BÖLÜM 28

1.5K 145 14
                                    

- Merak ettim, söyle bakalım.
- Şey, şimdi Efe ile ben ayrıyız ve Efe benim Ulaş'ı sevdiğimi sanıyor ya hani. Ben artık Efe'ye gerçeği söyleyebilir miyim? dedim ilk aklıma geleni söyleyerek. Palyaço cevap vermeden önce uzun bir kahkaha attı.

- Oo, bu çok tatlı, Melisacık sevgilisini mi,özlemiş?

- Sonuçta dediğini yaptım değil mi? Artık söylemem sorun olmaz.

- Ne yazık ki aşıklar kavuşamayacak küçüğüm. Acı çekmeni seviyorum. Bu yüzden sakın söyleyeyim deme!

    Palyaço konuşurken Ayla planladığımız gibi adımlar attı. Palyaço duraksayıp seslere kulak verdiğinde dikkatinin dağıldığını anladığım için bıçağı hızla karnına sapladım. Bıçağı rüyamdaki gibi ikinci kez saplamaya cesaretim olmadığından arkamı dönüp kaçıyordum ki palyaço beni bacağımdan yakaladı. Saniyeler içinde bacağımda acı hissettim ve anlık refleksle çığlık attım. Dönüp baktığımda bacağımın kanadığını gördüm. Palyaço beni bıçaklamıştı.

    Çığlığımdan dolayı palyaço saklanmaya gitmişti. O sırada Ayla yanıma geldi.

- Bunu yapmana izin vermemeliydim! İyi misin? dediğinde nöbetçi öğretmenler çamaşırhaneyi doldurmuştu bile.

- Ne oldu burada? deyip yanıma eğilen hocaya baktım ve ağlamaya başladım.

- Bu.. Burada palyaço kostümlü biri vardı. Bunu bana o yaptı. Ve... Benden sürekli kötü şeyler yapmamı istiyor! dedim. Bütün vücudum titriyordu. Ayla her şeyi anlattığım için bana şaşkınlıkla bakıyordu. Ama artık bıkmıştım ve her şeyin bitmesini istiyordum.

- Biri mi? Nereye gittiğini gördün mü kızım?

    Başımı hayır anlamında salladım.
    Hıçkırıklarım kesilmeden ağlamaya devam ederken Ayla şaşkınlıktan sıyrılıp bana sıkıca sarıldı.

- Şimdi seni kaldıralım, bacağın iyi durumda mı bakmamız gerekiyor, dedi hoca ve beni kollarımdan tutarak kaldırdılar. Ayla'dan destek alarak yürümeye başladım.

     Zeynep hocanın arabasına binip hastaneye gittik. Bacağım inanılmaz derecede sızlıyordu. Ve sanırım dikiş atılması gerekiyordu. Dakikalar sonra hastaneye geldiğimizde bana getirilen tekerlekli sandalyeye oturup içeri girdim.

- Fazla derin bir yara değil, ama dikiş atmam gerekiyor. Biraz acıyacak, dedi doktor ve bacağıma yöneldi. Kafamı başka bir yöne çevirip dişlerimi sıktım. Zeynep hoca dikkatimi dağıtmak için konuştu.

- Berna hocan polise haber vermiş, için rahat olsun kızım.

    Başımı sallamakla yetindim. Ayla elimi sımsıkı tutuyordu. Vicdan azabı yüzünden belli oluyordu.

- Senin suçun değil, dediğimde buruk bir sekilde gülümsedi.

***
     Yurt polisler tarafından didik didik aranırken bir polis de bana sorular soruyordu. Sert yüz ifadesiyle bana filmlerdeki FBI'ı hatırlatırken ardı ardına sorular sormaya devam etti.

- Ne kadar zamandır seni rahatsız ediyor?
- 6 ay falan sanırım.
- Onu senden başka gören oldu mu?
- Evet, arkadaşlarım birkaç kere görmüşlerdi.
- Hiç fotoğrafını çekebildiniz mi, ya da ses kaydı?
- Video çekmiştik ama silinmiş.
- Silinmiş ha? Anladım. Arkadaşların ile de konuşmam lazım.

    Polisi başımla onayladığımda odadan çıktı. Bunu fırsat bilen kızlar içeri girdiler ve koşup sarıldılar. Tabiki onlar her şeyi sonradan öğrenmişlerdi.

- Neden bize söylemedin? dedi Pelin hüzünle. Gözleri dolu doluydu. Benim yerime Ayla cevap verdi.

- Şimdi bunları konuşmayalım.

    O sırada polis kızları çağırdı. Sırayla polisin yanına giderlerken bende palyaçonun bulunması için dua ediyordum. Sıra en son Sena'ya geldiğinde yurttaki arama işinin bittiğini öğrendik.

***

- Arkadaşını yaralayan kişiyi kaç defa gördün?

- Hiç, hiç görmedim. Lütfen söyleyenin benim olduğumu söylemeyin ama... Melisa'nın ailesiyle bazı sorunları var ve o... Ailesinin dikkatini çekmek için böyle bir yalan uydurdu. Ve ona yardım etmemizi istedi. Aslında palyaço kostümlü biri yok. Hepsi Melisa'nın uydurması.

  ***

    Bir süre sonra Sena ve polis yanımıza geldiler. Birkaç polis daha etrafımızda çember oluşturduktan sonra içlerinden daha önce gördüğüm, sarışın polis konuşmaya başladı.

- Yurtta hiçkimse yok, çamaşırhanede birinin gizlendiğine dair bi şey de bulamadık, dedi bana bakarak. Palyaço yine saklanmayı başarmıştı.

- Melisa, daha önce psikolojik sorunların oldu mu? İlaç kullandın mı? dedi beni sorguya çeken polis.

- Ne!? Deli miyim ben? Uydurduğumu mu düşünüyorsunuz? Bacağımı da kendim mi kestim yani? dedim sinirle.

- Söylediklerini kanıtlayacak hiçbir şey bulamadık, sen ve arkadaşlarından başka gördüğünü söyleyen de yok. Benim teorim şu küçük hanım, bence ortada böyle birisi yok ve bunların hepsi senin uydurmacan. Arkadaşlarını da buna ortak ettin. Ama sana ne söyleyeceğim biliyor musun? Eğer yalan olduğunu itiraf etmezsen akıl hastanesine gidebilirsin, belli ki varolmayan şeyler görüyorsun. Ve siz kızlar ; diyerek gözlerini kızlara çevirdi. Ve konuşmaya devam etti.

- Arkadaşınıza yardım etmek istediğinizi biliyorum ama yalancı şahitlik yapmak, bir suçtur. Ailelerinize haber verildi, yakında burada olurlar. O zamana kadar kararınızı verin, dedi ve odadan ayrıldı. Diğer polisler de arkasından gittiklerinde orada öylece kalmıştık.

      Yine planımız işe yaramamıştı ve bu sefer deli durumuna düşmüştük. Büyük bir hüzünle yurda dönerken hiçbirimiz konuşmadık.

    Ve birkaç dakika sonra odama gitmek için koridordan geçerken yurttaki kızların fısıldamalarını duyabiliyordum. Söylenti çabucak yayılmıştı.

- Şizofren miymiş yani? İnanamıyorum.

- Hastaneye kapatılabilirmiş, eğer bu olursa siciline işler ve ileride çok büyük sorun olabilir onun için.

- Yazık kıza ya.

 

OYUN (TAMAMLANDI)Место, где живут истории. Откройте их для себя