59 dakika "ihanet" - 21 / gar

68 14 0
                                    

Gara ulaştığında rahat bir nefes aldı Neriman. Huzur dolu. Boğazında tuhaf bir yanma, bacaklarında ise bedenini bulutlara basıyormuş gibi hafifleten acı bir uyuşma hissetti o an. Elini sıkışan göğsüne götürdü sonra, iyi koşmuştu. Fazla yakınına girmeden tren saatlerinin yazdığı panoya baktı hemen. İstanbul'a gidecek ilk tren için 59 dakika vardı. Ardından hızla tuvalete giden merdivenlere indi. Olabildiğince çekidüzen verecekti üzerine. Neredeyse bir hafta olmuştu üzerindekileri giyeli, berbat göründüğünü tahmin edebiliyordu Neriman.

Kapıdan içeriye girer girmez aynada kendisini gördü irkilerek. Günler sonra ilk kez... Yapış yapış saçlar, kulağının arkasında kurumuş bir yara izi, hafif ekşimsi kesik bir koku, yer yer yırtık kirlenmiş kıyafetler... Böylesini Neriman da beklemiyordu. "Bu halde biletle bile almazlar beni trene!" dedi kendi kendine. Sonra içeriye gelecek birilerini beklemeye koyuldu dakikaları sayarak. Halden anlayacak birilerini. Hikayesine inanacak, kendisine güvenecek ve güvenilecek birilerini... Genç bir anneyle kızı geldi çok geçmeden. Neriman hafif bir baş selamı ile gülümsedi. "İyi günler!" dedi söze girmek için yavaşça. "İstanbul'da cenazemiz var, artık evden nasıl çıktıysam, anahtarlarımı, telefonumu, her şeyimi evde bırakmışım... Bir de meydandaki inşaatın kalaslarına takılıp düştüm az önce. Rica etsem yakınlarımı arayıp haber verebilir miyim telefonunuzdan?"

Kısa bir duraksamanın ardından "Buyurun!" dedi kadın, Neriman'ın kendisi cenaze gibi görünen halini sorgulamadan... Neriman vakit kaybetmeden Ferda'yı aradı. Usta bir geçiştirmeyle Şeniz'i istedi telefona. "Şeniz birkaç gündür ofise gelmiyor!" dedi Ferda, "Arayıp haber vereyim istersen?"

"Yok!" dedi Neriman. Ferda'nın iyi niyetle bir hata yapmasını önlemek için açık konuşacaktı bu kez: "İşler biraz karışık! Şeniz ve ailesinin telefonları dinleniyor olabilir!" dedi kelimelerini seçmeden, "Bunun için sakın arama! Ama olur da görürsen, benim İstanbul'a döneceğimi söyle lütfen!"

Ferda'nın bu görüşmeden hiçbir şey anlamadığını iyi biliyordu Neriman ama şimdilik daha açıklayıcı olamazdı. Hele ki aradığı telefonun sahibiyle kızı iki adım gerisinde dikilirken... İçten bir teşekkürle geri verdi kadının telefonunu sonra. "Bana düşmez ama..." dedi kadın sıkılarak, "Yanımda bir iki parça yedek kıyafetim var, değişmek isterseniz uyabilir gibi üzerinize?"

"Sahi mi?" dedi Neriman gözleri ışıldayarak, "Bilet için de yardımlarını istesem çok abartmış olur muyum?" diye düşünüyordu bir yandan içinden, kadın siyah bir eşofman altıyla koyu gri bir tişört çıkardı bu sırada çantasından, "Lütfen!" dedi mahçup bir gülümseme ile "Tekrar başınız sağ olsun!"

Çok farklı bir bakış vardı oysa gözlerinde, "Hikayenize inanmadım ama zorda kalmışsınız belli!" diyordu daha çok. Bir kez daha en lazım olduğu anda işe yaramıştı kadın dayanışması. Anne kızın ardından oyalanmadan kıyafetlerini değiştirdi Neriman. Yüzünü yıkadı, saçlarını düzeltti...

Şimdi yapması gereken önemli bir işi daha vardı Neriman'ın. İstanbul'a gidecek bir adet bilet bulmak. Otuz yedi dakika kalmıştı trene. Güvenlik kameralarının iyi görmediğini tahmin ettiği bir köşeye geçti önce. Sonra çöpte bulduğu bir dergiden renkleri bileti anımsatan bir sayfa kopardı kendine sahte bir bilet hazırlamak için. Yeniden ön bölümdeki oturma alanlarına geldiğinde kalkış için yarım saatten az kalmıştı.

Yolcuların kapıda hazır olması için ilk anons yapıldı on dakika kala. Neriman oralı olmadı. Planını uygulamaya başlamıştı o an. Beş dakika sonra ikinci bir anons daha yapıldı, Neriman yine bekledi içi geçmiş gibi yaparak. Kameraların kayıtta olduğunu tahmin edebiliyordu bu sırada. Bunun için elle tutulur bir nedeni olmalıydı harekete geçmeyişinin. Hoparlörden son anons duyulduğunda ürpermiş gibi bir hareketle ayağa kalktı bu kez. Yorgun ama telaşlı adımlarla kapıya doğru ilerledi sonra. "Üzgünüm!" dedi içinden dakikalar önce gözüne kestirdiği hafif kilolu çocuğa. Kremalı soğuk kahve veya onun gibi bir şey içiyordu çocuk. Neriman adımlarını hızlandırıp kontrol kuyruğunda çocuğun hemen önüne geçti. Önündeki yolcunun içeriye geçmesiyle de küçük bir arbede çıkardı içeceğin kendi üzerine dökülmesini sağlayan. Sonrasında "saygısızlık, dikkatsizlik, baktınız ya biletime, 50 kere kimlik mi sorulur canım" sözleri havada uçmaya başladı şiddetle, dergiden bozma bileti de elindeydi bu sırada. Birkaç kez hışımla görevlilere uzatıp geri çekti Neriman onu da, en son "Yasak edin kardeşim istasyon içinde yiyip içmeyi!" diye bağırıyordu kapıdan geçerken...

59 dakika "ihanet"Where stories live. Discover now