Part 46 - Fedakarlık

63.6K 3.2K 119
                                    

Bulut

Müdürün kapısında beklerken Batuhan'ın söyledikleri bir bir kafamda yankılanıyordu.

Kıskançlık gözümü öyle kör etmişti ki ne yaptığımı fark edememiştim. Sonuçlar çok ağırdı. Tüm dikkat Pelin'e toplandığı yetmezmiş gibi bir de suç da üzerine kalmıştı. Bursunu kesmeleri işten bile değildi. Her şeyin sebebi bendim. Ben ve benim düşüncesizliğim.

Sahiplenmekten mutlu olduğum tek insanı korumaya çalışırken daha da dibe batırmıştım. Çok değil saatler önce 'sana güvenmek istiyorum' deyişini hatırladım. Hırsla koltuğa attığım tekme dikkatleri üzerime çekmeme sebep oldu.

"Abi sakin bak yine başlama" dedi Mete gergin bir sesle. Hala Audrick'e takık olduğumu sanıyordu belli ki. Oysa ben tam anlamıyla bir iç hesaplaşma yaşıyordum. Bana bakan gözlere cevap vermedim. Batuhan'a baktığımdaysa elleri çenesinde farklı bir noktaya odaklandığını gördüm. Adının söylendiğini duyduğunda hafifçe kafasını kaldırdı ve hepimizin yaptığı gibi sesin geldiği yöne baktı.

Batuhan'a seslenen Pelin'in şu nadir arkadaşlarından biriydi. Hazan mıydı neydi adı. Uğraşsam da ismini hatırlayamayacağımı bildiğimden boşverdim ve kıza odaklandım. Önemli bir şey olmasa bizimle konuşmaya çalışacak bir tip değildi çünkü.

Batuhan'a bir iki adım daha yaklaştıktan sonra bir an sustu. Hemen ardından meraklı bakışları daha fazla bekletmek istememiş olacak ki ağzından baklayı çıkardı.

"Pelin'i bulamıyoruz, nerede olduğunu biliyor musun diye soracaktım." dedi. Yaslandığım duvardan ayrılıp kıza doğru bir iki adım attım.

"Batuhan nereden bilsin ki" dedim ama aslında sormak istediğim soru bu değildi. Sahi, Pelin onlarla değilse neredeydi?

Kız cevabım karşısında biraz şaşırdı ama hemen kendini toparladı.

"Sana sormayı düşünmedim değil ama lütfedip cevap verir misin bilemedim. Malum sen öyle herkesle konuşmazsın ya hani." dediğinde bu kez şaşırma sırası bana gelmişti. Sessiz sakin bir tipe benziyordu, böyle bir çıkışı beklemiyordum. Normal şartlarda olsa olay olurdu bu davranışı ama içinde bulunduğumuz durum beterin de beteriydi. Yine de diğerlerinin bakışlarını kıza dikmesine engel olmadı bu.

"Bak Hazan, tartışmanın sırası değil. Gerçekten bilmiyor musun nerede olduğunu? Aramayı denedin mi?"

Söylediklerim onu sakinleştireceğine daha da sinirlendirdi.

"Birincisi Hazan değil Hazal. İkincisi beden hocası aldı götürdü müdürün odasına ama peşinden geldiğimizde çoktan çıkmıştı odadan. Kimse de görmemiş. Aramayı da denedim ama telefonunu soyunma odasında bırakmış, ulaşamıyoruz."

Cümlesini bitirdiğini sandım. Tam ağzımı açacaktım ki "tamam kimse bilmediğine göre burada vakit kaybetmesem iyi olur" dedi ve koşar adım merdivenlere yöneldi. Demek ki müdür önceden konuşmuştu onunla. Kim bilir neler olmuştu. Birazdan öğrenecektim.

"İlginç olaylar günü ilan ediyorum bugünü" diyen Atakan arkasına yaslandı. Mete de hafifçe güldü ama hemen kendini topladı. Umurumda değildi açıkçası, şu an daha önemli şeyler vardı.

Ortalık kaynıyordu resmen. Azıcık sürede işittiğim kadarıyla herkes olanları konuşuyordu ve bu da durumu daha ciddi bir hale getiriyordu. Dişlerimi sıkarak derin bir nefes aldım ve bizi içeri çağıran beden öğretmenine baktım.

O benimdi. Kimsenin onu elimden almasına izin vermeyecektim.

Batuhan

İçeri girdiğimizde müdür koltuğundan doğruldu ve gergin bir şekilde ellerini masada birleştirdi. Nasıl davranması gerektiğine bir türlü karar veremiyor gibiydi. Arda, Atakan ve Mete'nin anne babaları hatırı sayılır insanlardı. Bulutla birlikte temsil ettiğim Semin Tekin'den hiç bahsetmiyordum bile. Tüm bu sebeplerden dolayı sert davranmakta kararsız kalmıştı belli ki.

Mum Işığı 1 : İstanbulWhere stories live. Discover now