Bölüm - 1

10.5K 315 42
                                    

Yazar: Ningyoo

"Hah...
Haah...
Haaa..."

"Tanrım, ben bu işe nasıl bulaştım!"

"Haah... Haah"

"Lanet olsun! Artık koşamayacağım!"

Sehun yağmurun altında, dar sokaklarda, nefes nefes koşarken arkasındaki ayak sesleri ona yaklaşıyordu.

"Pes etmeyeceğim... Son... nefesime kadar ... koşacağım... Pes... Edemem..."

Sehun bir anda onu karanlık bir binaya çeken kolla irkildi. O kadar yorgundu ki ne karşı koyacak gücü, ne de konuşacak nefesi kalmamıştı.

Şaşkınlıkla ne olduğunu anlamaya çalışırken gözleri kocaman açılmıştı. Tam ağzını bağırmak için açacaktı ki o soğuk el ağzını kapattı; diğer el kendi dudakları üzerine gitti ve işaret parmağını o pembe dudaklar üzerine koyup "-shhh" dedi.

Sehun'un ağzından ufak iniltiler çıkarken o el ağzını dahada sıkı tuttu. Acıtmıştı. İkiside dışarıdan gelen sesle oldukları yere çakılmış gibi hareketsiz kaldılar. Nefes alışlarını bile durdurmuşlardı.

"O it uzağa gitmiş olamaz!"

"Lanet olsun! Patron canımıza okuyacak!"

Ve hepsinden daha yüksek çıkan son sesle tamamen yerlerinden sıçradılar. Yaslandıkları kapıya bir el yıkmak istercesine vurup

"Kesin ağlaşmayı! Şimdi ayrılıp onu arayacağız. Eğer onu bulamazsanız, bu hepimizin sonu olacak! Ben sizin, patron da benim canıma okuyacak! Dağılın şimdi!"

Diğerleri ona itaat edip hızla uzaklaştılar. Kapının arkasında uzaklaşan ayak seslerini ve oluşan sessizliği beklediler. Artık gitmişlerdi ve Sehun nefes alabilirdi. Ağzındaki ve kolundaki el geri çekildiğinde dizlerini kırıp ellerini bacaklarının üzerine koydu; başını yere eğdi ve derin derin nefesler aldı.
Göğsü hızla inip kalkıyor, nefesi hala düzene girmiyordu. Kesik ve hızlı nefeslerinin arasından fısıltı gibi çıktı çatallı sesi:

"Luhan... Sen..."

"Shh... Sakinleş"

Kapıya yaslanan Sehun bu heyecana daha fazla dayanamadı. Yavaşça kaydı ve yere çöktü.

"Çok yakındı Luhan. Sen beni buraya çekmeseydin..."

Luhan eğildi ve Sehun'u bu sefer parmaklarıyla susturdu.

"Bugün şans senden yanaydı Sehun."

....

2 SENE ÖNCE

"Sehun"

Patronunu gören Sehun hızla ayağa kalkıp onu selamladı. Başını kaldırdığında yanındaki çocuk dikkatini çekti ve onu incelemekten kendini alamadı.

"Sehun!"

Sehun daldığı hayal aleminden uyanıp patronuna baktı.

"Yeni çalışma arkadaşın Luhan. İyi anlaşın ve ona çalıştığın projeyi anlat. Birlikte devam edeceksiniz. "

Patronu odayı terk ettiğinde gerçek olamayacak kadar şirin bir yüz ona gülümsüyordu. Sehun açık kalan ağzını kapattı ve "Merhaba" dedi.

Şirin surat ona yaklaştı ve elini uzattı. Narin ve soğuk eller eline dediğinde Sehun gereksiz bir şekilde utandı.

"Hmm... Sanırım sende Sehun'sun!"

SEHUN ANLATIYOR:

Tanrım ona öküz gibi bakarken "Hmm... Sanırım sende Sehun'sun!" dedi. Katıksız öküzdüm ben. Kendimi bile tanıtmamıştım. Özür dilemek için heyecanla eğilmeye çalıştım. Ama o kadar büyülenmiştim ki hala elini tuttuğumun farkında bile değildim. Ben aniden elini çekerek eğilince narin beden aynı hızla bana doğru sürüklendi. Panikledim, utandım. "Ahh... Özür.. Özür dilerim" derken heyecanla salladığım diğer elim masamdaki 'proje taslağı dağı'na çarptı ve kahve fincanımla birlikte yere saçıldı.

Yüzlerce kağıt heryerdeydi. Masanın ucundan yere akan kahve kağıtların ve halının içine ediyordu. Laptopum da masanın üzerinden tam düşmek üzereyken yakalamaya çalıştım. Tutabildiğim tek şey kulaklık kablosu olmuştu ve çektiğim an odayı çığlık sesleri kapladı.

"Aaah! Daha hızlı! Orayaaa evet tam ora... ahhhh!"

Yere çarpmanın etkisiyle batarya fırlamış, bilgisayar kapanmış ve tahmini zor olmayacak şekilde kaydetmediğim dosyamda benim mallığımla bana elveda deyip gitmişti. İlk defa batarya kilidini kilitlemeyi unuttuğum için sevinmiştim. Batarya çıkmasa o iğrenç sürtüğün inlemelerini duymaya devam edecektik.

Elimi tutan soğuk el, irkilmemi sağlayacak şekilde sıkılaşınca aniden ona döndüm. Yüzündeki ifadeyi anlamaya çalıştım. Şirin suratın yüzündeki tüm gülümseme silinmiş, bir kızgınlık belirmişti. Gözleri büyümüş bir şekilde bana bakıyordu ve yüzünde oluşan kırmızılığın sinirden olduğunu anlamamak için benden daha mal olmanız gerekirdi.

Gergin ses tonunu saklamaya çalışarak:

"Memnun oldum Sehun-ah!" dedi.

Ne kadar başarılıda olsa anlayabiliyordum, sinirini ve gerginliğini. Bakışları hala tuttuğum eline döndü.

"Sen tüm binayı başımıza yıkmadan ve kolumu yerinden çıkarmadan önce, elimi geri alabilir miyim?!!"

Ağzım tekrar açılmıştı. Mal gibi baktığıma emin olabilirdim ama bunu engelleyemiyordum.

"Ahh... Ben özür dilerim. Herşey için."

Başımı eğdim ve artık morarmış olan yüzümü gizledim. Odaya bıraktığım şaheseri izledim ve onun sesiyle sadece gözlerimi ona doğru çevirdim. Her kelimeyi sinirle ve üzerine basa basa, tane tane söylüyordu. Mala anlatır gibi. Haklıydı da.

"Günün. Bu. Saati. Porno. İzlemek. İçin. Erken. Değil mi?!!!

Ve. Ofis. Bunun. İçin. Uygun. Yer mi?!!!

Koca. Memelere. Bu. Kadar mı. Bağlısın?!!!"

Ona doğru uzandım ve hangi akılla düşünüyorsam onu tutmaya çalıştım. Hızla geri bir adım attı ve dengemi kaybedip tam önüne düştüm. Ellerimin ve dizlerimin üzerinde başımı ona doğru kaldırıp baktım. Ağzım gene iki metre açık kaldı. Tam aklıma sonunda bir şeyler gelmişti ve konuşacaktım ki. -sonunda mallığım biraz da olsa etkisini azaltmıştı. bunun için demek ki yere düşüp canımı acıtmam gerekiyordu- tek bir el hareketiyle beni, koskoca Sehun'u durdurdu!

"Bunları" dedi yeri işaret ederek
"Sanırım tek başına halledebilirsin!"

Arkasını döndü ve odadan çıktı.

Emir mi verdi şimdi o bana? Buraları ben gelene kadar temizle mi dedi? Afallamış bir şekilde iyice yere çöktüm. Aklımda onlarca düşünce dolaşırken ağzımdan sadece şu cümleler döküldü:

"Tanıştığıma memnun oldum. Ben de mal. Tam mal!"

Ningyoo

RehinWhere stories live. Discover now