BÖLÜM 30

1.6K 133 21
                                    


    Yurtta konuşulduğum yetmiyormuş gibi her şeyin okulda da duyulması 24 saati almamıştı. Herkes arkamdan fısıldaşıyor ve beni izliyordu. Bu defa tam anlamıyla her şey bitmişti. Herkes psikopat olduğumu düşünüyordu. Etrafımda kimse kalmayacaktı. Kızlardan başka kimse sabahtan beri benimle konuşmamıştı. Bu da yetmiyormuş gibi hocaların hepsi tek tek kenara çekip konuşmuşlardı. " Yardıma ihtiyacın olursa çekinme, gel konuş." demişlerdi. Rehber hocamızın da bana konuşmak için gün vermesiyle moralim iyice bozulmuş, soluğu kızlar tuvaletinde almıştım.

    Fısıldaşmalar orada da durmayınca sınıfıma gidip sırama oturdum ve başımı sırama koydum. Gözlerim dolmaya başlarken omzumdan dürtülmemle başımı kaldırdım.

- İyi misin?

- Neden benimle konuşuyorsun?  Uzak dur bence yoksa senin de deli olduğunu düşünürler.

- Saçmalama, seni asla bırakmam. Delirsen de zombi de olsan, vampirde olsan, kurtadam da olsan...

    Ulaş hâlâ saymaya devam ederken dayanamayıp güldüm.

- Tamam anladık, sus artık. dedim gülümseyerek.

- Ha şöyle gül, o manyakları mı takacaksın? Hiç işleri yok sabahtan beri yorulmadan seni konuşuyorlar. Asıl deli onlar, diyerek sol elini kaldırdı ve deli anlamında salladı.

    Gülümsemeye devam ederken adımın söylenmesiyle duraksadım. Bu sesin sahibi...

- Efe? dedim arkamı dönerek. Ayrıldığımızdan beri konuşmamıştık. Sesini duymak iyi gelmişti.

- Nasılsın? dedi bir süre duraksadıktan sonra.

- İ... İyiyim, dedim yerimde huzursuzca kıpırdanırken.

- Olanları duydum. Gerçekten iyi misin?

- Sence iyi miyim? Bütün okul deli olduğumu düşünüyor.

    Gözlerim dolmaya başlamıştı ve o dikkatle yüzüme bakıyordu.

- Ben düşünmüyorum, dediğinde beni ani bir hareketle kollarının arasına aldı. Gözlerim şaşkınlıkla açılırken bende kollarımı ona sardım. Bir süre öyle kaldıktan sonra yavaşça geri çekildi.

- Üzme kendini tamam mı? dediğinde hafifçe başımı salladım.

- Aslında... Sana bir şey sormalıyım ama...

- Ne soracaksın?

- Şimdi olmaz. Sen bu kadar üzgünken olmaz. Şimdi gitmeliyim.

     Efe aklımda soru işaretleri oluşturduktan sonra giderken tekrar Ulaş'a döndüm. Fakat gitmişti. Tekrar sırama oturduğum sırada kızlar yanıma geldiler.

    Gün herkesin benim hakkımda fısıldaşmaları, Ulaş ve kızların moralimi düzeltmeye çalışmasıyla geçtikten sonra yurda dönmüştük. Ne yazık ki yurtta da rahat değildim.

- Hadi Melisa inat etme. Boşver insanları. Aç mı kalacaksın onlara görünmemek için?

- Anlamıyorsunuz Ayla, gözleri üzerimde hissetmek istemiyorum. Siz gidin, aç değilim ben.

- Sonsuza kadar saklanamazsın.

    Ayla son sözünü söyleyip odadan çıktığında Pelin ve Sena da onu takip ettiler. Kendimi yatağa atarken Sena'nın yatağında bulunan bir kağıt dikkatimi çekti.

    Saat 22.00'da. Yalnız gel.

    Neden her zamanki gibi benim yatağıma koymadığına anlam veremezken saate baktım. 2 saat vardı. Biraz uyumaktan zarar gelmezdi.

***

    Ben yatakta dönüp dururken kızlar yemeklerini yemiş ve odaya gelmişlerdi. Uyuyamayacağımı farkettikten sonra doğrulup oturdum.

- Palyaço beni çağırıyor. Yalnız gidecekmişim, dedim suratsız bir ifadeyle.

- Yine ne planlıyor kim bilir, dedi Pelin öfkesini kusarak. Cevap vermeden tekrar yatağa uzandım. Boş boş bakınarak zamanımı geçirdikten sonra saat 21.57'de odamdan çıktım.

    Çamaşırhaneye girdiğimde adım seslerimi duyan palyaço hoşnutça sırıttı.

- Sana borçlandım, dediğinde şaşırarak

- Borçlandın mı? dedim. Palyaçonun gülümsemesi silinirken yüzü ciddiyete büründü. Bir süre konuşmadığında sorumu yineledim.

- Sayende yenilmez olduğumu bir kere daha gördüm, dedi tekrar gülümserken.

- Ne cezası vereceksen ver de gideyim artık.

- Şimdi değil.

- Neden çağırdın o zaman?

- Şimdi yapmaktan vazgeçtim. Gidebilirsin.

- Psikopat, deyip arkamı döndüğümde anlamsızca bir şeyler mırıldandı. Umursamayıp odaya döndüm.

- Ee, ne yaptı?

- Hiç bir şey. Çok garip davrandı. Bana borçlandığını falan söyledi.

- Borçlanmak mı?

- Evet, saçmaladı işte. İyice delirmiş sanırım. Neyse ben yatacağım. Başım çatlıyor.

    Ağrı kesici içtikten sonra yatağıma uzandım. Saat her ne kadar erken de olsa uyumak istiyordum. Aklıma yapabilecek daha iyi bir şey gelmiyordu.

***

- Melisa'nın anlattıklarından anladım. Sanırım beni çağırmışsın.

- O kız konuşmadan beni dinleseydi her şeyi öğrenebilirdi!

- Ama öğrenmedi. Sakin ol, sadece deli olduğunu düşünüyor.

- Buraya gelirken seni gören oldu mu?

- Kızlar uyudu. Koridorda da kimseyi görmedim merak etme. Hem saate baksana.

- İyi. Sana teşekkür edecektim ama şansını kaçırdın. Neredeyse yakalanıyorduk. Bir dahaki sefere dikkatli ol.

- Dikkatsiz olan sensin. Hem senin için yaptığımdan sonra bana gerçekten borçlusun.

- Ödülünü yakında alacaksın. Şimdi git.

***

Sabah alarmdan önce uyandım. Karnım zil çalıyordu. Yemekhanede az kişi olur umuduyla kızları uyandırmadan yemekhaneye gittim.

    Tahmin ettiğim gibi yemehkane boş sayılırdı. Sıraya bile geçmeme gerek kalmamıştı.
  
     Sinem abla bir anne edasıyla tabağımı doldururken sorular sormayı da ihmal etmemişti.

- İyisin değil mi kızım? Bak benimle konuşabilirsin. Ben senin annen sayılırım. Bir şey olursa anlat tamam mı?

- Sağol Sinem abla.

    Masalardan birine oturup yemeğimi aceleyle yedim. Yemehkane dolmaya başlarken tekrar odama döndüm.

- Nerdeydin kızım sen? Merak ettik.

- Kahvaltıya gittim Pelincim.

-  Ne kadar az insan o kadar iyi diyorsun yani. İyi bakalım, bizde şimdi gidiyoruz.

     Sena'yı başımı sallayarak onayladım. Onlar odadan çıktıklarında bende giyinmeye başlamıştım.

OYUN (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin