bakıyordu. Her biri bir diğerine sinirliydi. Arya, Sansa'nın öfkesini burnunu havaya kaldırarak ve diğerleriyle cezanlandırılmayı hak etmeyecek kadar iyi yetiştirilmiş gibi davranarak gizlediğini biliyordu. Bu Arya'yı daha da sinirlendirmişti. Tahta kılıcını ahşap zemine vurup kırılmasına yetecek kadar sinirliydi hemde. Bebek Bran gözleri ağlamaktan kızarmış, perişan haldeydi. Pekala Jon da, kız kardeşlerine attığı katı bakışlara rağmen kaderlerine boyun eğmiş gibi görünüyordu.

Altı yaşındaki Arya her şeyin nasıl olduğundan emin değildi. Bran'e bakması gerekiyordu, Sansa'nın da ona bakması gerekiyordu ve Jon'nun da hepsine göz kulak olması gerekiyordu.

Lord babaları, sancak beylerini ziyarete gitmişti ve yanına sadece en büyük kardeşleri Robb'u almıştı. Şüphesiz Jon'nun kötü ruh halinin nedeni buydu. Arkada bırakılmaktan nefret ediyordu. Arya bunun Robb'un bir kaç ay daha büyük olmasından mı yoksa sadece Jon'nun üvey kardeşleri olmasından mı kaynaklandığından emin değildi. Babası, Jon'u piç olduğu için mi götürmemişti?

Septa Mordane iyi hissetmiyordu ve Leydi anneleri de birkaç muhtaç aileyi görmek için Winter Town'a gitmişti. Öğleden sonra çocuklara bakmak için geriye sadece Yaşlı Dadı kalmıştı. Çocukların hepsi Yaşlı Dadı'yı ve hikayelerini çok seviyordu. Genellikle, öğleden sonraları onun dikkatli gözlerinin altında olmak bir sevinç nedeniydi. Bu öğleden sonra ise farklıydı. Belki Jon'nun kötü ruh halinden, belki Sansa'nın kibirliliğinden, belki Bran'nın ağlamasından...Ya da belki bunların hepsi, başına buyruk davrandığı için Arya'nın suçuydu. Aslında sorun durmayan yağmur da olabilirdi.

Yağmur, çocukların içeride kalması anlamına geliyordu. Kendilerini, zaman geçsin diye Yaşlı Dadı'dan hikaye duymayı umarken Arya'nın Bran'le paylaştığı büyük çocuk odasında bulmuşlardı.

Yaşlı Dadı onlara bir hikaye sözü verip sadece bir kaç dakikalığına başlarından ayrılmıştı. Döndüğü zaman üçü de birbirlerine bağırıyordu ve Bran gözyaşları içindeydi. Aynanın parçalara ayrılmış cam kırıkları yerlerdeydi. Arya, Yaşlı Dadı gittikten sonra odada saklanmış buldukları tahta kılıçlarla pratik yapmak için Jon'u teşvik etmişti. Sansa köşeye oturmuş Bran'e hikaye okurken kılıçlarını havada savuran kız kardeşini ve üvey kardeşini görmezden gelmeye çalışıyordu.

Arya kılıcını salladığında Jon'u kaçırıp eline vurmuştu.

"Ah!" Jon bağırdı. Elinden fırlayan kılıcı Sansa'nın omzununa ve yanağına çarptı.

"Oww..." Sansa omzunu tutup çığlık attı.

"Bu zarar vermedi." dedi Arya yaralanan yerlerini tutan Jon ve Sansa'ya.

"Hayır verdi!" diye geri bağırdı Sansa. Arya Jon'nun elindeki kırmızılığı ve Sansa'nın yüzündeki izi fark etti. Belki de zarar vermişti ama Sansa mızıkçılık yapıyordu.

Arya düşen kılıcı almak için kız kardeşine doğru yürüdü ama Sansa daha hızlıydı.

"Bununla içeride oynamaman gerektiğini düşünüyorum." dedi kılıcı göğsüne yakın tutarak.

"Geri ver!" diye emretti Arya.

"Hayır."

Arya tahta kılıcı Sansa'nın kollarından kurtarmak için kız kardeşinin üstüne atladı. Sansa Arya'nın ağırlı ile yere düştü. Üzerindeki kız kardeşinden uzaklaşmaya çalıştı. Bran kızların güreş maçı yaptığını düşünerek eğlenceye katılmaya karar verdi. Arya Jon'nun ona yardım etmemesine şaşırdı. Hala ona vurmama kızgın diye düşündü. Jon'a kötü bir bakış atmaya çalıştı ama arkasındaki Bran'ı savuştururken kız kardeşinin kollarını ayırmakla çok meşguldü.

Game of Thrones // Jonsa one-shots (au) Where stories live. Discover now