Ve benimle olduğu sürece de incinmeye mahkumdu.

Dudaklarımı dudaklarına götürdüğümde nefesinin titrediğini hissettim ve az önce düşündüğüm şeylerde ne kadar haklı olduğumu anladım. Öyle ki o haber gerçek olsaydı bile bir şekilde beni affedeceğini biliyordum. Ona yaklaştığımda, sarıldığımda, öptüğümde tüm kalkanlarını indiriyordu çünkü.

Öpmeyi bıraktığımda yüzüne dökülen saçlarını kulağının arkasına gelecek şekilde düzelttim ve gözlerine baktım.

"Neredeydin?"

Sorumla bir an afallar gibi oldu ama hemen kendini toparladı.

"Kalacak bir yer buldum"

Kaçamak cevap verdiği belliydi. Bir şeyler sakladığını ikimiz de biliyorduk.

"Neredeyse bütün otellere ve pansiyonlara baktım. Sana açık açık soruyorum. Neredeydin? Daha doğrusu kiminleydin?"

Gözlerini kaçırır gibi olduğunda "artık önemli değil" diye mırıldandı ama cevabı almadan pes etmeyecektim. Çenesinden tutup hafifçe başını kaldırdım. "Cevap ver"

"Çağrıylaydım" dediğinde öfke beni esir almaya başlamıştı bile. Cevabı biliyordum ama ondan duymak daha da kızdırmıştı beni.

"Sevgilin olmayan bir erkeğin evine giderken aklında gerçekten ne vardı?" dedim ama sesimin buz gibi çıkmasına engel olamamıştım. Anında bakışları değişti ve yeniden ürkekleşti. Bundan nefret ediyordum işte.

"Gidecek yerim yoktu" dedi kısıkça ama tekrar bir şey söylemedim çünkü biraz daha konuşursak gidip Çağrıyla kavga edecektim. Kan beynime sıçramıştı sanki. 

"Bundan sonra birlikte takılmıyoruz. Daha fazla magazin haberlerinde çıkmanı istemiyorum" dedim soğukluğumdan ödün vermeden. İnanamıyormuş gibi bakıyordu ama bunu yapmak zorundaydım. Sinirli olduğum için lafı dolandırmak istemiyordum da. "Çabuk git eşyalarını topla. Bir daha o eve gitmiyorsun"

"Buna neden tek başına karar veriyorsun? Bir köşede ufak bir resmimin çıkması benim için çok da önemli değil Bulut" dediğinde beklediğimden daha soğukkanlıydı. 

"Benim için önemli" dedim gözlerimi ondan ayırmadan. Her hareketini dikkatle izliyordum. Birkaç saniye gözlerime baktı.

"Bana öyle bakma" dediğinde bir an ne dediğini anlamaya çalışır gibi gözlerimi kıstım. Kendini kontrol etmeye çalışırmış gibi nefesini dışarı verdi. Gözleri dolmuştu.

"Herkese baktığın gibi yani. Soğuk. Buz gibi"

Son cümlesiyle şaşkınlığımı gizleyememiştim. Söylediklerime bir cevap beklerken farklı bir şeyle geliyordu karşıma. Bambaşka bir şeyle.

Çağrı'da kalmış olmasına o kadar sinirliydim ki ister istemez bu her hareketime yansıyordu. Bakışlarımdaki soğukluk öfkemi bastırıyordu. Ben böyleydim işte. Olmamı istediği duygusal çocuk değildim. Her şeyin farkındaydım.

Cevap vermeyeceğimi anladığında kırgın bir gülümsemeyle yüzüme baktı. 

"Bana böyle yabancı gibi baktığın müddetçe ne yapıp ne yapmayacağıma karar veremezsin" dedi ve inanmıyormuş gibi belli belirsiz güldü. 

"Gidip eşyalarını al. Orada kalmıyorsun. Bu konu tartışmaya açık değil"

"Bir magazin köşesinde haber olmak umurumda değil. Bırak da buna ben karar vereyim" dedi konuyu değiştirerek. Çağrı hakkında konuşmaktan kaçınıyordu ve ister istemez daha da sinirleniyordum.

Mum Işığı 1 : İstanbulΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα