BÖLÜM 21

1.7K 148 7
                                    

   
     Yemeğimizi yedikten sonra Ulaş beni yurda bıraktı. Odaya girdiğimde Ayla'yı kara kara düşünürken buldum.

- Ne oldu sana?
- Sınavlar yaklaşıyor ama ben doğru düzgün çalışmadım bile. Şeyden beri... Palyaçoyu öğrendiğimden beri.
- O zaman çalışalım. Palyaçonun hayatımızı berbat etmesine izin vermeyelim. Bununla başa çıkmalıyız, dedim ve Pelin'i çağırdım.
- Haydi bakalım. Ayla bize ders çalıştıracak! dedim çoşkuyla. Normalde olsa sevinmezdim ama hepimizin kafa dağıtmaya ihtiyacı vardı.
- Bende sizinle çalışabilir miyim? dedi Sena ve hepimizin gözleri ona çevrildi. Pelin'e bakıp başımı salladığımda

- Tabiki, gel. dedi Pelin.

    Onunla konuşmuyordum ama kızları küs kalmaları için örgütlemeyecektim. Taraf seçmelerine gerek yoktu.

    Oturup birkaç saat ders çalıştıktan sonra Ayla'nın keyfi yerine gelmişti. Onun için ihtiyaçtı çalışmak.

    Beynimizi fazla yorduğumuz için hemen uyumayı tercih ettik.

***

- Bu alarmı değiştir artık Ayla! diye yakınarak uyandım. En sevdiğim şarkı bile olsa beni uyandırdığı için nefret etmeme sebep oluyordu. Sanırım erken kalkmaya hiçbir zaman alışamayacaktım.

    Uyuşuk bir şekilde yatağımdan kalktım ve elimi yüzümü yıkadım. Formamı giyip saçımı at kuyruğu yaptım. Göz kalemi ve parlatıcı sürdükten sonra çantamı hazırladım. Ayla çoktan hazırlanmıştı ama Pelin saçını toplamakla uğraşıyordu. Göz ucuyla Sena'ya baktığımda göz göze geldik. Başımı çevirdim ve Ayla ile sohbet etmeye başladım.

    Pelin de hazırlandığında kahvaltılık bir şeyler atıştırdık ve servise bindik.

    Sınıfta birkaç kız ve Ulaş vardı. Kitap okuduğunu görünce yanına gittim.

- Ne okuyorsun bakayım?
- Öyle göz gezdiriyordum. Senin için getirdim, deyip kitabı bana uzattı.
- Peter Pan Ölmeli, güzele benziyor, dedim ve kitabın açıklamasını okumaya başladım. Ben okumayı bitirdiğimde Ulaş,
- Güzeldir. dedi. Zil çaldığında sınıftan Mustafa koşarak içeri girdi ve,
- Ders boş Ali hoca izinliymiş, dedi mutlulukla. Sınıftan uğultular yükselirken,
- Kitabı okumak için iyi bir fırsat, dedim ve Ulaş'a göz kırptım. Yerime geçtim ve kitabın ilk sayfasını özenle açtım.
- Ulaş, kitap ayracını unutmu...

   Cümlemi tamamlayamadan küçük kağıttaki yazı dikkatimi çekti.

    Son OYUN'umuz hepsinden daha keyifliydi. Bir sonraki de en az bu kadar keyifli olacak.

   Donakalmış bir şekilde nota bakarken Ulaş yanıma geldi.
- Söylemeyi unutmuşum. Dün bana verdiğin kitabın içinden çıktı not. Ne oyunundan bahsediliyor?

- Şey... Kızlarla oyun oynamıştık da. Pelin yazmıştır, dedim ilk aklıma geleni söyleyerek.

- Aynı odadasınız ama birbirinize notlar mı yazıyorsunuz, garip. dedi Ulaş düşünceli bir şekilde.

- Evet, böyle garip huylarımız vardır,dedim zorla gülümsemeye çalışarak. Ulaş başını salladı ve yerine döndü.

   Şaşkınlığımdan sıyrılıp olanları Ayla ve Pelin'e anlatmaya gittim.

- İnanmış mıdır sizce, dedim kuşkuyla.
- Umalım da öyle olsun. Onun da oyuna dahil olmasını istemeyiz, dedi Pelin ürpererek.

     İlk dersimiz sona erdiğinde ayağa kalkıp,
- Ben bir elimi yüzümü yıkayacağım. Fazla gerildim, dedim.

     Kızlar tuvaletine giderken Efe'yle karşılaştım. Beni görmemezlikten geldiğinde moralim iyice bozuldu. Gözlerim dolmaya başladığında tuvalete gelmiştim.

     Yüzüme birkaç defa su çarptırdım ve aynada kendime baktım. " Ulaş her şeyi öğrenebilirdi." diye geçirdim içimden. Artık daha dikkatli olmalıydım. Başkalarının incinmesini istemiyordum.

   Birkaç peçete kopardım ve yüzümü kuruladım. Sınıfa döndüğümde Ulaş'ı kendi sıramın yanında otururken gördüm.

- Bugün ben oturacağım yanında, dedi göz kırparak. Gülümsedim ve yerime oturdum.

- Sena ile aranız mı bozuk? Bugün onunla konuştuğunu görmedim hiç.

- Sana anlatmadım değil mi? Meğerse önceden Efe'ye aşıkmış. Ben yeni öğreniyorum tabii.

- Ah, demek bu yüzden üzgündün o gün. Hala Efe'yi mi seviyorsun?

   Duraksadım. Seviyor muydum?

- Evet, onu unutamam ki, dedim başka bir yöne bakarak. Ulaş'a Efe'den bahsetmek çok garipti.

   Yanıtımı duyan Ulaş aniden sessizleşti. Ben de konuşmaya çalışmayınca öylece dersin başlamasını bekledik.

    Sınavlar yaklaştığı için kendimi dersleri dinlemeye zorladım. Ve başarmıştım da. Kısa notlar alarak dersleri dinledim. Son derse doğru başım ağrımasaydı daha iyi olabilirdi.

    Yurda döndüğümüzde ağrı kesici içip yatağa uzandım. Gözlerimi kapattıktan birkaç dakika sonra ayakucuma birinin oturduğunu hissettim. Gözlerimi yavaşça açıp oturanın kim olduğuna baktım. Sena'ydı. Oturur pozisyon aldığımı görünce konuşmaya başladı.

- Melisa, ben çok özür dilerim. Gerçekten çok üzgünüm. Biliyorum en yakın arkadaşımın sevgilisine aşık olmak yaptığım en aptalca şeydi. Ama şimdi... Onu sevmiyorum, yemin ederim. Buğra'ya aşığım. Bana sonsuza kadar küs mü kalacaksın? Lütfen affet, dediğinde ağlamaya başlamıştı. Benim de gözlerim dolarken aniden kollarını belime doladı. Kısa bir an tepkisiz kaldım. Daha sonra sarılmasına karşılık verdiğimde Sena'nın dudaklarından bir hıçkırık kaçtı.
- Çok özür dilerim, diye fısıldadı yeniden.
- Sana küs kalamam Sena, bunu biliyorsun. Sadece kırgınım. Böyle bir şeyi benden saklamamalıydın.
- Biliyorum, çok üzgünüm. Bir daha asla olmayacak, söz veriyorum.
- Sanırım bir şansı daha hakediyorsun, deyip kollarımı çektim. Gülümsediğimde kahkaha atmaya başladı.
- Neye gülüyorsun? dedim bende gülmeye başlarken.
- Bi... Bilmiyorum, dedi kahkahalarının arasından.

   Karnımız ağrıyana kadar sebepsizce gülmeye devam ettik.

OYUN (TAMAMLANDI)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz