BÖLÜM 26: "UYANIŞ"

784 128 41
                                    

Son iki bölüm!

İyi okumalar.

***

Sağlık ekipleri Yasemin'i ambulansa bindirirlerken Selim bir an olsun kızın elini bırakmadı. "Yanındayım." diye fısıldayıp dururken kızların ağlama seslerini duyabiliyordu. Afra bitkin düşse de Rima'yı uyandırmak için de gücünü kullanmıştı. Rima uyandığında iki kız birbirlerine sarılıp ağlarlarken Gök de onlara katıldı.

Ambulansa sadece Selim'i alırlarken diğerleri geride kaldı. Toz dumana dönen pastanenin önünde çaresizce oturdular. Barlas boşluğa bakıyordu. Çınar'sa harab olan pastaneye. Cam parçalanmakla kalmamış masalarda dağılmıştı. Ökse otu onları zayıf düşürdüğü için burada ne olduğunu tam duyamamışlardı. Ne olduğunu gerçekten merak ediyordu, çünkü heyecanla karışık korku duygusunu hissedebiliyordu. Cihan'la Melisa nerede, Karabasan'a ne olmuştu kimse bilmiyordu.

"Bizim de gitmemiz lazım." dedi Deniz. Selim'i hastanede bir başına bırakmak istemiyordu. Ona destek olmalıydılar.

Rima güçlükle ayağa kalktı. Suratı ağlamaktan kıpkırmızıydı. "Cihan'ı da Melisa'yı da bulduğum yerde geberteceğim." dedi. Melisa'nın Yasemin'e bunun olmasının izin verdiğine inanamıyordu. Yasemin'in kanlar içindeki bedeni hala gözlerinin önünde duruyor gibiydi.

Rima'nın ardında Gök ve Afra da ayağa kalktılar. "Hep birlikte geberteceğiz." dedi Gök. "Ama önce Yasemin'in iyileşmesi gerek."

***

Ambulans hızla hastaneye doğru yol alırken Selim Yasemin'in saçlarını okşuyordu. Çocuğun parmaklarına sevgilisinin sıcak kanı bulaşmıştı. O "Yanındayım. Seni bırakmayacağım." diye fısıldarken sağlık görevlisi işini yapmaya çalışıyordu. Onun cam kırıkları içinde yatarkenki hali gözlerinin önünden gitmiyordu. O an yaşadığı dehşeti tarif edemezdi. Kendini tutmaya çalışsa da titriyordu. Ağlıyordu. Cihan'a bunun bedelini ödetecekti.

Hastaneye geldiklerinde Selim yine Yasemin'in ellerini bırakmadı. Bu sedyeyi ameliyathanenin kapısından içeri sokana kadar sürdü. İmkanı olsa onun ellerini hiç bırakmazdı; ama bırakmak zorundaydı işte. Bazı zorunluluklar çok kötüydü.

Ameliyathane kapısının tam karşısında sırtını duvara verip yere oturdu. Yumruklarını parçalamak istercesine sıkıyordu. Dakikalar sonra diğerleri yanına geldi. Barlas onun hemen yanına oturdu. Hiçbir şey söylemedi; çünkü hiçbir şeyin onu teselli etmeyeceğini biliyordu.

Üst kattan gelen kahkaha ve bağırışmalar Rima'yı deli ediyordu. Hastanedeki diğer hastaları rahatsız ettiklerini düşünemiyorlar mıydı acaba?

"Sanırım üst kattakileri öldüreceğim." dedi Gök cılız bir şekilde. Bakışları donukken birden kocaman açılıp Çınar'ın gözlerini buldular. Onun gözleri de Gök'ünkiler gibiydiler. Deniz de aynı şoku yaşıyordu. Merdivenlere doğru koşmaya ilk başlayan Gök oldu. Diğer iki kurt orada kaldılar. Afra ve Rima ne oluyor der gibi birbirlerine bakıyorlardı. Barlas düşüncelerini söze döken tek kişi oldu.

"Ne oluyor?"

"Bekle." dedi Çınar otoriter sesiyle. Barlas üstelemedi; ama düşünmekten kendini alamadı. Diğerleri de aynı durumdaydılar. Bir yandan da Yasemin'i düşünüyorlardı.

Sesler iyice yükselirken Rima'nın hafızası çalışmaya başladı. Hastanede sadece sağlık görevlileri kalmıştı. Hastaların gürültü yapması bu durumda imkansızdı. Görevlilerde bu derece sorumsuz varlıklar olamazdı. Geriye tek bir seçenek kalırken Rima'nın gözleri doldu. Çınar'a baktı. Sessizdi; ama kızın sessiz hali bir şey soruyordu. Çınar o sorunun cevabı olarak gülümsedi. Rima onun ilk defa bu kadar içten gülümsediğini görüyordu.

TEPELERİN KIZI 2Where stories live. Discover now