45. Bölüm

6.5K 297 31
                                    

Omzumda hissettiğim sarsıntıyla gözlerimi açmaya çalıştım. Şu birkaç günde o kadar yorulmuştum ki, en son ne zaman bu kadar uzun ve deliksiz uyku çektim hatırlamıyordum.

Göz kapaklarım kendiliğinden açılırken görüş alınıma çaresiz bir şekilde bana bakan Tuna girdi. Yerimde yavaşça doğruldum, Kerem'in kolu kucağıma düşerken onu uyandırmamak için sessizce konuşmaya başladım.

"Ne oldu?"

"Şey.. ben bebeklere bakayım dedim ama ağlıyorlar sürekli, yani ne yapacağımı bilemedim.. Korktum birde bir şey olmuş olmasın."

Aralarda kesik kesik konulurken cidden çaresiz görünüyordu, onun bu haline gülmek isterdim ama şuan ki durumumuz bunun için garip kaçardı.

Yavaşça yataktan kalkıp Peri'nin odasına gittim. Daha bizim odanın başından ağlama sesleri geliyordu, içeriye girdiğim zaman ilk önce Peri'yi aldım kucağıma, beni görünce ağlaması durdu ve yüzümü incelemeye başladı.

Pamir'e baktığım zaman onunda susup beni incelediğini fark ettim. Bunların derdi neydi böyle?

Peri'nin yanaklarını öperken sessizce ne yaptığıma bakıyordu, küçücük yüzünde bir tane damla yoktu onu da geçtim ağladığına dair hiçbir iz yoktu.

Niye mızmızlandı ki bunlar?

Peri'yi Pamir'in yanına yatırıp Pamir'i alacakken ikisi birden ağlamaya başladı. Şok içinde beşikte çırpınan ikiliye bakarken kıkırdaman edemedim.

"Dertleri ne?" diye sordu Tuna benimle aynı şaşkınlıkta.

"Birbirlerini istemiyorlar." Diyerek güldüm. Peri'yi tekrar kucağıma aldım. ikisi de anında susarken ne yapacağımı kestiremiyordum.

"Sen şimdi oğlunu alıyorsun ve mutfağa gidiyorsun, onun içinde dolapta süt hazırlamıştım onu ısıtıp içir beden Peri'yi emzireyim." Dedim. Tuna bana öyle bir bakış attı ki kaşlarımı çatmadan edemedim.

"Ne?"

"Ben yapamam." Dedi çaresizce.

"Neyi yapamazsın Tuna? O senin oğlun. Buna mecbursun." Dedim sinirle. Yapamam ne demek ya? Ne olursa olsun onun oğluydu Pamir.

"N-nasıl yapacağım?" diye sordu yine çaresizlik kokan sesiyle.

Yapacaklarını ona sakince anlattım. Ne kadarını anladı bilmiyorum ama kafasını sallayıp Pamir'i kucağına aldı. Bende Peri ile beraber yatak odasını gittim.

Yatağa oturup bebeğimi kucağıma iyice yerleştirip emzirmeye başladım.

"Benim miniğim acıkmış mı?" gözlerini kapatıp büyük gücüyle sütümü emiyordu bu haliyle o kadar tatlıydı ki, onun hala benim minik bebeğim olduğuna inanamıyordum.

Çok değil, üç gün önce karnımdaydı şimdi ise kucağımda. Bundan büyük mucize mi vardı?

Miniğimi severken kolumda bir baskı hissettim. Gülümseyerek Kerem'e döndüm, hafifçe yerinde doğrulup bebeğimize baktı.

"Şimdi bu bizim mi?"

"Hı hı bizim." Diyerek kıkırdadım. Kerem derin bir nefes aldı, elini kaldırıp Peri'nin turuncuya çalan saçlarında gezdirdi.

"Neredeyse her gün yüzlerce bebeği dünyaya getiriyorum ama hiçbirisi aynı duyguyu vermiyorum. Yani şuan senin kucağında ya meleğimiz ben hala buna inanamıyorum."

"İnansan iyi olur hayatım. Çünkü bu bebek bizim." Kerem muzipçe gülümseyerek dudaklarıma eğildi, tam bu sırada Peri gözlerini açıp bize baktı kafasını göğüs uçumdan çekip ağlamaya başlamasıyla ufak çaplı bir şok geçirdim.

Yeşil Peri (Peri Serisi 1) ASKIDAWhere stories live. Discover now