Part 16

98.8K 4.5K 428
                                    

İşler karışıyor. Multimedia'da Batuhan var. İyi okumalar!

Meraklı bakışlardan sıyrılıp odama girdiğimde daha önce hiç bu kadar çaresiz hissetmediğime karar verdim. Çantamı masanın üzerine bıraktıktan sonra elbisemden kurtuldum. Uğursuz elbise.

Kendimi hoyratça yatağın üstüne attıktan sonra bir süre tavana baktım. İşler içinden çıkılmaz bir hal almıştı. Geçen gece yaşadıklarımı düşündüm ve iç çektim. İlklerin gecesi olmuştu benim için.

İlk kez tanımadığım bir erkekle aynı evde kalmıştım. Yetmiyormuş gibi birlikte uyumuştuk. Cidden kaşınıyordum ben. Kendime kızarak yatakta yan döndüm ve dün gece gözlerimin önünden film karesi gibi geçti.

Gerçekten de birlikte uyumuştuk. Öyle bir etkisi vardı ki üzerimde direnememiştim bile. En komiği de hayatımın en huzurlu uykularından birini uyumuş olmamdı. Daha bir haftadır tanıştığım bir insana nasıl bu kadar güvenmiştim? Yani birlikte uyuyacak kadar. Hem de üzerimdeki saçma şeyle.

Son düşündüğüm şey yanaklarımın kızarmasına neden oldu. Oflayarak yanımdaki yastığa sarıldım.

Sabah tuhaf bir huzurla uyandığımda geceyi birlikte geçirdiğimizi tamamen unutmuştum. Beni saran kollarını fark ettiğimde kafama dank etmişti. Tereddütle kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda hala uyuduğunu fark etmiştim. Onu uyurken izlemek.. garipti. Odaya doğan güneş yüzünü aydınlattığında  sarıya çalan dalgalı saçları dağılmıştı. Dudakları hafifçe aralanmıştı, o da benim gibi rahat bir uyku çekmişti anlaşılan.

Onu izlemeye dalmışken birden kımıldanıp gözlerini açmıştı. O anı düşününce tekrar kızardım. Uykulu mavi gözlerini gözlerime diktiğinde ne olduysa bakışlarımı kaçıramamıştım çünkü. Birkaç dakika birbirimize bakmıştık.

Şimdi düşününce sanki beynim uyuşmuştu. Bakışlarıma komut geçiremiyordum. Ukala “bakışmamız bittiyse kalkalım” dediğinde yerin dibine geçmiştim.

Aaaah! Aptalsın Pelin. Düşünmeden hareket ediyordum gerçekten. Şu saçmalıklara bir son vermem lazımdı, yoksa birileri zarar görecekti.

Batuhan.

Ona nasıl açıklayacaktım olanları? Ne dese haklıydı. O beni uzak tutmak için ne işlere bulaşmıştı, benim yaptığım akıl alır gibi değildi. Belki konuşmazdı bile benimle. Gerçekten bilmiyordum ama onu kaybetmek de istemiyordum.

O kadar rol yapmıştık ama gidip Bulutla birlikte uyumuştum. Her şey boşa gitmişti. Nasıl söyleyecektim bütün bunları ona? Her şey gittikçe zorlaşıyordu sanki.

Bal rengi gözleri beynimi bulandırdığında her zamankinden daha fazla kaçıp gitmek istedim. Burası benim evim değildi. Olmayacaktı da.

Üşengeçliğimi üstümden atmaya çalışarak kalktım yataktan. Dolaptan aldığım ilk kıyafetleri giyindikten sonra aynaya bile doğru düzgün bakmadan çantamı aldım. Cidden keyfim fazlasıyla kaçmıştı.

Koridorda Hazal ile Özge’yi gördüğümde beni beklediklerini anlamak zor değildi. Güçlü gözükmeye çalışarak yanlarına gittiğimde beni hemen fark ettiler. Ne anlatacaktım ki? Yalan söylemek istemiyordum. Bulutla olduğumu söylesem ne yaparlardı acaba?

“Kızım dün gece neler oldu öyle Bulut seni nereye götürdü?” dediğinde başımdan kaynar sular dökülmüş gibi hissettim. İkisi de irileşmiş gözlerle benden cevap beklerken konuşamadığımı hissettim.

“Naa.sı..l yani? Siz nereden biliyorsunuz?”

Şaşkın şaşkın önce birbirlerine sonra da birbirlerine baktılar.

“Herkes biliyor. Birlikte ortadan kaybolduğunuz yetmezmiş gibi sizi havuzun orada görmüşler seni kucağında bir yere götürüyormuş” dedi Özge. Ardından ekledi. “İkiniz de ıslakmışsınız.”

Cümlesini bitirirken tek düşündüğüm şey Batuhan’dı. Muhtemelen yıkılmıştı. Şimdi anlıyordum bütün gece nerede olduğumu merak etmeyip beni aramamasını. Bulutla olduğumu biliyordu. Lanet olsun.

Göğsüme bir ağırlık çökerken kızlar birkaç şey daha söylediler. Çaresizlik vücudumu uyuştururken sadece birkaç cümleyi seçebildim.

“Irmak canına okuyacak.”

“Batuhan erkenden çıkıp gitti.”

Kahretsin. Son cümle canımı fazlasıyla yakmıştı. Gidip onunla konuşmak zorundaydım. Hakkımda kim bilir neler düşünüyordu.

“Benim Batuhanla konuşmam lazım” dedikten sonra cevap beklemeden yanlarından ayrıldım. Ne kadar kötü olduğumu fark etmişlerdi, ikisi de anlayışla karşıladı ve arkamdan gelmedi. Onlara daha sonra açıklama yapacaktım.

Yurdun kapısından çıktığımda tek düşündüğüm Batuhan’dı. Nasıl bu kadar düşüncesiz olabilmiştim ki? Gecesini mahvetmekle kalmamış bir de herkese rezil etmiştim onu.

Batuhan kızı Bulut’a kaptırmış diyordu kesin herkes. OF.

Okula yaklaştığımda telefonumun sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Cebimden çıkardığımda numarayı tanımadığımı fark ettim. Bir an kapatmayı düşündüm, kimseyle konuşacak halim yoktu.

Tereddütle geçen birkaç saniyeden sonra hata olup olmadığını hiçbir zaman bilemeyeceğim o kararı verdim ve telefonu açtım.

“Buyrun?”

Birkaç saniye cevap gelmedi. Sapığın tekiydi muhtemelen. Niye açmıştım ki. Tam kapatmaya karar verdiğimde “Pelin?” dedi.

O sesi nerde olsa tanırdım. Aklıma buz mavisi bakışları geldiğinde olduğum yerde kalakaldım.

“Bulut?”

“Benim”

“Numaramı nereden buldun?”

Gerçekten salaktım. O kadar soru içinden gidip numaramı nerden bulduğunu sormuştum. Asıl sormam gereken neden aradığıydı. Ama şaşkınlık anlarında yaptığım gibi yine saçmalamıştım.

“Ben bulurum” dediğinde iç konuşmalarımı rafa kaldırdım. Haklıydı, cevabı zaten biliyordum.

 Neden aradığını zaten söyleyecekti. Daha fazla rezil olmadan susmayı tercih ettim.

“Erkek arkadaşınla ben konuşurum” dediğinde ellerim titremeye başladı. Hayır, ben konuşmalıydım. İtiraz etmek istedim ama sesim çıkmadı.

“İnan bana onu nasıl sakinleştireceğimi senden iyi biliyorum. Saçma bir şey yapma” dedikten sonra telefonu yüzüme kapattı.

Titreyen ellerimle telefonu kulağımdan çektikten sonra içimden kendime lanet yağdırıyordum. Yüzlerce duygu yüzlerce soruyla birlikte kalbime hücum etmişken her şey ikiye bölünmüştü. Bir yanda Bulut, öbür yanda Batuhan.

Hepsinden önemlisi, ne hissetmem gerekiyordu?

Mum Işığı 1 : İstanbulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin