10.Bölüm ~Baştan alıyoruz~

22.5K 674 21
                                    

Gözüme çarpan güneşin ışıklarıyla yattığım yerde kıpırdandım. Kasıklarımda ki bu ağrıda neyin nesiydi böyle? Gözlerimi yavaşça aralayıp nerede olduğuma baktım.

Kimin olduğunu bilmediğim bir odada!

Yatakta!

İç çamaşırlarım dâhil her şeyim odanın içinde bir yerlere dağılmış vaziyette!

Ve en önemlisi ise;

Bir ayıyla sarmaş dolaş uyuyordum!

Dün geceden kalan görüntüler yavaş yavaş gözümün önüne gelmeye başladığın da yanımda ki ayıya biraz daha sarıldım.

Kerem’in arabasındayız. İkimizde susuyoruz. Sonra bir dağ evine geliyoruz. Beni yatak odasına götürüyor sapık! Kavga ediyoruz.

Buraya kadar her şey tamam. Peki ya biz nasıl bu hale geldik?

Ah! Kafayı yiyecektim. Ne yapmıştık biz Allah aşkına? Bir an gözümün önüne gelen görüntüyle donup kaldım. Biz dün gece birlikte olmuştuk! Birazcık şarap içmiştim ama sarhoş olacak kadar değil. Yani her şey istediğimiz için olmuştu. Ne yani bekâretimi bu öküze mi vermiştim?

Kerem’i yavaşça dürtüklemeye başladım.

“Kerem.”  Homurdanıp kollarıyla daha sıkı sardı beni. Yüzünü bu kadar yakından inceleme fırsatı bulmuşken uyandırma işlemini daha sonraya bıraktım. Genel de insanlar uyurken daha masum olular ama benimkisi hala aynı—

Benimkisi derken?

Diyen iç sesime bir küfür mırıldanarak sorusunu görmezden geldim.

Çatık kaşları, hafifçe aralanmış dudakları, nefesime kesecek kadar vücudumu sıkan kolları. Tam bir Kerem Sayer! Pardon öküz Kerem Sayer!

Ama ne olursa olsun bu öküzü seviyordum.  Bir elimi yavaşça kaldırıp saçlarına götürdüm ki Kerem aniden gözlerini açtı. Ne büyük zamanla ama!

“Zeynep ne yapıyorsun?” uykulu gözlerle bana bakıyordu.

Saçlarınla oynamak istemiştim. Demek yerine;

“Saçında bir şey vardı onu alacaktım.” Dedim. Lanet olsun çok zekiyim!

“Ne vardı?” deyip sırıtmaya başladı. O kadar da zeki değilmişim ha?  Düşün düşün ne olabilir? Hah! Buldum!

“Tüy. Yastık tüyü. Evet evet yastık tüyü vardı.” Aynı onun gibi bende sırıtmaya başladım. Kerem’in yüzünde ki sırıtma kahkaha dönerken istemsizce kaşlarımı çattım. Komik olan ne?

“Ah! Tüy he? Yastık tüyü?” Bunda komik olan ne bu kadar? Yüzümde ki sırıtma solup yerini ciddi bir ifadeye alırken ona bakmayı sürdürdüm. Kahkahalarının arasında konuşmaya başladı:

“Dün gece çok vahşiydin bebeğim. Yastık bile dayanamadı sana.”

Kafasını arkaya doğru atıp büyük bir kahkaha daha patlattı. Bütün vücudum kırmızıya dönerken kafamı Kerem’in boyunun girintisine sakladım. Ondan utanıyorum ve ona sığınıyorum. Ne büyük ironi ama!

Dün gece kim bilir neler yaptım çocuğa, kendimi elli yaşında ki tecavüzcü amcalar gibi hissediyorum!

Kerem beni bırakıp yavaşça doğruldu. Ardından ellerimle gizlediğim yüzümü açarak yanağıma bir öpücük kondurdu. Bedenim anında gevşerken kollarımı iki yanıma sarkıtıp kafamı kaldırdım. Yüzünde ufak bir tebessümle beni izliyordu. 

“Her sabah böyle sızlanacaksan işimiz var seninle.” Durdu ve sırıttı. ”Kalk çabuk bir duş al, bu sabahlık kahvaltı benden.”

Bir an dediklerini kavrayamadım.

Her sabah böyle sızlanacaksan.

Ne yani her gece birlikte olup, birlikte uyuyup her sabah birlikte mi kalkacaktık?

Kalk çabuk duş al.

Kerem’in evinde duş alacaktım öyle mi? Hah! Adamla yattın Zeynep diyen iç sesime selamlarımı iletip diğer cümleye geçtim.

Bu sabahlık kahvaltı benden.

Bir de bu kadar şeyin üstüne her sabah kahvaltımı yapacaktık? Pekâlâ. Asıl sorun bu değil. Ben yemek yapmayı bilmem ki!

Yüzümdeki aptal sırıtışla Kerem'e bakmaya devam ettim. Yüzümdeki sırıtış cidden aptalca olmalı ki Kerem ufak bir kahkaha atıp elimden tuttuğu gibi ayağa kaldırdı beni. Ben hala sırıtmaya devam ederken gözlerim bir an karın kaslarına takıldı. Dudaklarımı dişlerken yaptığım şeyden utanıp kafamı kaldırdım. Kerem'e baktığım da gözleri göğüslerimdeydi. Allahım!

Çıplaktık! İkimizde!

Bir hışımla kendimi yatağa atıp çarşafı aldım. Çarşafı bedenime saracaktım ki son anda üzerinde bekâretimin kanı olduğunu fark edip yüzümü buruşturdum. Elimde ki çarşafı yere fırlatıp Keremê baktım. Gülerek beni izlemeye devam ediyordu. Ah!

Belki de şu durumda en salakça şeyi yapıp Kerem’in boynuna atladım.  Kerem bir an afallasa da kendinii toplayıp kollarını belime sardı.

“Beni küvete kadar götür ve sakın bakma. Hatta gözlerini kapat. Evet evet gözlerini kapat.”

“Zeynep manyak mısın?”

“Dediğimi yap hadi.”

“Gözlerim kapalı seni banyoya nasıl götüreceğim hayatım?” Hayatım mı? Boynuna biraz daha sıkı sarılıp kokusunu içime çektim. Ama kanmayacaktım bilerek yapıyor öküz!

“Kapat ben sana yolu tarif edeceğim hadi.”

Gözlerini kapatıp:

“Tam bir baş belasısın.” Diye homurdandı ve bedenimi kucağına aldı.

“Dümdüz git.”

“Şimdi sağa dön.”

“Sağa Kerem.”

“Bu yaptıklarının acısını çıkaracağım senden.” Diye tısladı. Ah! Çok korktum.

Lanet olsun korktum!

“Çok konuşma, şimdi sola sonra dümdüz git.”

“Tamam, bak şimdi yavaşça beni küvete bırak ve sakın gözlerini açma.” Bir anda durup gözlerini açtı.

“Ya biz dün gece seviştik farkında mısın?” Evet, farkındayım ahmak, ama utanıyorum.

“Dediklerini neden yapıyorum ki? Seni tüm çıplaklığınla gördüm.” Gözleri tekrar göğüslerime kayınca bu sefer yanaklarım kızarmadı. Aslında haklıydı beni bu halimle görmüştü. Dün gece bir kere olsun utanmadım şimdi mi utanıyordum cidden?

Ve ah! Onu deli gibi istiyordum.

“Baksana.” Bakışlarını göğüslerimden kaldırıp soru soran gözlerle yüzüme baktı. Yavaşça dudaklarına doğru eğilirken Zeynep Yılmaz’dan beklenmeyecek bir şey yapıp dudaklarına doğru fısıldadım:

“Dün geceden..” derin bir nefes aldım. “Pek bir şey anlamadım zaten kısa sürdü değil mi” diye sordum.  İşte şimdi yanaklarımın kızardığına bahse girerim.

Dudaklarımı öpmeden hemen önce fısıldadı:

“O zaman baştan alıyoruz bebeğim

 ------------

Sevgili okuyucularım sizlerden istediğim ufak bir şey var.

Hikayenin gidişatını nasıl buluyorsunuz?

Olmasını istediğiniz bir sahne var mı?

Yeni kapağı nasıl buldunuz?

Eğer bu sorularımı yanıtlarsanız çok çok sevinirim.

Son olarakta Soma'da ölenler için lütfen herkes birer Fatiha okusun. Başımız sağolsun. #Soma

Yeşil Peri (Peri Serisi 1) ASKIDADonde viven las historias. Descúbrelo ahora