Part 49 - Soru işaretleri

72.2K 3K 139
                                    

Gözlerimi açtığımda hafifçe yerimde kıpırdandım. Bütün gece hareket etmediğimden vücudum biraz uyuşmuştu. Uyandırmamaya çalışarak hareketlendiğimde bana baktığını gördüm.

"Ne zamandır uyanıksın?" dedim yanağımı göğsüne yaslayıp yüzüne baktığımda. Tek eliyle saçımı düzeltip gülümsedi.

" Sanane"

Dün gece kafama attığı yastığı unutmamıştım. Ne kadar yakın olursak olalım hep bir ukalalık kalacaktı, doğuştandı sanırım bu. İtiraf etmek gerekirse ondaki bu özgüveni kıskanmıyor değildim.

Kolumun altındaki yastığı alıp yüzüne bastırdığımda bu kez başardım diye düşündüm. En azından vazo falan devirmemiştim.

Tabi hesaba katmadığım şeyler de vardı. Kendisi biraz fazla güçlüydü. Boşta kalan koluyla belimden kavradığında inatla yastığı daha fazla bastırdım. Resmen birbirimize şiddet uyguluyorduk.

Koltuktan kaydığında onunda birlikte ben de düştüm. Düşerken de yastıktan kurtulmuştu.

"Bak sen" dedi dudağında hafif bir tebessümle. "Kin beslediğini bilmiyordum."

"Hem de nasıl" dedim çaktırmadan yastığı almaya çalışarak ama anında fark etti ve elimi yakaladı.

"Bu nasıl bir ilişki ya" diye gözlerimi devirdiğimde devam etmeme fırsat vermeden dudağıma bir öpücük kondurdu.

"Niye memnun değil misin" dediğinde gülmemek için kendini tuttuğunu fark ettim ama cevap vermedim.

"Öperek uyandıracağına yastıkla boğduğundan bahsediyorsan.." diye eklediğinde elimi kurtarıp hafifçe ağzına vurdum. Tekrar elimi yakaladığında kibarca öptü.

"Hadi hazırlan, okula gidiyoruz. Yurda uğrayıp eşyalarını alırız" dediğinde öyle kalakaldım. Ciddi ciddi okula gitmeyecektim heralde. Tüm o işittiğim aşağılanmalardan sonra gitmek yüzsüzlük olurdu. Rahatsız edici bakışlardan bahsetmiyordum bile.

"Okula gitmek istemiyorum" dedim hafifçe yerimde doğrularak. Bir yandan da tepkisini merak ediyordum.

"Pelin sen de biliyorsun ki şimdi kaçarsan sana söylenen her şeyi kabul etmiş olacaksın. Yapma"

Sesindeki ciddiyet ürperticiydi. Evet, belki kaçıyordum. Ama emin olduğum bir şey varsa o da okula dair hiçbir şey görmek istemediğimdi.

"Korkuyor musun?" dediğinde belime sarıldı hafifçe. Korkuyordum, evet. Ama o bana böyle sarılınca hepsi uçup gidiyordu işte. Bir an bunu söylemek istesem de kendime engel oldum.

"Neden ısrar ediyorsun?" dedim kollarından kurtulmaya çalışarak. Önünü alamadığım gerginlik yüzünden sesim biraz sinirli çıkmıştı.

"Geliyorsun" dediğinde sesindeki ciddiyet ve kararlılıkla dövmüştü resmen beni.

"Kararlarına saygı duyduğumu biliyorsun ama bu kez değil."

O kadar kesin konuşuyordu ki aklımdaki her şey tuzla buz olmuştu. Yine de sebebini bilmediğim bir şekilde o yanımdayken her şey yolunda olacak gibiydi.

Hiçbir şeyin garantisi yoktu tabii.

***

Bulut arabayı park ederken tedirginlik katsayım giderek artıyordu. Ciddi ciddi dönüp dolaşıp yine okula gelmiştim. Tüm olanlara rağmen. Tüm işittiğim aşağılamalara rağmen. Olaylardan kaçmamın söylenenleri kabul etmek olduğunu söylüyordu, haklıydı. Ama anlamadığı şey insanların karşısına dikilecek özgüvene sahip olmadığımdı. Ya da daha doğru bir ifadeyle anlamazlıktan geldiği.

Mum Işığı 1 : İstanbulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin