BÖLÜM 26

1.6K 139 14
                                    


   Ulaş'ın anlattıklarına dikkatimi vermeye başlamıştım ki Efe'yi görmemle tekrar bozuldu. Göz göze geldiğimizde uzun bir süre ikimizde gözlerimizi kaçırmadık. Bir yandan da Ulaş'ı onaylarcasına sesler çıkarıyordum.

   Efe başını çevirdiğinde tekrar Ulaş'a dönmüştüm.

- Sınıfa gidelim mi?
- Gidelim, dedim ve yürümeye başladık.

***

    Çıkış zilini duyduğumda hızla toparlandım. Hava her ne kadar kapalı ve soğuk olsa da yürümeye karar verdim. Harun Amca'ya servise binmeyeceğimi söyledim ve yürümeye başladım. Beynim düşüncelerle doluydu. Ani bir ürpermeyle sanki ısınabilirmişim gibi ellerimi kendime doladım. Böyle yürüyemeyeceğimi düşündüğüm için ellerimi tekrar cebime soktum.

     Her şey berbat haldeydi.Sınavım berbat geçmişti. Ve bu sefer Ulaş yardım edememişti.

    Kızlarla bütün gün konuşmamıştım. Onlar da birbirleriyle konuşmuyordu zaten. Ayla gününü kitap okuyarak, Sena sınıftan birkaç kızla takılarak, Pelin de uyuyarak geçirmişti. Ben ise Ulaş'la birlikteydim.

     Sürekli gülüyor olmama rağmen mutlu değildim. Palyaçoyu gördüğümden beri mutluluğum yok olmuştu.

- Ne zaman bitecek? dedim sesli bir şekilde. Etrafta pek fazla kişinin olmaması işime gelmişti. Kendi kendime konuşmaya devam ettim.
- Artık bitsin istiyorum. Biz ona ne yaptık? Neden bize bunları yaşatıyor? Sevgilimle ayrılmama sebep oldu, arkadaşlarımla aramı bozdu ve beni kötü şeyler yapmaya zorladı. Neden!? Neden bitmiyor ki?

      İçimi boşalttığımda etrafıma bakındım ve kimsenin duymadığından emin olarak yürümeye devam ettim. Yurt ve okul arası yürüme mesafesiyle yarım saati buluyordu. Ve daha yarı yola gelemeden fazlasıyla üşümüştüm. Yürümek için bu günü seçmem aptallıktı. Adımlarımı hızlandırarak yürümeye devam ettim.
     Yurda girdiğimde odamıza büyük bir sessizliğin hakim olduğunu gördüm. Herkes kendi halinde takılırken tuvalete girdim. Çok üşümüştüm. Aynada kendime baktığımda yanaklarım ve burnumun kızardığını gördüm. Yüzümü sıcak suyla yıkadıktan sonra tuvaletten çıktım. Formamı çıkarıp üzerime rahat bir şeyler giydim. Odanın sessizliğinden rahatsızdım ve dayanamayıp konuşmaya başladığımda herkesin gözleri bana çevrildi.

- Palyaçonun aramızı bozmasına izin veremeyiz kızlar. Onun istediği bu, birbirimizle konuşmamamız. Biliyorum merak ediyorsunuz, bende ediyorum. Ama kimi seçtiğimizi asla söylemeyeceğiz. Sormak da yok. Bir seçim yapmak zorundaydık değil mi?Hem iyi yanından bakarsak kalıcı bir hasar da olmadı, dedim gülümsemeye çalışarak.

- Senin dışında,dedi Pelin üzüntüyle.
- Karnın acıyor mu? dedi Ayla yanıma yaklaşıp.
- Acımıyor, deyip geçiştirdim.
- Bilerek yaptın değil mi? Başını sudan bilerek çıkardın, diyen Sena'ya baktım. Yüzünde garip bir ifade vardı.
- Size bunu borçluydum. Hepsi benim yüzümden oluyor.
- Hayır Melisa, böyle söyleme artık, dedi Ayla ve bana sarıldı.
-Beni neden kimse söylemedi peki? dedi Sena.
- Sen bizim küçük kardeşimiz gibisin. Seni koruyoruz, dedi Ayla gülerek. Gerçekten de öyleydi.

    Biraz ders çalıştıktan sonra akşam yemeği için yemekhaneye gittik. Pek iştahım yoktu. Bu yüzden pek bir şey yiyemedim ve benimkileri Ayla yedi.

    Yemekten sonra film izlemeye karar verdik.
- Ne izleyelim?
- Ulaş bir film önermişti kızlar. Zindan Adası. İzleyelim mi? dedim Pelin'e cevap olarak. Kızlar filmin konusunu okuduktan sonra izlemeye karar verdiler ve izlemeye başladık.

    Filmin sonunda Ulaş'a filmi çok sevdiğime dair bir mesaj gönderdim. Zevklerimiz çok benzerdi. Mesajıma cevap verdiğinde biraz sohbet ettik. Dün gece uyuyamadığım için gözlerim ağrıyordu. Ulaş'a iyi geceler yazıp yatağıma girdim.

***

    Sabah uyandığımda yatağımın yanına bırakılmış bir not buldum. Beni çağırıyordu.
- Yeter artık! Ben senin kuklan değilim, dedim sinirle. Ondan kurtulmak istiyordum artık. Kağıdı buruştururken kararımı vermiştim. Onu öldürecektim. Sonucu ne olursa olsun.

    Kahvaltı etmeye gelenler sayesinde yemekhane kalabalıktı. Bundan faydalanıp aşçımıza görünmeden bıçaklardan birini cebime koydum. Bir şey yemeden odama döndüm.    

   Kot pantolonumu giydim ve  yemekhaneden aşırdığım bıçağı arka cebime dikkatlice koydum. Üzerime uzun, bol bir tişört giydim. Korkudan ellerim titriyordu. Göz ucuyla kızlara baktım. Hala uyuyorlardı. Bunu onlar için yapacaktım, bizim için yapacaktım.

    Hızlı adımlarla çamaşırhaneye gittiğimde palyaço beni bekliyordu. Yanına yaklaştım ve boş anını yakalamak için beklemeye başladım.

   Palyaço her zamanki gıcık tavırlarıyla benden istediği şeyleri sıralıyordu. İtiraz etmeden onu dinledim. Bugün her şey bitecekti.

   Kulağıma adım sesleri gelmeye başladığında palyaço konuşmayı kesti. Seslere kulak verdiğini anlamıştım. Bundan faydalanıp çevik bir hareketle bıçağı cebimden çıkardım. Saniyeler içinde bıçağı palyaçonun karnına sapladım. Yüzünü acıyla buruşturdu ve kanlar içinde yere yığıldı. El yordamıyla bıçağı bulup çıkarmaya çalışırken yaptığım şeyin şokuyla birkaç adım geriledim.

- Seni aptal! Ne yaptığını sanıyorsun!Bu yaptığını sana ödeteceğim!

    Yanına gidip dizlerimin üzerine çökerek üzerine eğildim. Bıçağı sertçe çıkardığımda acıyla inledi.

- Asıl ben yaptıklarını sana ödeteceğim! dedim nefretle ve bıçağı karnının farklı bir bölgesine sapladım.

    Palyaçonun her yeri kan içinde kalmıştı. Ayağa kalkıp başucunda dikildim ve konuştum.

- Oyun bitti.

 

OYUN (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now