BÖLÜM 24

1.6K 147 20
                                    

- Kızlar! Uyanın, telefonum bozulmuş, alarm çalmadı, dedi Ayla ve gözlerimi aniden açtım. Aceleyle giyinmeye çalışıyordu.
- Dersin başlamasına yirmi beş dakika var!

    Bende vakit kaybetmeden kalktım ve tuvalete girdim. Saniyeler içinde kapım yumruklanmaya başladı.
- Hadi Melisa, biz de gireceğiz, diyordu Sena.

    Hızlı bir şekilde işlerimi hallettikten sonra tuvaletten çıkıp üzerimi değiştirdim. Ben tuvaletteyken kızlar da giyinmişlerdi. Çantama masadaki birkaç defteri tıkıştırdım. Servisi çoktan kaçırdığımız için Ayla taksi çağırmıştı. Telaşla taksiye bindiğimizde bileğimdeki lastik tokayı alıp saçımı bağlamaya çalıştım. Taksinin aynasına bakarak yapmak zor oluyordu. Yine de bağlamayı becerebilmiştim. Koşarak okula girdik ve sınıfın kapısını çaldık. Hocanın "Gir!" dediğini duyduğumuzda Ayla önde olmak üzere içeri girdik. Ayla saygıyla hocadan özür dilediğinde hepimiz yerimize geçtik. Nefesimi düzenlemeye çalışırken Ulaş'ın gülerek bana baktığını gördüm. " Ne var?" dercesine başımı salladığımda saçımı gösterdi. El yordamıyla saçımdaki sorunu buldum. Koca bir şişkinlik vardı. Saçımı çözdüm ve salmaya karar verdim. En azından bu derslik.

     Öğle arasında kantine giderken Ulaş'ın yerinden kalkmaması dikkatimi çekmişti.
- Yemeğe gelmiyor musun?
- Yok ya aç değilim, siz gidin.

    Başımı salladım ve koşarak kızlara yetiştim.

Ulaş'ın ağzından,

    Melisa'da bir gariplik vardı. Kitabın içinde bulduğum o not, bana birden samimi davranması ve en önemlisi Efe'ye beni sevdiğini söylemesi. Bir terslik vardı. Efe'nin de dediği gibi önceden yüzüme bakmayan Melisa, birden en yakınlarımdan oluvermişti.

    Aklımdan geçen düşünceyle her ne kadar kendime kızsam da yapmaktan vazgeçmedim ve belki bir şeyler bulurum düşüncesiyle Melisa'nın çantasını kurcalamaya başladım. Öğle arasındaydık ve sınıf boştu. Bunu yapmanın en uygun zamanıydı.

    Kitaplarını boşalttım ve içlerini aramaya başladım. Dakikalarca aradım ama hiçbir şey yoktu. Sıkıntıyla kitapları topladım. Çantasının içine koyacakken büyük gözdeki bir kağıt dikkatimi çekti. Kitapları bırakıp kağıdı elime aldım.

  Aklından neler geçtiğini biliyorum. Benden kurtulamazsın!
   23.40'ta gel.

    İşte bunu Pelin'in yazmış olması mümkün değildi. Notu alıp cebime koydum ve çantasını toparladım. Bir şeyler dönüyordu ve ben bunu bulacaktım.

***
      Yemeğimizi yedikten sonra Ulaş'ı sınıfta yalnız bir şekilde otururken bulduk. Beni görünce ayağa kalktı ve
- Konuşabilir miyiz? dedi. Pelin kolumu dürterken ona kızgın bir bakış fırlattım ve Ulaş'a dönerek başımı salladım.

     Bahçeye çıkıp banklardan birine oturduk.
- Sana bir şey sormak istiyorum. dedi hiç beklemeden.
- Sor bakalım.
- Hani biz şuan çok yakınız, bu durumdan şikayetçi olduğumdan da değil ama merak ediyorum. Neden bir anda bu kadar samimileştik? Önceden bana katlanamıyordun.

    Biraz duraksadım ve zaman kazanmak için sorusunu tekrarladım.
- Çünkü... Seni yanlış tanıdığımı farkettim. Önceden sana karşı biraz ön yargılı yaklaşıyordum sanırım.

    Söylediklerim kısmen doğruydu. Tamam, belki kazadan dolayı suçluluk duyduğum için yakınlaşmıştım ona ama sonradan gerçekten iyi biri olduğunu anlamıştım. Ve şuan, gerçekten sevdiğim biri haline dönüşmüştü.

- Ne zaman farkettin ki?
- Kaza yaptığını duyunca ziyarete gelmiştim seni. Orada öylece yatıyordun. Yüzün solgundu belki ama çok masum gelmiştin gözüme. Uyandığında da peşini bırakmadım, dedim gülerek. O da gülmeye başladı. Biraz dolaşmaya karar verip okulun etrafında birkaç tur attık. Daha sonra zil çaldığı için sınıfa döndük.

    Okul çıkışında yorgun bir şekilde yurda döndük. Masanın dağınıklığını görüp toplama kararı aldım. Aniden aklıma gelen şeyle kızlara seslendim.
- Kızlar, buraya palyaçonun notunu koymuştum geçen gün. Siz mi aldınız?
- Hayır, dediklerinde düzenlediğim masayı notu aramak için tekrar dağıttım. Bulamadığımda " belki kazara çantama koymuşumdur" diye düşünerek çantama baktım ama yoktu.
- Herhalde çöpe attığımı unuttum, diyerek omzumu silktim ve masayı tekrar topladım.

    İki gündür palyaçoyu görmemenin verdiği rahatlıkla yatağıma yayıldım ve Ulaş'tan aldığım kitabı okumaya başladım.

   Bu kitapta kız ya da erkek olduğu ve hatta çocuk olup olmadığı anlaşılmayan bir suçlu vardı. Bende ilk zamanlar palyaçonun kız mı erkek mi olduğunu anlayamamıştım. Ama şuan erkek olduğuna emindim. Kolumu sıktığı zamanlarda emin olmuştum. Ancak bir erkek o kadar güçlü olabilirdi.

   Uykunun bedenimi ele geçirmesiyle kitabı bıraktım ve gözlerimi kapattım.

***

    Gece boyu Efe ile ilgili rüyalar gördüğüm için depresif bir güne merhaba dedim. Rüyamda eski günlerdeki gibi birlikteydik ve mutluyduk. Rüya bana ne kaybettiğimi tekrar hatırlatmıştı. İçimden palyaçoya saydırırken kalkıp okul için hazırlandım.

    Günü okulda somurtarak ve Efe'yi görmeye çalışarak geçirdikten sonra Pelin ve Sena'nın ısrarlarıyla "rahatlamak" için alışveriş yapmaya karar verdik. Saatlerce gezip kıyafet denedikten sonra moralim biraz düzelmeye başlamıştı. Tabiki bunda kızların tesellisinin de payı büyüktü. "Palyaçodan kurtulduğunda tekrar birlikte olacaksınız." demişti kızlar. Bende içimden bu cümleyi tekrarlayıp durdum.

    Yemeği dışarda yemeğe karar verdikten sonra bir lokantaya girdik. Kızlar siparişlarini söylerken bende menüye bakıyordum.
- İskender, deyip menüyü kapattım.

     Yaklaşık on dakika yemeğimizin gelmesini bekledikten sonra nihayet midemize birkaç lokma sokabilmiştik. Yanımda Pelin varken yaptığım alışverişler beni çok yoruyordu. Çünkü alışveriş konusunda fazla takıntılıydı. Yine de yanımda oldukları için mutluydum.

OYUN (TAMAMLANDI)Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ