59 dakika "ihanet" - 07 / iz

96 11 0
                                    

Yolun kenarındaki ormanlık alandan içeriye girdi Cahit. Etrafında konuşmalarını duyacak kimsenin olmadığından emin olduktan sonra telefonuna mavi zarftan çıkan kartı taktı.

Vakit geçmeden çaldı telefon. Tıpkı ilk görüşmelerinde olduğu gibi. "Geç kaldın Cahit!" dedi karşısındanki ses. "Sürprizimi beğenmedin mi?"

Sapıklarla konuşmak kadar konuşmamanın da onları tahrik edeceğini iyi biliyordu Cahit. Sinirlerine hakim olup birkaç kelimeyle idare etti. Telefon kapanmadan öğrenmesi gereken önemli soruları vardı, onları sordu ardından. "Neriman iyi mi?" dedi. "İyi!" dedi karşısındaki ses, alaycı bir tonla "Sensizliğin tadını çıkarıyor! Yalnız elini çabuk tut, süren daralıyor!"

Aynı konuşmayı saatler önce de yapmıştı Cahit. İşin Neriman tarafını kendi çözmesi gerekse de az önce hayatını kaybeden gençler için polisle görüşmeliydi. Toplantılarını makul gösterecek bir neden bulurdu elbet. Olay yerine dizilen polis araçlarından birinin yanına gitti. Kendisini tanıtıp mutlaka Bekri Kahraman ile görüşmesi gerektiğini belirtti. Şansına halden anlayan bir memur çıkmıştı karşısına. Araçlardan birini organize edip Emniyet Genel Müdürlüğü'ne götürmelerini söyledi Cahit'i.

"Hoş geldiniz!" dedi Bekri Kahraman Cahit'e. "Birer kahve söyliyeyim mi?"

Bekri Kahraman'ın misafirperverliği karşısında şaşırmıştı Cahit, "Bülent Bey..." dedi Bekri Kahraman, Cahit'in söze girebilmesi için nazikçe yol göstererek; "Çok sevdiğim bir ağabeyimdir kendisi. Durumunuzu anlattı siz gelmeden. Çocuklardan da bilgim var biraz, nasıl yardımcı olabilirim size?"

"Öncelikle teşekkür ederim!" dedi Cahit, "Size bir parça kendimi tanıtayım..."

İşler kötüye gittiği zaman gizlemek olmazdı. En önemli ilkelerinden birisiydi bu Cahit'in. Kim olduğunu, neler yaptığını, karşısındaki düşmanı, yiten canları eksiksizce anlattı. En azından Bekri Kahraman ve ekibinin ihtiyaç duyacağı kadarını. "Böyle şeyler kalmadı sanıyordum!" dedi Bekri Kahraman sesini kontrol ederek, "Allah aşkına çok kazanıyor musunuz bu işten?"

"Parası değil!" dedi Cahit gülümseyerek, "Heyecanı bizi ayakta tutan!"

"Yalnız..." dedi Bekri Kahraman, "Sizi yolcu etmeden önce bizim çocukların da birkaç soru sorması gerekecek. Umarım kırmazsınız ekibimi?"

"Rica ederim!" dedi Cahit, "Bekliyordum!"

Bildiği her şeyi ifadesini alan gençlere de anlattı Cahit. İdil Pakdeniz'i, o dönem ulaştıkları izleri, İzmir'deki bağlantılarını... Yalnızca Neriman'dan bahsetmedi Cahit. Bekri Kahraman'a da bahsetmemişti. İşin bu kısmını kendisi çözecekti.

Anlattıkları polis için yeterliydi zaten. Artık onların gözünde Cahit, kaybettiği ekibi için yasal sorumluluklarını yerine getirmiş eski bir dedektifti, bir itirafçı... Elindeki işin boyutları kendisini aşınca işi polise devretmiş başarısız bir maceraperest.

Böylelikle şüphe çekmeyecek, Neriman'ın izini rahatça sürecekti...

59 dakika "ihanet"Where stories live. Discover now