BÖLÜM 41

1.6K 139 26
                                    

- Uyu küçüğüm, oyun başlıyor.

Başımın zonklamasıyla gözlerimi açmaya çalıştım. O kadar zor geliyordu ki. Nihayet hafifçe aralayabildiğimde depo gibi bir yerde olduğumu gördüm. Geniş bir odaydı ve sadece küçük bir pencere sayesinde ışıklandırılıyordu. Bu ışık bile gözlerimin kamaşmasına sebep olduğunda gözlerimi kapadım. Neden buradaydım?

- Kızlar?

Sena'nın sesini duyduğumda  gözlerimi tekrar açtım. Etrafıma bakındığımda kızların da orada olduğunu gördüm. Hepsi değişik mekanizmaların içindeydi, elleri ve ayakları bağlanmıştı. Etraflarını çevreleyen çeşitli kesici aletler vardı. Bunu görmemle birlikte kollarımdaki baskıyı yeni fark etmiştim. Bende o mekanizmalardan birinin içindeydim.

- Nerdeyiz?

- Bilmiyorum.

- Palyaçonun inindeyiz galiba.

- Bizi öldürecek!

- Nasıl bir yer burası böyle? Bunun için çok uğraşmış olmalı!

    Kim bilir burada kaç kişi ölmüştü? Bizden önce kaç kişi burada deli gibi ağlayarak ecel terleri dökmüştü?

    Kapının gıcırdayarak açılmasıyla düşüncelerimden sıyrılıp gözümü kapıya doğru çevirdim.

- Kızlar? Beni özlediniz mi?

Palyaço garip kahkahalar atarak yanımıza geldiğinde gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı bile.

- Biliyor musunuz? Sizi hiç böyle hayal etmezdim. Ne kadar da güzelsiniz. Hele sen küçüğüm.

- Kör olduğunu söylemiştin.

- Evet, öyleydim. Tanrı bir kez olsun iyilik yaptı bana. Bunca yıldır beklediğim şeyi verdi. Bu gözleri... Bu yüzden bir süre sizden uzaktım. Ama ne var biliyor musunuz? Bugün özlemimizi gidereceğiz.

- Neden yapıyorsun bunu?

- Neden mi? Neden mi? sesi giderek kısıldığında kahkaha atmaya başladı. Deli gibi gülüyordu ve bu benim korkudan titrememe sebep oluyordu. Gülmesini aniden kesti ve bağırmaya başladı.

- Sizin aptal davranışlarınız yüzünden! Siz yok musunuz siz? Dünya'nın sizin etrafınızda döndüğünü sanırsınız! Sizi... Cezalandırmalıydım! Hepinizi! Her şey sizin yüzünüzden oldu!

Hepimiz ağlamaya başlamıştık. Palyaço bağırabileceği kadar bağırıyor ve deli gibi bir o yana bir bu yana yürüyordu. En son önüme gelip dikildiğinde korkudan gözlerimi kaçırmıştım.

- Biz ne yaptık sana? dedi Ayla

- Siz mi? Hayır siz değil? Onlar! Gözlerimi aldılar benden!  Yüzümü yaktılar! Hepsini onlar yaptı!

Derin bir nefes alıp sakinledikten sonra tekrar konuşmaya başladı.

Yıllar önce... Her zamanki gibi bir partide palyaçoluk yapıyordum. Siz gibileri eğlendirmek benim görevimdi. Ve bunu seviyordum. Bir kız çocuğunun doğum günü için çağırılmıştım. Her şey çok iyiydi. Ama sonra... Sizin yaşlarınızda birkaç kız yanıma geldi.

- Çok sıkıldık, daha iyi şeyler yapabilirsin, hadi bizi eğlendir, dedi içlerinden biri. Zengin şımarık kız çocuklarıydı hepsi de.
Bildiğim tüm gösterileri yapıyordum ama tebessüm bile etmiyorlardı.O sırada kızlardan birisi elinde bir bardak ile yanımıza döndüğünde,
- Yaptıkların bizi eğlendirmiyor, sıra bizde, diyerek bardağın içindeki sıvıyı yüzüme fırlattı.Yüzümün yandığını hissettiğimde çığlıklar atmaya başladım.
    Etrafımdaki konuşmalar artmıştı. Acı içinde dizlerimin üzerine düştüm. Gecen her saniye boyunca acım daha da artıyordu.
    O aptal kızlar sadece biraz olay çıkarmak için yüzüme kezzap fırlatmışlardı. Sadece biraz eğlenmek için! Düşünebiliyor musun? O yaşlardaki birkaç güzel kızın böyle pis düşünceler içinde olduğunu kim düşünürdü ki!
 
-Tamam, yaşadıkların çok kötü şeyler. Ama bunun bizimle ne alakası var? diye sordu Pelin korkarak.

Palyaço Pelin'in dediklerini duymamış gibi anlatmaya devam etti.

-Ben acıdan dolayı çığlıklar atarken onlar beni öylece izlediler." Yardım edin! Yardım edin! " O kadar çırpındım ki! Ama onlar sadece izlediler!

Çığlıklarımı duyanlar ambulansı aramışlardı. Ama benim için çok geçti. Göremiyordum. Bunu farkettiğimde çığlıklarım daha da arttı. " Göremiyorum! Yardım edin!"

Ben çırpınırken nihayet ambulans gelmişti. Yüzümü temizleyip sardılar. Aylarca o sargı bezlerinden kurtulamadım. Aylar boyunca düşündüğüm tek şey intikam oldu.Onlardan şikayetçi olmadım. Her şeyin kaza olduğunu anlattım polislere. O aptal kızlar kurtulduklarını düşünüyorlardı. Ama onların sonu olacaktım. Onları öldürmeliydim. İntikamımı almalıydım! Ve aylar geçti, kim olduklarını, nerede yaşadıklarını araştırdım. Nihayet hepsini bulduğumda...onları öldürdüm! Hepsini! Birer birer! Bu beni o kadar rahatlatmıştı ki! Onları öldürürken görebiliyordum. Bunu fark ettiğim için yavaş yavaş öldürmüştüm hepsini. Yalvarışları... Yalvarışlarını duyduğumda tekrar görebiliyordum. Görmek için ameliyat olmama gerek yoktu. Ameliyata yetecek kadar paraya da sahip değildim zaten. Bende öldürdüm. O kızlara yaptıklarımı başkalarına da yaptım.

- Psikopatsın sen!

Duyduklarım beni şok etmişti. Hıçkırarak ağlıyordum ve bütün vücudum titriyordu. Hepimizi öldürecekti. Ve bizi kurtabilecek biri yoktu.
- Bu kadar drama yeter. dedi palyaço gözlerini silerek. Gülüyordu ama geçmişini hatırladığı için üzüldüğüne emindim.

- Artık oyun vakti. Şimdi... Sizlere birer kağıt ve kalem vereceğim. Herkes içinizden birini seçecek ve en çok oy alan kişiye... Nasıl anlatayım? Kötü şeyler olacak. Anlaşıldı mı? Ben gereken eşyaları getirirken burada uslu uslu oturup kimi seçeceğinizi düşünün bakalım.

Yavaş adımlarla kapıya doğru yürüdü.Uyuya kalmadan önceki duyduğum cümle zihnimde canlanırken sinirle soludum.

- Bu aptal kostümü giymene gerek yoktu. Kim olduğunu biliyorum! diyerek tısladım. Bana dönüp sırıttıktan sonra bir şey söylemeden odadan çıktı.

Hepimiz ağlıyorduk. O kadar korkuyordum ki. Hepimiz için korkuyordum.

- Kim olduğunu bildiğini söylemiştin. Kimmiş? diye sordu Sena.

- Yeni serviscimiz.

Ufak bir sessizliğin ardından Ayla hıçkırıklarının arasından konuştuğunda hepimiz susup onu dinledik.

- Hepimiz... Birbirimizi yazacağız değil mi? Herkesin kendini yazma olasılığını düşünemeyiz bile, çünkü muhtemelen yazarken bizi gözetleyecek. Ve kendimizi yazdığımız için bizi daha fazla cezalandırabilir.  Melisa , sen oyunu bana veriyorsun. Ben de sana. Pelin Sena'ya ve Sena'da Pelin'e. Anlaşıldı mı? Böylece oylar eşit olacak. Bu oyunu uzatabileceğimiz kadar uzatacağız. Tek umudumuz birinin yokluğumuzu farketmesi ve bizi kurtarması. O zamana kadar hayatta kalmak zorundayız.

Ayla'yı başımı sallayarak onayladım. İpler sayesinde havada asılı kalan kollarıma bakarken Ulaş'ın aldığı bilekliği incelemeye başladım.

- Bilekliğin kolumda Ulaş, ama sen yoksun.

***
Ulaş'ın Ağzından,

Bütün evi aramama rağmen Melisa'yı hiçbir yerde bulamamamın huzursuzluğuyla bir o yana bir bu yana yürüyordum. Yurtta kaldığını bildiğim bir kızı gördüğümde yanına gidip ona Melisa'yı sordum.

- Onu serviste görmüştüm. Buralarda bir yerde olmalı.

Nefesimi sıkıntıyla dışarı üfledim. Ve endişeyle fısıldadım.

- Neredesin Melisa?

OYUN (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now