BÖLÜM 15: "ANLAŞMA"

858 133 24
                                    

Bu bölüm geçiş bölümü olduğundan çok kısa. Hayal kırıklığına uğramayın diye söylüyorum. İyi okumalar! Okuduktan sonra yorum yapmayı unutmayın. Bence bu bölüm yorumu hak ediyor.

***

Odanın içi rutubet kokuyordu. Bir yer yatağı haricinde oda boştu. Odanın döşemesi çiziklerle doluydu. Melisa tırnaklarını kemirmeye başlamıştı bile. İçindeki korku ve endişe kendilerini belli etmeye başlamıştı bile. Sakince nefes alarak kendine her şeyin düzeleceğine dair sözler veriyordu. Bir gün bu kabus bitecekti. Korkusunu bastırabilirse odadan dışarı adımını atacaktı.

Ayağa kalkıp parmak uçlarında pencereye yürüdü. Pencerenin hemen dışında uzun dalları olan büyük bir ağaç vardı. Dallarından birinde bir karga duruyordu. Ses çıkartmamaya özen göstererek pencereyi sağa doğru kaydırdı. Karga ondan ürkmüş olacaktı ki gaklayarak uçup gitti. Karganın gaklaması Melisa'da dejavu hissi uyandırdı. Sanki daha önce de böyle bir şey yaşamış gibiydi. Bunun üzerinde fazla durmadı. Daha doğrusu duramadı; çünkü bir ses duymuştu. Sesin nereden geldiğini anlamak için etrafına bakındı. Neden sonra ağacın dallarını fark etti. Ruhlar ona sesleniyor olmalıydı. Onlara karşılık verdi.

"Sizi duyamıyorum." diye fısıldadı.
Sonra bir ses daha geldi. Bu sefer bir öncekine göre daha anlaşılırdı.

"Bur...a...lar...da."

"Tam olarak nerede?" diye sordu Melisa. Ruhların neyi kastettiğini biliyordu.

"İler...de. Pın...arı...n yan...ın...da."

Melisa dönüp arkasındaki ahşap kapıya baktı. Airmid içerideki odalardan birindeydi. Bu zamana kadar birbirlerine yoldaş olmuşlardı; ama artık ayrılık vaktiydi. Gitmek zorundaydı.

Ağaçtan da yardım alarak ikinci kattan aşağı indi. Geldiği pencereye dönüp son kez baktı. Kendi odasının altında pencere olmaması konusunda şanslıydı. Bir yandan arkasını kolaçan ederek yürümeye başladı. Buraya gelirken pınarın nerede olduğunu görmüştü. Konsey'e yakalanmadan, bu taşlı yolu kullanırsa pınarın yanına ulaşabilirdi.

Durmadan yürüdü. Sonradan arkasında sesler fark etti. Konsey onun gidişini fark etmiş olmalıydı. Koşmaya başladığında kalbi kulaklarında atıyordu. Koştu. Koştu. Koştu. Neyse ki kimse onu yakalamadan pınara ulaşmayı başardı. O da orada arabasının içinde oturuyordu. Melisa'nın geldiğini görünce arabasından indi. Güneş gözlüklerini çıkarıp kızın karşısına dikildi. O sırada Melisa'nın gözlerinin önünden geçen gece gördüğü rüya film şeridi gibi akıp gidiyordu.

Kendi kasabasının sokaklarında dolanıyordu. Çevresinde insanlar vardı; ama onu fark etmiyor gibilerdi. Nereye gittiğini bilmiyordu. Arkasından gelen sesle irkildi. Biri adını seslenmişti.

"Melisa!"

Yavaşça geriye döndü. Ona seslenen kişi Cihan'dı. Onun burada olmaması gerekiyordu. Onu kasabadan kovduklarını hatırlıyordu. Çevresinden akıp giden insanlar kendi içlerinde öyle meşgullerdi ki sokağın ortasında duran iki kişiyi fark etmiyorlardı.

"Burada ne işin var? Seni kovmuştuk." diye sordu. Cihan gülerek kıza yaklaştı. Kızdan bir kafa kadar uzundu. Melisa onu kendinden uzak tutmak için çığlık atacaktı ki Cihan eliyle kızın ağzını kapadı. Sonra eğilip dudaklarını kızın kulağına yaklaştırdı.

"Seni de Konsey yakalamıştı." diye fısıldadı. Melisa'nın vücudunu bir şok dalgası sarmaladı. Hemen ardından korku... Cihan yavaşça Melisa'yı bıraktığında, kız hareketsiz kaldı. Korku dolu gözlerle Cihan'a bakıyordu. Konsey onu ve Airmid'i yakalamıştı. Bunu çok net hatırlıyordu. Eski döşemeli odayı, odanın içini dolduran rutubet kokusunu hatırlıyordu. Kasabada olmaması gerekiyordu. Buraya nasıl geldiğini hatırlamıyordu.

"Se-sen..." diye kekeledi. Buraya nasıl geldiğini hatırlamaya çalıştı. Çok uğraştı; ama bulamadı. Suratındaki şaşkınlık Cihan'ı daha da neşelendiriyordu.

"Burası gerçek değil. Rüyadayız."

Cihan kafasını salladı.

"Bunu nasıl yaptın?" diye sordu kafasını hafifçe eğerek.

"Bir büyücüyü asla hafife almamalısın." diye yanıtladı adam.

"Neden buradayız? Neler oluyor?" diye sordu. Hala şok içindeydi.

"Senin için buradayız. Tabii benim için de."

Melisa'nın kaşları çatıldı. Cihan onun için konuyu iyice açtı. Rüyayı fazla uzatmaya niyeti yoktu.

"Seni Konsey'den kurtaracağım. Karşılığında benim için bir şey yapacaksın."

Ona güvenmenin doğru olmayacağını biliyordu; ama söz konusu olan şey Konsey'den kurtulmaktı.

"Nasıl?" diye sordu. Merakını ve heyecanını içinde tutmaya çalışıyordu.

"Tüm yaratıkların daha korkuncu ve güçlüsü, Karabasan kontrolüm altında. Eğer teklifimi kabul edersen Konsey üyelerini uyutacağım. İşimize karışmaması için Airmid'i de."

Melisa korkmaya başlamıştı. Daha önce Karabasan'ı duyduğunu hatırlıyordu. Airmid'in kitaplarında resmini görmüştü.

"Benden istediğin şey ne?" diye sordu. Kalbi güm güm atıyordu.

"Kardeşin ve arkadaşları işime çomak sokmaya çalışıyorlar. Karabasan beni onlardan koruyor; ama her zaman yanımda olmuyor. Bunun için sana ihtiyacım var."

"Onlardan seni korumamı mı istiyorsun?" dedi gözlerini kocaman açarak. Karşılığında kötü bir tebessüm aldı.

"Pencerenin önündeki ağaca dikkat et. Geldiğimde ondan haber alacaksın."

Rüya son bulmuştu. Cihan tıpkı Melisa'nın rüyasındaki hali gibiydi. Aynı sevimsizlikteydi.

"Buraya geldiğine göre teklifi kabul ediyorsun."

Melisa işaret parmağını Cihan'a doğrulttu.

"Anlaşmayı bozarsan seni öldürmekten çekinmem. Haberin olsun."

Cihan küçük bir kahkaha attı ve gözlüğünü tişörtünün yakasına astı.
"Bana güven Melisa." derken Melisa onun suratına tükürmek istedi. Teyzesine bile güvenmemesi gerektiğini anlamışken elbette ona güvenmeyecekti.

"Anlaşma anlaşmadır." dedi sonra Cihan. Elini kıza uzattı. Melisa uzanıp onun elini tuttu ve ellerini salladılar. Ona güvenmese bile anlaşmayı kabul edecekti.

"Önce Konsey." dedi Melisa onun elini tutarken. Cihan kafasını salladı ve onu arabaya davet etti. Kızın kapısını açarken "Önce Konsey." diye karşılık verdi.

TEPELERİN KIZI 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin