Part 13

94.9K 4.7K 225
                                    

Bölüm parçasını ekledim ve resmen sözleri tam oturdu. iyi okumalar ! 

Beni arabanın önün koltuğuna yavaşça bıraktığında kendimi fazlasıyla bitkin hissediyordum. Bu yaşıma gelmiştim ama hala bazı korkularımı aşamamıştım, aşana kadar hepsiyle yüzleşmek zorundaydım. Bugün olduğu gibi.

Yanıma oturup arabayı çalıştırdığında gölde boğulduğum o günü hatırladım. Daha beş yaşındaydım ve ciğerlerime su dolarken çaresizce yardım beklemiştim. Sonrasını hatırlamıyordum. Anlatılanlara göre komşunun oğlu Nazmi beni çıkardığında kalbim durmuş, zar zor hayata döndürmüşler.

Titreyerek gözlerimi kırpıştırdığımda çoktan hareket halindeydik. Bir müddet yol kenarındaki lambaları izledim, sonra yavaş yavaş tekrar kapandı gözlerim. Arabanın sesi hafifçe kulaklarımda çınlarken o da yavaşça yitip gitti.

Gözlerimi tekrar açtığımda kendimi gördüm. Küçük ellerim suyun üstünde yardım için çırpınırken ciğerlerim suyu adeta soğuruyordu. Yardım etmek istedim ama hareket edemedim, sadece hayalden ibarettim. Küçük bedenim suya gömülürken ciğerlerim daraldı. Ben de onunla birlikte karanlığa gömülüyordum.

Çaresizce kaderime razı olmuşken biri elimi tuttu. Havasızlık ciğerlerimi parçalarken gözlerimi açtım ve gördüğüm tek şey onun donuk mavi gözleriydi.

“Pelin, iyi misin? Kendine gel” dediğinde daha önce hiç görmediğim bir ifadesi vardı. İki eliyle yüzümü kavramış bana bakıyordu. Bulanık bakışlarımın arasından ilk kez ne hissettiğini net bir şekilde anladım.

Korkuyordu.

Öksürerek doğrulmaya çalıştığımda görüşüm biraz olsun netleşti. Üzerimdekiler hala ıslaktı ve yatakta yatıyordum.

Kendime gelmeye başladığımı fark ettiğinde ellerini yüzümden çekti ve endişeli gözlerle bana baktı.

“Nerdeyim ben?” dediğimde sesim güçlükle çıkıyordu.

Cevap vermeden bana doğru eğildi ve yastığı sırtıma destek olacak şekilde yerleştirdi.

“Üstündekileri çıkarman lazım.”

Sözleriyle hafiften kendime geldiğimi hissettim.

“Uzak dur benden” dediğimde kendimi daha iyi hissediyordum.

Birkaç saniye bana baktıktan sonra yüzündeki endişe kayboldu. Yine eski ifadesiz bakışlardı tek gördüğüm.

“İyi ne halin varsa gör” dediğinde yan tarafındaki çekmeceyi açıp bir pijama takımı aldı ve yüzüme fırlattı.

Gerçekten haddini aşmıştı, bana böyle davranamazdı. Kendinde bu hakkı nereden buluyordu acaba? Sinirli bir şekilde söylenerek iyice doğruldum. Kavga etmeye hazırlanıyordum ki çekmeceyi kapatıp kapıya doğru yürüdü.

Tam kapıdan çıkmak üzereyken onun da ıslak olduğunu fark ettim. Aptal kafam. O da havuza düşmüştü.

“Dur” diye seslendiğimde eli kapının kolundaydı. Tereddütle durdu ama arkasını dönmedi.

“Sen de üstünü değiştir. Hasta olacaksın yoksa”

Cümlemi bitirdiğimde yüzünü bana döndü. Bir anlık şaşkınlık dalgasından sonra tekrar yanıma gelip çekmeceyi açtı. Birkaç parça eşya aldıktan sonra aynı ifadesiz gözleriyle bana bakarak çekmeceyi kapattı. Sonra tek kelime etmeden odadan çıktı.

Gittikten ancak birkaç dakika sonra kendimde hareket edecek gücü bulabildim. Elbisemi çıkardığımda titremeye başladığımı fark ettim. Tek ihtiyacım olan şey ılık bir duştu. Başka türlü kendime gelemeyecektim.

Odanın içindeki küçük banyoya girdikten sonra kapıyı kilitledim. Yeterince güvende olduğuma emin olduktan sonra el yordamıyla dolaptan temiz bir havlu bulup kenara hazırladım.

Yaklaşık on beş dakika kadar suyun altında kaldıktan sonra çıkıp havluya sarındım. Aynada kendime baktığımda şüphesiz daha iyi gözüküyordum. Çekmecede saç kurutma makinesi bulduğumda ıslanan sütyenimi ve iç çamaşırımı kurutmaya çalıştım. Yaklaşık on beş dakikalık bir uğraştan sonra giyilecek kadar kurudular ve ben de saçlarımı da kuruladıktan sonra üstüme sarılı havluyla banyonun kapısını hafifçe araladım.

Gözüm pijamaları ararken cam kenarında Bulut’u gördüm. İfadesizce dışarı bakıyordu. Çaresizce bir pijamaya bir de ona baktığımda tepki vermedi. Ah, bu çocuk gerçekten beni çıldırtacaktı. Ne halde olduğumu görmüyor muydu acaba? Hayır, kesin inadına yapıyordu.

Ukala.

Anlayışsız.

Daha fazla böyle bekleyemeyeceğime kanaat getirdiğimde “pijamaları bana verebilir misin acaba?” dedim. Tepki yoktu. Halbuki olabildiğimce sevimli olmaya çalışmıştım soruyu sorarken.

Birkaç saniye sonra cevap gelmeyeceğini anladığımda iş başa düşmüştü.

“Bana bak sakın bu tarafa bakayım deme, gelip şu pijamaları alacağım. Sadece birkaç saniye.”

Yine cevap gelmeyince atağa geçmeye karar verdim. Yavaşça kapıyı açıp dışarı çıktım. Tam yatağın üzerindeki pijamaları alırken gözlerini bana çevirdi.

“Ne yapıyorsun, sana ne dedim ben?!” diye tısladığımda bakmaktan vazgeçmedi. Sinirle yüzüne baktığımdaysa hiç şaşırmadım. Aynı buz mavisi gözler, aynı ifadesiz yüz. Gerçekten laftan anlamıyordu bu çocuk.

Kızgınlığım artarken kafasını tekrar camdan tarafa çevirdi.

“Bugün beni çok korkuttun. O yüzden seni dinlemek zorunda değilim.”

Cümlesini bitirdiğinde fırsattan istifade hızlı adımlarla banyoya döndüm. Kendince beni cezalandırıyordu aptal.

“Ben aşağı iniyorum, gelirsin” dediğinde derin bir nefes aldım.

Aynanın karşısına geçip kuruttuğum iç çamaşırlarımı giydim. Ardından Bulut’un pijamasını üzerime geçirdim.

Bir insan neden bu kadar bol giyerdi ki? Sadece tişörtü dizlerime kadar geliyordu. Pijamanın altını giymeye çalıştığımdaysa kendimi palyaço gibi hissettim. Belimde sabit kalmasını geçtim, on metre bacakları vardı pijamanın. Sonunda giymeye çalışmayı bırakıp sadece üst kısmıyla yetindim.

Kapıyı açtığımda odada kimse yoktu. Az önce söylediği gibi aşağı inmişti muhtemelen.

Derin bir iç çektikten sonra gidip ona bir teşekkür etmem gerektiğine karar verdim. Sadece ufak bir teşekkür. Benim için o kadar zahmet çekmişti ne de olsa. Hem beni havuzda o kurtarmıştı. Gerçi o olmasa düşmezdim ama, neyse.

Kararlı bir şekilde kapıya doğru yürüdüm. Gidip teşekkür edecektim.  Adımlarımı hızlandırırken tek dileğim yeni bir dengesizlikle karşılaşmamaktı.

Çünkü bu kez başa çıkacak gücüm kalmamıştı.

Mum Işığı 1 : İstanbulWhere stories live. Discover now