BÖLÜM 10: "KARABASAN"

916 150 18
                                    

Sokaklar bomboştu. Herkes nereye gitmişti Yasemin bilemiyordu. Evi sanki ona çok yabancıydı. Artık yuvaymış gibi gelmiyordu. Bir ev içinde sadece bir kişi barındırıyorsa ona ne denebilirdi ki? Hatıralar her köşede dururken nasıl bir insan onlara uzak hissedebilirdi?

Hava kapalıydı. Sanki bu yaşadıklarını daha önce yaşamış gibiydi. Daha öncede sokaklarda bir yabancıymış gibi yürüyordu. O zamanı hatırlamaya çalıştı. Yanında bazı arkadaşları da vardı. Korku salanın etkisi altındaydılar. Küçük bir kızı kurtarmaya çalışıyorlardı. Sahi kızın ismi neydi? Elif'di. Cihan ona isminin güzel olduğunu söylemişti. Evet şimdilerde düşmanları olan Cihan da onlara bir zamanlar yardım etmişti. Peki ya buraya nasıl gelmişti? Evden çıkmamıştı. Hep sokaktaymış gibi hissediyordu. Hatırlayamıyordu. Anlayamıyordu. Bildiği tek şey izleniyormuş gibi hissettiğiydi. İster istemez hızlı nefes alıp veriyordu. Korkuyordu. Birilerini bulamamaktan...

Ondan nefret ediyordu. Ailesinin yok olmasına neden olan kişiydi o. Bir daha birilerine anne ya da baba diyemeyecek olmasının sebebiydi. Hazan'ı da gerçekten sevdiğine inanmıyordu. Seven insan sevdiğinin yok olmasına sebep olacak bir şeyde ona yardım etmezdi.

Sokakları bir bir geçti. Nereye gitmesi gerektiğinden emin değildi. Diğer insanları bulmalıydı. Onlara soru sormalıydı. Herkes neredeydi? Arkadaşları neredeydi? Asıl önemlisi Melisa neredeydi? Gerçi onların Melisa'nın yerini bileceğini zannetmiyordu. Normal zamanlarda kendiside bilmiyordu ki. İnsanlar nereden bilecekler? Bir gelip bir gidiyordu. O da hiçbir şey hatırlamıyordu. Kerem'in nasıl üzüldüğünü fark bile etmiyordu belki. Yasemin de üzülüyordu tabii. Çocukluğunu paylaştığı kişi ona yabancıymış gibi geliyordu.

Bir an aklına okul geldi. Önemli bir şey olunca insanlar okulun bahçesinde toplanırlardı. Belki yine oradalardır diye düşündü. Artık bir rotası vardı. Okula doğru koştu. Zaten iki sokak yukarıdaydı. Oraya ulaşması fazla zamanını almadı.

İnsanlar tahmin ettiği gibi okulun bahçesindeydi. Yaşlılar banklarda oturuyorlardı. Birkaç küçük çocuk oyun oynuyordu. Esmer bir erkek çocuğu ağaca dayanıp gözlerini yummuştu. Saklambaç oynadıkları belliydi. Sonra gözlerini uzaklarda gezdirdi. Az sonra onu gördü. Okulun duvarına sırtını yaslamış dizlerini kendine çekmişti. Gözleri dalgındı. Yasemin ona doğru koşarken ismini seslendi.

"Ayberk!"

Çocuk irkilerek ismini kimin seslendiğini bulmaya çalıştı. Çok geçmeden Yasemin'i fark etti. Ayağa kalkıp Yasemin'e doğru koşarken gözlerinde bir korku ifadesi vardı. Karşı karşıya geldiklerinde Yasemin kollarını çocuğun boynuna doladı. Ayberk kızın sırtını sıvazlayıp sakince nefes almaya çalıştı. Kızı kendinden uzaklaştırıp onun yüzünü inceledi. Onu bulduğuna mutlu gibi görünüyordu; ama Ayberk mutlu görünmüyordu. Aksine korkuyordu.

"Senin burada olmaman lazım." dedi çocuk panikle. Yasemin'in kaşları çatıldı. Onun ne demeye çalıştığını anlamıyordu.

"Ne? O ne demek?" dedi kekeleyerek.

"Yasemin... Burası... Sen... Buraya gelemezsin."

"Burası bizim kasabamız, bizim okulumuz. Çocukluğumuzun geçtiği yer. Ben hep buradaydım. Ailemiz buradaydı."

Kız etraftaki diğer insanları eliyle gösterdi. "Onlar da hep buradaydı. Her şey burada başladı. Unuttun mu?"

Ayberk kafasını unutmadığını belirtmek için salladı; ama onun anlatmaya çalıştığı şey bu değildi. Kızın yüzünü ellerinin arasına alıp gözlerini gözlerine kilitledi. O sırada Yasemin onun ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu.

TEPELERİN KIZI 2Where stories live. Discover now