59 dakika "ihanet" - 06 / sabah

94 13 1
                                    

Cahit Şile sapağından henüz dönmüştü ki telefonu çaldı. Emir arıyordu. Cahit hiç bekletmeden yanıtladı telefonu. "Günaydın Cahit Bey!" dedi Emir, "Ayça, Kerem, ben, Feryal, Buğra, hepimiz geldik, hazırız!"

"Bu harika!" diye yanıtladı Cahit, "Ben de birazdan oradayım!"

06.59'da büyük bir patlama sesi duyuldu dışarıdan, Cahit aracından inmek üzereydi bu sırada. Kulaklarını tutup eğildi sadece. Birkaç saniye sonra başını kaldırıp baktığında koca bir toz bulutu gördü karşısında. Havada uçuşan küller, kontrolsüzce büyüyen bir ateş topu...

Etrafta camları kırılmış evler, otomobiller, alarm sesleri...

Toplantı yapacakları bina havaya uçmuştu. Cahit'in bugüne kadar anca aksiyon filmlerinde gördüğü bir sahne. Sarı pis bir duman, insanın ciğerlerini yakan acı bir koku...

Aracının içinde bir süre daha hareketsiz bekledi Cahit, sonra yavaş yavaş civar binaların camlarına çıkıp sokağı izlemeye koyulan insanları gördü. Apartmanlardan birinin kapısı açıldı. Oturduğu yerden yüzünü tam seçemediği bir genç çıktı dışarıya kararsız adımlarla. Bu sırada ambulans sesleri duyulmaya başladı. Olası yaralılar için gelen. Oysa değil yaralı tek bir parça kalmamıştı geriye ekipten.

Anlamadı Cahit, anlayamadı. Kendi halinde bir dedektiflik ekibin bu kadar donanımlı bir düşmanı nasıl olur aklı almadı. Bugüne kadar gözü yaşlı aileler, küfredenler, tehditler savuranlar görmüştü de bütün bir ekibi havaya uçuracak kadar belalı bir hasım görmemişti.

Neriman'ı aradı istemsizce. Kapalıydı telefonu, son 8 saattir olduğu gibi. Vitesi geriye alıp yola çıkarken Şeniz'i aradı bu kez. Polis sirenleri de duyulmaya başlamıştı bir yandan ve itfaiye...

"Şeniz?" diyebildi sadece, boğazını bir yumruk gibi tıkayan tuhaf bir yanma hissederek. "Baba?" dedi Şeniz, "Neyin var?"

Yanıt veremedi Cahit. Giden gençlerin acısından çok, geride kalan ailelerinin yükü binmişti üzerine. Taziye, teselli, sabır... Hepsi boş gelecekti bir süre sonra. Biliyordu Cahit, üç beş kuru söz hiçbir zaman geri getiremeyecekti gidenleri. Bir an gelip hatırlanacaklar ve hiçbir sıcak bakış dolduramayacaktı boşluklarını.

Üstelik hepsi farklı şirketlerde farklı kariyerleri olan gençlerdi onların. Cahit'in ekibi ise gayri resmi bir karma. Bir çeşit dernek ya da etkinlik grubu gibi ama gizli. Nasıl açıklayacaktı ailelerine, evlatları bir hiç uğruna gitmiş görünmeyecek miydi gözlerine? İşte bunu bilemedi Cahit ya da çok iyi bilse de bir türlü koyamadı adını...

"Alo Baba?" dedi Şeniz bir kere daha. "Kapat!" dedi Cahit telaşla, telefonlarının dinlendiğini algılamıştı o sırada.

Dün geceden beri hayatında hiç alışık olmadığı sahnelere tanık olan Şeniz itiraz etmedi. Mutlaka bir açıklaması olacaktı babasının eve dönünce. "Dikkatli ol!" diyebildi sadece, aceleyle.

Aracından inip birkaç yüz metre gerisinde kalan benzin istasyonuna koştu Cahit. "Telefon hattı satıyor musunuz?" dedi kasada duran adama. "Telefon bile satıyoruz!" dedi adam.

Sonra uzun yıllar çevirmediği bir numarayı aradı Cahit telefonun rehberinde. Yeni telefonunun ekranına yazıp "çevir" komutuna bastı. İzmir Eski Emniyet Genel Müdürü Bülent Demirci'ydi aradığı. Zamanında pek çok kez karşı karşıya gelmişler, sonunda iyi birer dost olmuşlardı.

"Bülent?" dedi, telefonuna yanıt verenin gerçekten Bülent Demirci olup olmadığını anlamaya çalışan bir sesle. "Buyurun benim?" dedi karşı taraftaki ses, kendisini arayanın kim olduğunu anlamaya çalışan bir ciddiyetle. "Cahit ben!" dedi Cahit, ardından Bülent Demirci'nin kendisini hızla tanıyabilmesi için soyadını da ekleyerek, "İzmir'den!"

"Oo Cahit'ciğim!" dedi Bülent Demirci, "Ne güzel yıllar sonra sesini duymak! Ben bu zeki telefonları hiç anlamıyorum kusuruma bakma. Bendeki numaran silinmiş!"

"Yok!" dedi Cahit, "Numaramı değiştirdim! Biraz konuşabilir miyiz?" Aradan geçen zamana rağmen samimiyetlerinin devam ettiğini görmek iyi gelmişti Cahit'e. "Bir maruzatım olacaktı!" dedi sonra, her zamanki gibi işini bilen tok bir sesle. "Hayırdır Cahit'ciğim?" diye atıldı Bülent Demirci, "Senin şu işlere geri mi döndün yoksa?" "Hiç bırakmadım ki!" dedi Cahit, yaşadıklarını bir an olsun unutan çocuksu bir gururla. "Yalnız işler biraz karıştı, beni İstanbul Emniyeti'nde kime yönlendirebilirsin?"

"Bekri var bizim!"dedi Bülent Demirci. "Şimdiki Genel Müdür!"     

Uzaktan konuşmalarını dinlemeye çalışan görevliye dönüp "Bana bir taksi çağırabilir misininiz?" dedi sonra Cahit. "Az önce ilerideki köyde büyük bir patlama mı ne olmuş!" dedi genç adam. "Yollar kapatılmış, anons geçiyor!" 

59 dakika "ihanet"Where stories live. Discover now